Abdullah İbn. Mesudun, Allah Resulü'ne Yakınlığı...
İbn Mesud, Resulullah'ın ehlinden denilecek kadar yakınlarındandı. O, Resulullah'a hizmetle iftihar ederdi. Resulullah'ın misvakını taşır, istediği vakitte ona takdim ederdi.
Bazen asasını taşırdı. Buna benzer birçok özel hizmetlerini yapardı. Ayrıca o, Resulullah'ın sır verdiği sahabilerdendi.
Resulullah'a o kadar yakındı ki, toplantılarına izinsiz girebilir, onunla konuşur, emirlerini dinler, yerine getirirdi.
İbn Mesud, sünnet-i seniyye'ye uygun bir ahlak sahibiydi. O, ahlak ve yaşayış tarzını bizzat Resulullah'dan öğrenmişti.
Çünkü o, Resulullah'ın en yakınlarından biriydi.
Her zaman Resulullah'ın yanına girer, hizmetlerini görür, ayakkabılarını çevirir, önünde yürür, yıkanacağı zaman perde tutar, önünde siper olurdu.
Resulullah ona, kayıtsız şartsız bir müsaade vermişti. İbn Mesud'a; "Her zaman yanıma girebilirsin, ancak benim mani olacağım zamanlar hariç" derdi.
Kur'an'a Vukufu ve Kur'an Tilavetinin Güzelliği:
İbn Mesud Müslüman olduktan sonra hep Kur'an-ı Kerim ezberlemiştir. Kendi ifadesiyle hıfzettiği yetmiş sureyi Peygamberimiz'in (s.a.v.) huzurunda okumuştur. Sahabiler arasında hiç kimse bu konuda kendisiyle rekabete girişememiş, daha sonra Kur'an'ın tamamını ezberlemiştir.
Evet, İbn Mesud, Kur'an vahyini ve ayetlerini, bizzat vahye mazhar olan Allah Resulü'nden öğrenmiştir.
Bu sebeple o, Kur'an'ı en iyi bilen ve en mükemmel hıfzedenler arasında yer aldı.
Müslümanlar da onun bu bilgisini ve kabiliyetini takdirle karşılar ve onun Kur'an'a olan vukufiyetini teslim ederlerdi.
Abdullah b. Amr b. As'ın meclisine ve sohbetine devam eden Mesruk der ki; Abdullah b. Amr'ı ziyaret eder, konuşurduk. Bir gün Abdullah İbn Mesud'dan bahis açıldı.
Abdullah dedi ki; ''Öyle bir adamdan bahsediyorsunuz ki, ben onu çok seviyorum, seveceğim de. Çünkü Resulullah onun hakkında şöyle buyurmuştu; "Kur'an'ı dört kişiden öğreniniz;
''İbn Mesud ve Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim, Muaz b. Cebel ve Übey b. Ka'b."
Resûlullah bu sözünde en başta İbn Mesud'u zikretmişti." (Buhari)
İbn Mesud, Kur'an-ı Kerim'i bizzat Resulullah'tan öğrenen sahabilerdendi. Onun için tilavetinde farklı bir güzellik vardı.
Resulullah onun okuyuşundan bahseder ve onu methederdi. Bir gün mescitte İbn Mesud, güzel sesiyle Nisa suresini okuyordu.
Resul-i Ekrem (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ile birlikte mescide gelmiş ve onu huşu ile dinledikten sonra şöyle demişti; "İbn Mesud! Ne dilersen dile, nail olursun!" Hemen Ebu Bekir koşmuş ve müjdeli haberi İbn Mesud'a ulaştırmış, ardından Hz. Ömer gelmiş ve Resulullah'tan İbn Mesud'a müjde vermek istemişti.
İbn Mesud da ona;
"Ya Ömer, Ebu Bekir müjdeyi ulaştırma konusunda seni geçti" demişti.
Hz. Ömer de; "Allah Ebu Bekir'den razı olsun, onun daha önce sana geldiğinden haberim yoktu." cevabını verdi.
İbn Mesud diyor ki; "Bir gün Resûlullah'ın huzurunda Nisa sûresinden bir bölüm okuyordum. "Ey Resulüm! Her ümmetten haklarında tanıklık edecek bir şahit peygamber celbettiğimizde ve seni de bütün onlara ümmetine şahit olarak getirdiğimizde, bakalım onların hali nice olacak?" (Nisa; 4/41) ayetine geldiğim zaman, "yeter" dedi, baktım ki gözlerinden yaşlar akıyordu." (Buhari)
İbn Mesud'a Göre Kur'an Ehli Kimdir:
İbn Mesud Kur'an ehlini de şöyle tarif eder;
"Kur'an ehli olan birinin, gece insanlar uyurken uyanık olması; gündüz halk yiyip içerken oruç tutması; onlar gülüp eğlenirlerken vakarlı olması; başkaları kibirlenirken tevazu sahibi olması gerekir.
Kur'an ehli, hüzünlü ve gözü yaşlı olmalıdır.
İlim, hikmet ve hilm sahibi olmalı ve az konuşmalıdır.
Kaba saba, gafil, bağırıp çağıran ve çabucak sinirlenen biri olmamalıdır."
