Hasan-ı Basri'nin, halife Ömer bin Abdülaziz'e mektubu...
Şüphesiz ki dünya, geçip gidilecek bir konaktır.
Ebedi kalacak yer değildir. Dünyada zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar her an birer birer ölmektedir.
Onu üstün tutan zillete, toplayan fakirliğe düşer. Dünya zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helak eder öldürür. Dünyada, yaralı olup da yarasını tedavi ile uğraşan kimse gibi ol.
"Ey Müminlerin emiri! Bilmiş ol ki, Allah'ü Te'ala adil devlet reisini, zulme, haksızlıklara mani olucu, zayıflara yardımcı, darda kalanlara destek olarak yaratmıştır.
Adil devlet reisi, kendi malını nasıl korur ve evladına nasıl şefkatli davranırsa, tebaasına da öyle davranır.
O bedendeki kalp gibidir.
Uzuvlar onun iyi olmasıyla iyi olur. Bozulmasıyla da bozulur.
Adil devlet reisi Allah'ü Te'ala'nın emirlerine uyar. O'na itaat eder.
Emrindeki tebaasını da Allah'ü Te'ala'ya itaat etmeye sevk eder. Ey mü'minlerin emiri, saltanatta, sahibinin himayesine verdiği malı ve aileyi darmadağın eden köle gibi olma! Allah'ü Te'ala kötülüklerden sakınılması için cezalar emretti.
Bunu uygulayacak olan ''reis'' suç işlerse yakışık olur mu?
Ey mü'minlerin emiri! Ölümü, ölüm anında yakınlarının sana yapacakları yardımın azlığını ve ölümden sonrasını düşün.
Ölüme ve ondan sonrasına hazırlık yap. İyi bil ki, şimdi bulunduğun makamdan başka, senin kabir denen başka bir makamın daha vardır.
Orada uzun müddet kalacaksın. Dostların seni yalnız bırakacak ve tek başına kalacaksın.
Kişinin kardeşinden, anasından, babasından, hanımından ve çocuklarından kaçacağı günde, sana yardımcı ve dost olacak şeyi hazırla.
Kabirdekilerin diriltileceği, gizli şeylerin ortaya çıkarılacağı zamanı hatırla.
Artık o zaman bütün sırlar açılmış olacaktır.
Büyük küçük ne varsa hepsi amel defterine yazılmıştır.
Ey mü'minlerin emiri! Şu anda sen bir mühlet içindesin. Fırsat eldeyken ve ecel gelip, çatmadan, fırsat elden gitmeden Allah'ü Te'ala'nın kulları hakkında adaletle hüküm ver cahillerin hükmü ile hüküm verme!
Onlar hakkında zalimlerin tuttuğu yolu tutma!
Böyle yaparsan hem kendi günâhını, hem de başka günâhları yüklenirsin...Senin felaketine sebeb olan şeylerden istifade eden insanlar seni gaflete düşürmesin.
Kendileri dünya menfaatlerini elde etmek için seni ahirette kavuşacağın nimetlerden uzaklaştırırlar.
Bu günkü gücüne kuvvetine bakma, ahirette halinin ne olacağını düşün ve ona göre iş yap.
Ölüm bir ağ gibi seni sarmış her an yaklaşmaktadır. Hesap vereceksin.
Ey mü'minlerin emiri! Sana şefkat edip, elimden gelen nasihatı yaptım.
Bu mektubumu dostunu tedavi eden tabibin ilacı gibi kabul et. O, dostunu şifaya kavuşturmak için acı ilaç içirir.
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey mü'minlerin emiri.''
***
Alimlerin ve ilmin faziletiyle ilgili olarak da buyurdu ki;
Kıyamet günü şehidlerin kanı alimlerin mürekkebi ile tartılacak, şehidler diyecekler ki;
"Alimler zamanlarının ışık kaynağıdır.
Her alim zamanının lambasıdır. İnsanlar alimler vasıtası ile aydınlanırlar."
Hakiki fakih, dünyaya kıymet vermeyip, ahirete rağbet eden, hatalarını görebilen, Rabbine ibadette devamlı olan, şüphelilerden uzak duran, başkalarının bir şeyine zarar vermekten sakınan alim kimsedir.
***
Hasan-ı Basri hazretleri Mekke-i mükerremede duanın kabul olduğu yerleri şöyle bildirdi:
Tavafta, Mültezemde ''Hacer-i esved ile Kabe-i muazzamanın kapısı arasındaki kısım,
Altın oluğun altında,
Kabe-i muazzamada ve onun içinde,
Zemzem kuyusunun yanında otururken ve Zemzem suyu içerken,
Safa ve Merve'de,
Safa ile Merve arasında,
Tavaf edip iki rekat tavaf namazı kıldıktan sonra Makam-ı İbrahim arkasında,
Arefe günü Arafat'ta,
Bayram gecesi güneş doğuncaya kadar Müzdelife'de,
Mina'da,
Şeytan taşlama anında.
"Kalbin bozulması altı şeydendir:
Allah'ü Te'ala'nın rahmetini umarak, tövbeyi terk etmek,
İlmi ile amel etmemek,
Amelinde ihlas sahibi olmamak,
Allah'ü Te'ala'nın ihsan buyurduğu rızkı yiyip, şükür etmemek,
Allah'ü Te'ala'nın taksimine razı olmamak,
Vefat edenleri kabrine defnedip, onlardan ibret almamak. Resul-i ekrem buyurdu ki;
"Kabir, ahiret konaklarının ilkidir.
Ondan kurtulana, ondan sonrası daha hafif ve kolay, ondan kurtulamayana, ondan sonrası daha zor ve çetindir."
