Eris Kuyusu...
Peygamber Efendimiz'e suyundan ikram etmekle şeref kazanan Eris kuyusu; ''Bi'r-i Hatem'',
''Mühür Kuyusu'' adıyla da biliniyor.
Sebebi ise, Efendimiz'in mührünün Hazreti Osman zamanında bu kuyuya düşmesi ve bütün aramalara rağmen bulunamaması.
Sahabe hil'atini kuşanan erlerden Ebu Musa el-Eş'ari Hazretleri, günlerden bir gün akşama kadar Resulullah'ın yanından ayrılmamayı kararlaştırır. Mescide gider, Allah Resulü'nü sorar.
''Şu tarafa gitti.'' deyip bir istikameti gösterirler.
O istikamete yürür, sora sora Kuba'daki Eris kuyusunun olduğu bahçeye varır.
Peygamber aleyhisselam abdest almaktadır.
Ebu Musa, abdest tamamlanana kadar kapıda bekler, huzura varır, selam verir. Efendimiz, kuyuyu daire şeklinde çevreleyen taşlar üzerine oturmuş, ayaklarını da kuyuya sarkıtmıştır.
Ebu Musa, o gün için Resulullah'ın kapıcısı olmaya karar verir ve bahçe kapısına döner.
Biraz sonra kapı vurulur. Gelen Sıddik-ı Azam efendimizdir. Eş'ari, huzura çıkıp Hazreti Ebubekir için destur ister. ''Gelsin ve ona cennetlik olduğunu müjdele.'' buyurulur.
Ebubekr-i Sıddik gelir, Allah Resulü'nün sağına oturur ve aynı şekilde ayaklarını kuyuya sarkıtır.
Biraz sonra kapı tekrar çalınır. Ömer b. Hattab, gelmiştir. Allah Resulü, bu haberi getiren Ebu Musa'ya; ''Gelsin ve ona cennetlik olduğunu müjdele.'' buyurur.
Hazreti Ömer, Peygamber-i Zişan'ın soluna geçip ayaklarını kuyuya sarkıtır.
Kapıyı üçüncü kez çalan, iki nur sahibi Hazreti Osman efendimizdir. Allah Resulü, destur isteyen Ebu Musa'ya; ''İzin ver gelsin ve her ne kadar başına birtakım belalar gelecek olsa da onu cennetle müjdele.'' buyurur.
Hazreti Osman geldiğinde kuyu çevresinde oturacak yer kalmamıştır. Karşılarında bir yere oturur.
Tabiinden Said b. Müseyyib, o gün Resul Aleyhisselam ve üç halifesinin Eris kuyusu çevresinde oturma şeklini kabirlerinin yerleriyle tevil ettiğini söylemektedir.
Malum olduğu üzere Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer'in kabirleri Efendimiz aleyhisselamla birlikte Hücre-i Saadet'te, yeşil kubbenin altında yer alıyor.
Hazreti Osman ise, karşı taraflarındaki Cennetü'l-Baki'de medfun.
Mühür, üç gün arandı:
Eris kuyusu, bir başka hadiseye daha şahit oldu ilerleyen zamanlarda. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem), yabancı devlet reislerine İslam'a davet mektupları gönderirken akikten ''Muhammed Resulullah'' yazılı bir mühür kazdırmıştı.
Gümüş bir halkaya geçirilen mührü yüzük gibi parmağında taşıyor, bir vesikanın altına basılacağı zaman çıkarıyordu. Resmi mahiyet arz ettiğinden bir başkasının aynı ibareyi mührüne hakk ettirmesini de yasakladı.
Bu mühür yüzük vefatlarından sonra sırasıyla;
Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer'e kaldı.
Her iki halife de resmi işlerde Allah Resulü'nün mührünü kullandılar. Vakta ki, hilafet makamı Hazreti Osman'a devr oldu, mühür de kendisine teslim edildi. Hazreti Osman, bir gün Eris kuyusunun yanında resmi bir evrak hazırlatırken yüzüğü parmağından çıkarıp katibine verdi. Alıp verme sırasında mühür kuyuya düştü.
Üç gün boyunca arandı, bulunamadı.
Hazreti Osman, yine aynı metni taşıyan bir başka mühür hazırlattı. Müslümanlar arasında bir daha eksik olmayan fitnelerin Peygamber mührünün kaybolmasından sonra zuhur ettiği söyleniyor.
Eris kuyusu da o günden beri ''Bi'r-i Hatem'' ''Mühür Kuyusu'' adıyla anılıyor.
Eris kuyusunun ağzının 14 zira 1 karış uzunluğunda, 5 zira genişliğinde olduğu rivayet ediliyor.
Kuyunun üzerinde vaktiyle büyükçe bir bina da bulunmaktaymış. Osmanlı'nın son zamanlarında ise, Mescid-i Kuba tarafında bir namazgahı varmış. Namazgahın mihrap kemerinde;
''Ruz u şeb kılsa acep midir ziyaret ins ü can
Bi'r-i hatem-i Peygamberandır bu mekan'' beyti yazılıymış.
Kuba Camii'nin 50 metre batısında kalan Eris kuyusu, 1970'li yıllardan itibaren suyu çekilerek istifade edilemez hale geldiğinden ve müteakip yıllardaki çevre düzenlemelerinde kapatıldığından günümüzde mevcut değil.
Yerinin ise, caminin yanındaki fıskiyeli havuza denk geldiği belirtiliyor.
Geçmişte Eris kuyusunun batısındaki bahçede kangal kangal bükülen, yalnızca meyve verecek dalları yükselen hurma ağaçları varmış.
Bu ağaçların atası; ''Şah-ı Levlak Efendimiz'' yanından geçerken yere döşenmiş ve birkaç tane yiyerek kendisini emsali arasında mümtaz kılmasını rica etmiş.
O günden sonra da bu bahtiyar ağacın neslinden gelen ağaçlar büklüm büklüm bükülürmüş.
Buradan alınan fidanlar başka yere dikildiğinde ise, bu hususiyetlerini kaybedermiş.
Kay:Yenibahar.
