27 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kufe Halkının İlk Muallimi Abdullah İbn. Mesud...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Efendiler Efendisi'nin (s.a.v.) ilk tilmizlerinden ve rahle-i tedrisine oturup feyiz alan sahabilerden İbn Mesud, pek çok Nebevi beyanın ve Kur'an tefsirinin bize ulaştırılmasına vesile olan seçkin bir sahabîdir. İsmi Abdullah, künyesi de Abdurrahman'dır. 

İbn Ümmi Abd adıyla da anılırdı.

 

Müslümanlıkla Tanışması:

Abdullah İbn Mesud, Resul-i Ekrem ile ilk defa karşılaşmasını şöyle anlatır; 

"Ukbe b. Ebi Muayt'ın koyunlarını güdüyordum. Bir gün Allah Resulü (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir, yanımdan geçiyorlardı. 

Resulullah bana süt olup olmadığını sordu. 

Ben de ona; "Ben bir çobanım ve bu koyunlar da bana emanettir." dedim. 

Bunun üzerine Resul-i Ekrem; 

"Pekala, yavrulamamış ve süt vermeyen bir koyunun varsa, bana getirir misin?" dedi. 

Ben de ona hiç yavrulamamış ve sütü olmayan bir koyunu getirdim. Efendimiz koyunun memesini tuttu ve sağmaya başladı. 

Hakikaten yavrulamamış ve sütü olmayan bu koyundan süt sağdı ve arkadaşı Ebu Bekir'e verdi. 

Ebu Bekir içti, içti; sonra kabı Allah Resulü aldı, o da içti ve koyunu bıraktı." 

Bu hadise üzerine Müslüman olan İbn Mesud, Resul-i Ekrem'in yanından hiç ayrılmadı. 

İslam ile şereflenenlerin altıncısı oldu. 

O Müslüman olduğunda Peygamberimiz (s.a.v.), tebliğini henüz açıktan yapmaya başlamamış ve İbn Erkam'ın evine de henüz taşınmamıştı.

 

Mekke'deki Sıkıntılı Günleri:

İbn Mesud Müslüman olduğu sıralarda Hak dine giren mü'minler, Allah Resulü ile birlikte açıktan ibadet edemiyor, içlerinden gele gele yüksek sesle Kur'an-ı Kerim dahi okuyamıyorlardı. 

Zira Müslümanlar böyle bir davranış içine girselerdi, müşrikleri tahrik eder ve onları Müslümanlara karşı saldırmaya sevk etmiş olurlardı. 

Bu sebeple ilk Müslümanlar, bu gibi hareketlerden kaçınırlardı. İşte bu zor demlerde İbn Mesud, bir gün büyük bir coşku ile Kâbe'de gürül gürül Kur'an tilavet etmek istedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) ve yanındaki ashabı ona bunun sakıncalı bir davranış olduğunu, hususiyle Mekke'de onu himaye edecek güçlü bir aşiretinin bulunmadığını, müşriklerin ona rahatlıkla işkence edeceklerini söyledilerse de, kalbindeki imanın coşkunluğuna kendisini saldı ve; 

"Allah beni, onların şerrinden korur!" diyerek kalktı ve Kabe'ye gitti.

O sırada Kureyş putperestlerinin ileri gelenleri toplantı halinde, Harem'de bir konuyu görüşüyorlardı. Onlar görüşmesini sürdürürken, yüksek ve güzel bir sada ile besmele çekti ve Kur'an-ı Kerim'den Rahman suresini okumaya başladı. 

Herkes hayret etti ve bu yürekli adamın kim olduğunu öğrenmek üzere ona yöneldiler ve gördüler ki güçlü bir kabileye mensup olmayan İbn Mesud. 

Kureyşliler küplere bindi, bu harekete en şiddetli cezayı vermek istediler. Onu kızgın kumlara yatırdılar, İslam'ı terk etmesini istediler. 

Ama İbn Mesud, bu işkencelere aldırış etmedi. 

En sonunda müşrikler de işkencelerinin bir fayda vermeyeceğini anlayınca onu serbest bıraktılar. Abdullah İbn Mesud, Kureyşlilerin bu işkencelerinden sonra hastalandı. 

Ancak kalbindeki iman nuru zayıflamadı ve manevi olarak sarsılmadı. 

İbn Mesud, ilk fırsatta aynı hareketini tekrarladı. 

Yine Kureyş müşriklerinin toplandıkları yerlerde Allah kelâmını en yüksek sesle okudu. 

Böylece o, Peygamber Efendimiz'den sonra ilk kez Kabe'de Kur'an okuyan ve müşriklere İslam'ı açıktan tebliğ eden kişi oldu.

Hicretleri ve Katıldığı Savaşlar:

Kureyş müşriklerinin tutumu karşısında İbn Mesud en sonunda çar naçar Mekke'den Habeşistan'a hicret etti. Daha sonra Habeşistan'dan Medine'ye hicret etti ve Muaz b. Cebel'e misafir oldu. 

Bir süre sonra da Resul-i Ekrem, ona bir yer gösterdi ve Medine'ye yerleşmesini sağladı.

İbn Mesud; Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye ve Hayber gibi büyük savaşların hepsine Allah Resulü ile iştirak etti ve tamamında ciddi fedakarlıklar ortaya koydu. 

Bedir'de, harp devam ettiği sırada, Ensar'dan iki genç, İbn Mesud'a geldi, kendilerine Ebu Cehil'i göstermesini istedi. 

Bunun üzerine, sonra o iki genç küfür ordusunun başı olan cehaletin babasını temizlediler. 

Huneyn Savaşı esnasında Müslümanlar muvakkat bir bozgun hali yaşadıklarında, İbn Mesud, Allah Resulü'nün yanından hiç ayrılmadı. 

Çünkü Abdullah İbn Mesud, çıktığı her savaşta, Allah yolunda şehid olmak arzu ve gayretiyle savaşan bir havari gibiydi. Gönlündeki iman kuvveti, onu daima daha ileriye sevk ediyor; Müslümanlar ne zaman zafere ulaştıysa, o zaman sükunete eriyordu.

İbn Mesud, Nebiler Nebisi'nin vefatının hemen akabinde kısa bir süre kendi köşesine çekildiyse de, Hz. Ömer yeni fetihlere başladığı zaman tekrar şevklendi ve cihad için Suriye cephesine koştu. Akabinde Hazreti Ömer, onu, Kufe kadılığına tayin etti. 

Kadılık görevinin yanı sıra Hazine mallarının korunup gözetilmesiyle de ilgilendi. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *