İslamın İlk Kadın Hemşiresi Hz. Rufeyde...
Rufeyde, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) gelmeden önce diğerleri gibi puta tapanlardan idi.
Onun İslamiyet'le tanışması şu şekilde olmuştur:
''Rufeyde'nin eşi Abdullat geçimini hurma satarak sağlayan birisi idi.
Hurma satmak için Mekke'ye gittiğinde Mekke halkının sokaklarda, pazarda yeni bir din ve yeni bir peygamberden bahsettiklerini gördü. Ortaya çıkan bu yeni din, Abdullat'ın çok ilgisini çekti.
Geri döndüğünde bu yeni dinden eşi Rufeyde'ye de anlattı.
Rufeyde, kendi inançlarına ters düşen bu dini ilk önce tepkiyle karşıladı. Çünkü başta babası olmak üzere tüm ailesi putlarla çok alakalı ve falcılıkla uğraşan kimselerdi.''
Abdullat baştan beri putlara ve fala karşı inancı zayıf ve bunlara sürekli eleştiriler yönelten birisiydi.
Bu yüzden İslam'ı çok mantıklı ve kendisine yakın buldu. Çok sevdiği eşi Rufeyde'nin de kendisiyle aynı şeyleri paylaşmasını istedi.
Zamanla Rufeyde'nin kalbinde bir yumuşama oldu ve İslam dini artık ona da çok mantıklı gelmeye başladı. Bunun üzerine bu yeni din hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için Yesrib pazarına Mus'ab bin Umeyr'in yanına gittiler.
Abdullat Mus'ab'a:
"İyi günler Mekkeli okutucu Mus'ab bin Umeyr! dedi. Mus'ab tatlı bir güllümsemeyle;
"Yesribli kardeşim, dediğin senin için de olsun... Bundan daha hayırlı ve daha bereketli bir selama ne dersin kardeşim?" dedi.
Abdullat;
"Hangi selam ey Mus'ab?" diye sordu.
Mus'ab;
Kardeşim! Şöyle dersin; es-Selamu aleyke ve rahmetullahi ve berakatuhu, dedi.
Abdullat;
"Selam, rahmet, bereket, ne güzel selam ve ne güzel sevgi ve dostluk!" dedi.
Mus'ab;
"Kardeşim! Bu bize sevgiyi, dostluğu ve güzel konuşmayı öğreten dinimiz İslâm'ın selamıdır." dedi ve böylelikle Rufeyde ve Abdullat, dinimizde ilk olarak selamlaşmanın güzelliğini ve önemini öğrendiler.
Mus'ab, Rufeyde ve eşi Abdullat'a İslam dininin güzelliklerinden bahsetmeye devam etti.
Rufeyde, bu konuşmaları sükut içerisinde dinledikten sonra kendi mesleği olan sağlıkla ilgili sorular sormaya başladı…
Rufeyde, Mus'ab'a şu soruyu yöneltti:
"İslam'da bizim tıp ve tedaviyle uğraşmamız uygun mudur?" dedi.
Mus'ab, Rufeyde'nin sorusuna karşılık şu cevabı verdi;
"Bu en yüce, en soylu ve insanlara en faydalı meslek ve vazifedir. İslam bu soylu ve şerefli mesleği hurafelerden ve batıl olan şeylerden arındırmak için gelmiştir" dedi.
Rufeyde'nin duymuş olduğu bu cevap ona çok tesir etti.
Rufeyde ve eşi Abdullat'ın bundan sonraki soruları İslam'a nasıl gireriz yönünde oldu ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular.
Abdullat kalbini Kelime-i Şehadetle putlardan arındırdıktan sonra Lat'un kulu anlamına gelen Abdullat' ismi yerine, Allah'ın kulu anlamına gelen Abdullah ismini aldı.
Daha sonra Abdullah bir müşrik tarafından şehit edilmiştir.
İslam, Medine'de güçlenince Rufeyde kendini baba mesleği olan sağlıkçılığa adadı.
Barış zamanında hasta olan Müslümanları tedavi etmekle uğraşırdı. Bu sebeple Rasalullah (s.a.v.)'in mescidinin yanına hastalara bakmak için çadır kurmuştur. (İbn.İshak)
Rasulullah (s.a.v.) düşmanlarla savaşa başlayınca Rufeyde Bedir, Uhud, Hendek, Hayber ve diğer savaşlara yaralılara ilk yardım ve onları tedavi etmek suretiyle katıldı.
Hendek Savaşı'nda kabileler Medine'yi kuşattıklarında Rufeyde çadırını savaş alanının yakınına kurdu.
Siyer kitapları yüce Sahabi Sa'd bin Muaz'ın koluna bir ok battığında Rasulullah'ın (s.a.v.) ilk müdahalenin yapılması için onun Rufeyde'nin çadırına götürülmesini emrettiğini, onun da oku çıkarıp, kanamayı durdurduğunu ve hastayı tedaviye başladığını yazarlar.
Rasulullah (s.a.v.) o gün birkaç defa Rufeyde'nin çadırındaki yaralı Sahabi'ye uğramış ve ona;
"Geceyi nasıl geçirdin, gününü nasıl geçirdin?" diye sormuştu.
Ebu Hureyre, anlatıyor:
"Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki;
"Kim Allah rızası için bir arkadaını ziyaret eder veya bir hastaya geçmiş olsun ziyaretinde bulunursa, bir münadi ona şöyle nida eder: "Dünya ve ahirette hoş yaşayışa eresin.
Bu gidişin de hoş oldu. Kendine cennette bir yer hazirladın." (Tirmizi)
Rufeyde'nin cihadı ilk yardım ve tedaviyle kalmamıştır. Onun geniş sosyal faaliyetleri de vardı. Rufeyde gerek fakir, gerek yetim, gerek çalışamayacak halde olan bütün yardıma muhtaç olanlara hizmete kendini adamıştı.
O, Müslümanların yetim kalan çocuklarının bakım ve gözetimiyle uğraşıyordu.
Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) devrindeki ilk yardım çadırı, "Rufeyde'nin çadırı" diye meşhur olmuştu.
Yine İslam tarihi Rufeyde'ye İslam'ın ilk hemşiresi ismini verme kararı almıştır.
