28 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
4°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Zalim Nefis...Nefs-i Emmare...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Nefs-i emmare, "emreden nefs",  

"kibirli nefs", "kötülüğe teşvik eden nefs" olarak isimlendirilir.

Emmare'nin sözlük anlamı; "doğası itibarıyla ya da tekrar tekrar emreden" anlamındadır; bu nedenle bu aşama "rahat vermeyen nefs" aşaması olarak da adlandırılabilir. 

Zalim nefs; bize egemen olmaya, düşüncelerimizi ve eylemlerimizi kontrol etmeye çalışır. 

Ve maalesef genellikle de galip gelir. 

Genel olarak nefsten söz ederken bir çok Sufi yazar yalnızca nefsin en alt düzeyini kasteder. 

Kur'an bunu şöyle tanımlamaktadır: 

"... Çünkü nefs-i emmare, gerçekten ancak kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin esirgediği müstesna!".. 

Kur'an'da emare; emretmek, fiili sıkça kullanılır. 

Bu genellikle Allah'ın emirlerini ifade eder. 

Örneğin; "Allah, mü'minlerin yardımlaşırken cömert olmasını emreder". 

Fiilin vurgulu hali olan emmare yalnızca bir kez, o da yukarıdaki Kur'an ayetinde kullanılmıştır. 

Allah, bize iyiyi yapmayı emrederken, içimizde bir şeyler bizi aksini yapmaya itmektedir. 

Zalim nefsin etkisi altında, alt benliğin emirleri Allah'ın emirlerinden daha etkili olur.

Bir şeyhin ifadesiyle; "Nefs ancak aldatmakla huzur bulur; Allah'tan başka şeylerle sakinleşir, nefsler asla Allah'ın yoluna tabi olmayacaktır."

Allah sevgisi, vicdani bir uyarıcı ve hatta günah duygusu bile yoktur. 

Çünkü hiçbir vicdani ahlak bulunmamaktadır. Bunu pişmanlık duymadan aldatan, çalan ve hatta adam öldüren psikopatlarda açıkça görebiliriz.

Bu aşamada bulunan bir çok kişi zevkin esiridir. Örneğin cinsel mutluluk için neredeyse her şeyi yapabilirler; sağlığı ya da güvenliği düşünmeden mümkün olan herkesle cinsel temas kurabilirler. Sıklıkla onlara kötü muamele edenleri seçerler. 

Nefs herkesin dikkatini çekmemizi ve herkesin bizim hakkımızda iyi düşünmesini ister. 

Hiçbir zaman daha fazlasını istemekten vazgeçmez; hiçbir şey onun için yeterince iyi değildir. 

Eğer başkaları bizden hoşlanıyorsa, bizi sevmelerini isteriz. Eğer seviyorlarsa, kayıtsız şartsız itaat isteriz. 

Eğer bize itaat ediyorlarsa, tapınmalarını isteriz. Bu parçamız, kendisini öne çıkarmak için diğer yönlerimizi yok eder. 

 

Sufi mürşidleri nefsin bu en alt düzeyini şu şekilde tanımlamaktadır:

Nefsin gizli kötülükleri ve hastalıklarından birisi takdir edilme aşkıdır. 

Kim ondan bir damla içerse, göz açıp kapayıncaya dek, yedi kat gökten yedi kat yerin merkezine doğru düşecektir. 

Bu hastalığın semptomu; nefsin övgüden yoksun kaldığında, tembelliğe ve lakaytlığa düşmesidir.

Bu tür bir bağımlılık psikoloji literatüründe pek tanınmaz. Çünkü psikoloji teorisyenleri dahil, bir çoğumuz bu hastalıktan mustaribiz. 

Hemen hemen hepimizde nefs-i emmarenin en azından bir kıvılcımı bulunur. 

Onu görebilmek için çok dikkatli bakmamız gerekir; çünkü zalim nefs bilinçtensaklanmada ustadır. Eski bir şeyhin dikkat çektiği gibi, eğer birisi "Sen ne kadar iyi adamsın!" dediği zaman bu sizi "Sen ne kadar kötü adamsın!" sözünden daha fazla mutlu ediyorsa, o zaman bilin ki siz hala kötü bir kişisiniz.

Her birimizin içinde bazen bizi yanlış işlere sevk eden zalim güçler ya da dürtüler vardır. 

Örneğin başkalarına bağırıp çağırırız; sevdiklerimizi incitiriz ve sahipolduğumuz en kötü düşmanlarmış gibi hareket ederiz. Sonra, neredeyse bunları yaptıktan hemen sonra, yaptıklarımıza gerekçe bulmaya çalışır ve yaşamlarımızın kontrolünün bizde olduğunu ileri süreriz. 

Nefs tıpkı ateş gibidir. Bir yerde tam sönerken, daima başka bir yerde yeniden alevlenir. Nefs bir alanda sakinleştirilirse, başka bir bölgede yeniden alevlenir."

Nefs-i Emmare;

Çeşitli Sufi mürşidleri benliğin bu aşamasının dinamiklerini şu şekilde tanımlamışlardır:

Seyr'ü sülukun erken aşamalarında, kişi nefsin kontrol ve hakimiyetinde olduğu sürece nefs, nefs-i emmare olarak bilinir. 

Nefs, hala maddi doğamızda sağlam bir şekilde egemen olduğu bu aşamada, sürekli ruhu ve kalbi yüksek makamlardan aşağı makamlara, yani kendi düzeyine çekmeye çalışır. 

Kendisini daima başkalarının tapınmalarının nesnesi olarak sunar... Böylece yüce ruhu alçaltır ve safi kalbi hile ile kirletir.

Nefs, Allah'ın onu takdir edip etmeyeceğine aldırmaz; ama insanların takdirIerine inatçı derecede takıntılıdır. 

Sonuç; sahiplenme ve kibirin ve aynı zamanda küstahlık, kendini önemseme ve başkalarını küçümsemenin artmasıdır. 

Allah, o fiillerden hoşnut olsa bile insanların takdir etmediği şeylerden kaçınır ve görmezden gelir. Örneğin manevi fakr, acziyet ve zafiyet gibi.

Nefs hiçbir zaman değişmez. Sürekli heves ve kaprislerin esiridir... 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *