20 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

SIFFIN SAVASI...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Dördüncü Halife Hz. Ali (r.a) ile ona isyan eden Suriye valisi Muaviye b. Ebu Süfyan arasında M. 657 yılında, Fırat'ın sağ kıyısına yakın Rakka'nın doğusunda bulunan Sıffin'da yapılan savaştır.

Hz. Ali'nin Cemel vak'asında karşı grubu yenmesinden sonra onun hilafetine muhalif olarak, Suriye bölgesini idare etmekte olan Muaviye ve taraftarları kalmıştı. 

Hz. Ali'ye isyan edenler, davalarının, Hz. Osman (r.a)'ın intikamını almak olduğunu iddia ediyorlardı. Öte taraftan Hz. Ali'yi, Osman'ı şehid edenleri korumak ve onları cezalandırmamakla suçluyorlardı. Halbuki Hz. Ali (r.a), fitne ve kaynaşmanın yatıştırIlmasından sonra suçluları cezalandıracağını vadetmekteydi. 

Cemel vak'asından sonra Kufe'ye yönelen Hz. Ali (r.a), Cerir b. Abdullah el-Baceli'yi Muaviye'ye göndererek, muhacirlerin ve ensarin kendisine bey'at ettiklerini; onun da muhacirler ve ensar gibi bey'at edip itaatini bildirmesini istedi (İbnul-Esir). Muaviye, kendisine elçi olarak gelen Cerir b. Abdullah'ı oyalayarak Amr b. el-As ile istişarede bulundu. Amr ona, Ali (r.a)'dan, Osman (r.a)'ın kanını istemede israr etmesini, katilleri derhal cezalandırmayı reddettiği takdirde, Suriye ordusuyla onun üzerine yürümesini söyledi. 

Cerir b. Abdullah, Hz. Ali'nin yanına dönerek durumu bildirdi.

Öte taraftan, Medine'den Şam'a götürülen Hz. Osman'ın kanlı gömleği ve hanımı Naile'nin kesik parmakları Muaviye tarafından caminin minberine asıldı. Askerler onun önünde toplaşarak ağlıyorlardı. Orada toplananlar Hz. Osman'ın intikamını alıncaya kadar yataklarında uyumayacaklarına ve yıkanmayacaklarına dair yemin ettiler. 

Suriye ordusu Muaviye'den bol maaş ve bahşişler almaktaydı. Muaviye bu şekilde orduyu teşvik ve tahrik ettikten sonra, seksen beş bin kişilik bir orduyla Şam'dan yola çıktı. Hz. Ali (r.a) ise, doksan bin kişiden oluşan ordusuyla Küfe'den Siffin'e doğru harekete geçti. 

Muaviye, Fırat kıyısındaki düzlükte karargah kurmuştu. Hz. Ali'nin ordusunun karargah kurduğu yer ile nehir arasında Muaviye'nin askerleri olduğu için ilk geceyi susuz geçirdiler. 

Ancak, yapılan bir saldırı ile Şam ordusuna bağlı birlikler nehirden uzaklaştırıldı. Ordusu susuz kalan Muaviye, Ali (r.a)'a adam göndererek, nehirden su almalarına izin vermesini istedi. 

Hz. Ali (r.a) bunun üzerine onların su almalarına engel olmadı. Hz. Ali, Muaviye'ye elçiler göndererek, onu birliğe ve müslümanların topluluğuna girmeğe davet ederek isyandan vazgeçirmeye çalıştı. 

Ancak olumlu bir cevap alamadı. İki ordu birlikleri arasında bazı ufak çarpışmalardan sonra, H. 37 senesi Muharrem ayının sonuna kadar mütareke yapıldı ve elçiler gidip gelmeye basladı (İbnul-Esir). Ancak bu elçilerin karşılıklı gidip gelmeleri iki grup arasında barış yapılması yolunda bir gelişme sağlamamıştı. 

