28 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hafız Kemal...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

İstanbul Fatih'te, Şehremini semti Tatlıkuyu Mahallesi'nde 1882 yılında doğdu. 

"Gürses" soyadını kendisine; Atatürk'ün verdiği, ailesi tarafından ifade edilmektedir.

Hafız Kemal'in musiki bilgisi ile donandığı gençlik yıllarında, dönemin önemli musiki adamlarından ders almıştır. 

Musikiyi, Kasımpaşa Küçük Piyale Camii imamı Cemal Efendi'den öğrenmiştir. 

Besteniğar Ziya Bey, Muallim Kazım Uz, Hacı Kirami Efendi diğer hocalarıdır. 

Hafız Kemal özellikle; Mevlit, kaside, ezan, gazel okumakla ünlenmiş ve 20. yüzyılda Hafız Sami, Hafız Osman gibi üstatlardan sonra en sevilen hafız olmuştur. 

Hafız Kemal'in tavır ve uslübu Sait Paşa Camii'nin efsanevi hocası Hasan Rıza Efendi'ye benzetilmiştir. 

Hafız Kemal döneminin en iyi mevlithanı olarak ünlenirken ezan, kaside okuması çok tutulmuş,  

Kur'an okuması diğerlerinin gölgesinde kalmıştır. 

İstanbul Radyosu'nun ilk kuruluş yıllarından itibaren yakın arkadaşı Hafız Sadettin Kaynak ile yayınlara katılmış, aynı yıllarda Dar'ül Elhan Heyeti üyeliği yapmıştır.

Hafız Kemal ve Sadettin'e dindışı musikide şöhret yolunu açan, Columbia firması için yapmış oldukları 78 devirli taş plak kayıtlardır. 

1928 yılında Almanya'ya yapılan bir yolculuk ile başlayan bu kayıtlar; Türk kayıt tarihinde, ilginç ve çok sevilen bir repertuarın oluşmasını sağlamıştır.

Mevlithan olarak kendisine büyük bir ün sağlayan Hafız Kemal plaklarıyla ölümsüzleşmiştir. 

Mevlit plakları büyük yankı uyandırmıştır.

Gerçekten de Hafız Kemal yaşayan; 

"En Meşhur Mevlithan" olarak kabul görmüş, ölümünden sonra da bu sıfatı taşımıştır.

Sahneye çıkması için yapılan teklifleri geri çeviren Hafız Kemal, 1930 yılında Paris'e, 1931 yılında konser vermek için Atina'ya gitmiştir.

Çanakkale Savaşlarının yıl dönümü olan Mart ay'ı içinde göstermiş, Atatürk'ün isteği ile Mevlit okumak üzere hemen her yıl Çanakkale'de hazır bulunmuştur.

***

Ölülerden korkardım iki bin cenazeyi kaldırdım: 

Eseriyle Türk müziğinin rekortmen bestekarı, ünlü isimlerin cenaze ve mevlitlerinin değişmez hafız ve mevlithanı. 

Hayatı dua ve notalar, sahne ve cenaze törenleriyle geçen Amir Ateş'le tutku dolu aşk şarkısı sandığımız bestelerinin gerçek öykülerini, Kandıra Kur'an Kursu'ndan Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne uzanan hayatını, son büyük ustalar dönemini konuştuk.

OKUMA yazmaya hafızlıkla başlamıştı. 

Dünyaya geldiği Kandıra'da bir ilköğretim okulu yoktu zaten, Kur'an kursuna gitmişti. 

Babasının dersleriyle başladığı hafızlık eğitimine, 1956'da geldiği İstanbul Nuriosmaniye Kur'an kursunda Hacı Hafız Hasan Akkuş ve Üsküdar Musiki Cemiyeti Başkanı Emin Ongan, hayatının akışını değiştirecekti. 

Türk müziğinin en üretken isimlerinden, mevlithan ve hafız Amir Ateş'in din ve sanatla yoğrulan hayatı böyle başlayacaktı: 

''O dönemlerde Vefa İmam Hatip'e de devam ettim. 

Diplomam yoktu, o yüzden dışarıdan devam ediyordum. 

Ama işin içine musiki girdikten sonra hafızlığı ve mevlithanlığı çok sevdim. 

Hacı Hafız Akkuş Efendi'nin yanı sıra Kemal Batana ve Sabahattin Volkan gibi isimlerden feyz aldım. 

Emin Ongan'la baba oğul gibiydik. 

Bütün algılarım ve hissiyatımın tercümanı oldu. Saadettin Kaynak, musiki sevdamın yanı sıra hafızlığım nedeniyle de bana ayrı bir gözle bakıyor, evladı gibi davranıyordu. 

Her gülmenin sonunda kederlenme, her kederin sonunda ölmek var denildiği gibi onları böyle bir bir yitirdik. 

Biz de başıboş sandal misali sallana sallana bu ummanın bizi hangi girdapta içine çekeceği günü bekliyoruz.''

***

Bazı vakfiye kayıtlarından hareketle, Osmanlılarda Mevlit merasimlerini Osman Gazi'ye kadar götüren araştırmacılar varsa da, genel görüş, Mevlit törenlerinin Kanuni döneminden itibaren saray protokolünde yer almaya başladığı ve III. Murat zamanında tamamen resmileştiğidir.

Osmanlı imparatorluk teşrifatında yer alan ve halk nazarında da gittikçe artan bir rağbet kazanan Mevlit, daha sonraları adeta bir bayram mahiyetini almıştır. Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri, müderrisler, kadılar, mertebelerine göre camide hazır bulunmuşlardır. Mevlit merasimi ekseriya; Sultanahmet Camiinde yapılırken, daha sonraki zamanlarda Beyazıd, Nusretiye, Beylerbeyi vb. camilerinde de yapıldığı görülmektedir.

Kaynaklarda Mevlit merasiminin nasıl yapıldığı, Mevlithanların kürsüye çıkışı inişi ve padişahtan aldığı hediyeler ile ilgili bilgiler yer almaktaysa da, musiki açısından nasıl icra edildiği, hangi makamlarda okunduğu veya nasıl bir melodik seyir takip edildiğine dair etraflı bilgilere rastlayamadık. Bazı araştırmacılar, Süleyman Çelebi'nin Mevlit şiirini aynı zamanda bestelemiş olabileceği görüşündedir. 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *