Herkesin hayat özgürlük ve güvenlik hakkı vardır...
İŞKENCE; eziyet etmek, incinmek, incitmek, ıstırap vermek gibi anlamlara gelir.
İşkence'nin Arapçası; ''azap'', ''ta'zib'', ''eza'' gibi kavramlarla ifade edilir.
Terim olarak ise, işkenceyi, bir şahsa, işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle bilgi elde etmek veya itiraf ettirmek ya da herhangi bir sebeple acı çektirmek için uygulanan ve fiziki bir şekilde ağır acı ve ıstırap veren bir fiil şeklinde tanımlamak mümkündür.
İşkence, maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılır.
Maddi işkence; insanın vücuduna bizzat uygulanan işkencedir.
Yakmak, dağlamak, askıya almak, zincire vurmak, elektrik vermek... gibi.
Manevi işkence; fiziki olmayan ancak insanı etkileyen, ruhi yapının bozulmasına sebep olan işkencedir. Hakaret etmek, kişinin kendisine veya sevdiği bir kişiye sövmek, kişiye, inandığını inkar ettirmek, kişinin, özellikle kadının çocuğunu elinden almak gibi.
''Herkesin hayat, özgürlük ve güvenlik hakkı vardır.''
1876 tarihli ilk Kanun-u Esasi'nin 26. maddesinde şu hüküm yer almaktadır:
''İşkence ve sair her nevi eziyet, katiyen ve külliyen memnudur.''(Yasaklanmıştır.)
***
Katilden kısas alma hakkı:
Kısas meselesi bir insan "haksız yere" birisini öldürdüğünde, ölen kişinin yakınları öldürülen kişi için devlete başvurup öldüren kişinin öldürülmesini kısas yapılmasını istemesidir.
Kişi mahkemeye başvurduğunda eğer mağdurun anne baba kardeşleri ilgili kişiyi affetmezse bu ceza devlet eliyle uygulanır.
Allah kısas hakkını mağdura vermiştir.
Kur'an ayetinde der ki; "Kısasta sizin için hayat vardır''
(Bakara; 179).
Birisi sizin yaşamınızın en değerli insanları olan, canınız olan, babanızı annenizi kardeşinizi haksız yere öldürse, o katilin yaptığı şeyin acısını siz ve yakınınızdan başkası sizin kadar hissetmez.
Bir ülkede kanunlar caydırıcı niteliğinde değilse, cinayetlerin, kötülüklerin önüne geçilmez. Yıllardır, kadın cinayetleri, işkence, yakma, yıkmanın önü alınamıyor. Sebep mi, kanunlar caydırıcı değil.
Terör örgütleri, otobüs yakıyor, dükkanlar yakılıyor,
bu duruma demokrasi dersek herkes birbini yakmağa devam eder.
İşlenen cinayetlerden biride; masum çiçeği burnunda Özgecan'ın haketmediği işkencelerle, hatta yakılarak katledilmesidir.
Bunu yapan insanlar, bir ailenin değil, bir ülkenin yüzkarasıdır. Özgecan'ın kanı yerde kalmamalı faillerini aynı işkecelerle Sultanahmet meydanında ipe takmalı ve herkese ibreti alem olmalıdır.
Böyle yapılsa ailesinin üzüntüsünü giderir mi..? Üzüntü gitmez ama bu gibi canilerde cezasız kalmamalı...
Bugün Avrupa ülkelerinde bile varolan idam cezası bizde yok.
Kişiler bir suç makinesi gibi çalışıyor.
Hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, kadına uygulanan işkenceler, çocuk istismarcılığı gibi... daha neler.
Kişi suça yöneldiği zaman; adam sonunda idammı var..? birkaç ay yatar çıkarım diyor.
Durum böyle olunca cinayetlerin önüne geçilemiyor.
KUR'AN'I KERİMDE:
''İşte bundan dolayı İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık; "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.
Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatım kurtarmış gibi olur." Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler.
Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler.'' (Maide; 5/32)
Rivayete göre Medine Yahudileri Hz. Peygamber (s.a.v)'i ve sahabeden bazılarını öldürmek için tuzak peşindelerdi.
Bu sebeple yüce Allah onlara; adam öldürmenin ne kadar büyük bir cinayet olduğunu göstermek için haksız yere bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek; bir canı kurtarmanın da bütün insanlığı kurtarmak gibi olduğunun yazılı bulunduğunu haber vermiştir.
Bu talimat elimizdeki Kitab-ı Mukaddes'te yer almamakta, fakat Mişna'da (Sanhedrin, IV/5), "İsrail'den tek bir kişiyi öldürenin bütün ırkı öldürmüş gibi cezalandırılacağı ve İsrail'den tek bir kişiyi koruyanın Allah'ın kitabına göre bütün dünyayı korumuş sayılacağı" şeklinde bir ibare bulunmaktadır.
Bütün inancımız temennimiz, bugibi cineyetlerin kötülüklerin artık son bulmasıdır.