Safer ayının ilk günü savaş tekrar başladı. İlk yedi gün iki taraftan birer komutanın mubarezeleri ile geçti. Peşinden Hz. Ali (r.a), orduya toplu saldırı emrini verdi. Savas bir kaç gün olanca şiddetiyle devam etti. Ammar b. Yasir'in şehid edIlmesine çok üzülen 

Hz. Ali'nin şiddetli bir taarruzu ile Şam ordusu dağılma noktasına geldi. Savas kazanılmak üzereydi ki, Amr b. el-As, Suriyeli askerlere; 

"Her kimin yanında mushaf varsa onu mizrağının ucuna takarak yukarı kaldırsın" dedi. 

Bu emri yerine getiren askerler karşı tarafa, "Aramızda Allah'ın kitabı hakem olsun" diye seslendiler. Amr b. el-As'ın hilesi tutmus, Iraklı askerler; "Allah'ın kitabına yapılan çağrıya icabet edelim" demeye baslamışlardı. 

Amr.b. el-As, bu hile ile, Şam ordusunu kesin bir mağlubiyetten kurtardığı gibi, karşı tarafın gücünü de kırmıştı. Hz. Ali (r.a) bir Halife ve bir ordu komutanı olarak bunun bir savaş hilesi olduğunu askerlerine anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. 

Ali (r.a), onlara şöyle diyordu: 

"Bu bir hiledir. Bununla sizin aranıza ayrılık düşürmek ve birliğinizi bozmak istiyorlar". 

Ancak, Iraklılar, isteklerinde direttiler ve savaşa devam etmekte olan komutan Ester'e adam gönderip savaşmayı bıraktırmasını istediler. 

Hz. Ali Ester'e savaşı bırakması için adam göndermek zorunda kaldı. Ester, gelen adama; "Şimdi mevziden ayrılacak an değildir. 

Ben şimdi kesin zafere ulaşacağımı umuyorum, acele etme" diyerek karşılık verdi. 

Gönderilen adam Hz. Ali'nin yanına gelmeden, Ester'in savaşan askerleri arasında çalkalanma oldu ve sesler yükseldi. Onlar daha bir şevkle savaşı sürdürüyorlardı. 

Bunun üzerine Iraklılar, Ali (r.a)'a; 

"Vallahi bir, senin Ester'e bırakması için değil, savaşa devam etmesi için adam gönderdiğini sanıyoruz" dediler. 

Hz. Ali'nin gönderdiği ikinci kesin emirle Ester, savaşı bırakmak zorunda kaldı. Hz. Ali (r.a), Es'as b. Kays'ı Muaviye'ye göndererek onun ne düşündüğünü anlamak istedi. Muaviye ona, "istediğimiz, aramızda Allah'ın kitabını hakem kılmaktır. Her iki taraftan birer hakem seçIlmesini ve onlardan Allah'ın kitabına uygun bir karar vereceklerine dair ahd alıp tarafların onların vereceği karara uymalarıdır" dedi. 

Hz. Ali (r.a)'ın taraftarları bunu memnuniyetle karşıladılar. Şamlılar hakem olarak zeki ve kurnaz bir kimse olan Amr b. el-As'ı seçtiler. 

Iraklılar ise, Ebu Musa el-Eşari'yi hakem tayin etmek istediler. 

Hz. Ali (r.a), Ebu Musa'nın daha önce kendisine muhalefet ettiğini ve halkı kendisinden ayırmağa çalıştığını, dolayısıyla onun hakemliğine itimat edilemeyeceğini söylediyse de Iraklılar onun hakem olması konusunda direttiler.

Amr b. el-As ile Ebu Musa el-Eş'ari, 37. yılın Safer ayında Dumetul-Cendel'de bir araya gelerek, karar verirken esas alınacak prensipleri içeren "tahkimname"yi kaleme aldılar (Taberi, Tarih).

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *