Peygamber'imiz döneminde hastalıkların tedavisi...
O devirde modern cerrahi müdahalelerden söz etmek mümkün değildir.
Tedavi metotları olarak;
''hacamat, bal şerbeti, ateşle dağlama ön plandadır.''
Peygamberimiz'in bunu kullandığına dair sahih rivayetler olduğu gibi, bundan hoşlanmadığı, hatta yasakladığına dair sahih rivayetler de vardır.
Sahih Buhari'de; Efendimizin şu ifadesine yer verilmiştir; ''Üç şeyde şifa vardır başkasında yok, anlamında değildir, hacamat, bal şerbeti ve dağlama; fakat dağlamaktan hoşlanmam.''(Buhari)Dağlama, eskiden beri Araplar arasında kullanılan bir tedavi yöntemi olmasına rağmen, hastaya fazla acı çektirdiği için Araplar arasında; ''dağlama en son tedavi şeklidir'' sözü meşhur olmuştur. (İbn Hacer). Peygamberimiz, Uhud Gazvesinde yaralandığı zaman, önce suyla yıkamışlar, kanın durmadığını görünce Hz. Fatıma, bir parça hasır yakarak yaranın üzerine koymuş ve kan durmuştur.(Buhari)
Cerrahi müdahale, günümüzde tedavinin vazgeçilmez ve son derece müessir vasıtalarından biri olarak görülmektedir.
Boğaz iltihabına yakalanan çocukları, tedavi için, bez dolanmış parmakla bademciklerinin alındığı ve Hz. Peygamberin buna müdahale ederek, bir nevi damla tatbikatı olan ud-ı hindiyi yalan ödağacı tavsiye ettiği rivayetlerde vardır. Buna dayanarak ameliyat metodunu yasaklamak mümkün değildir. İnşirah Suresi'nde göğüs yarılmasından söz edildiği gibi,
Hz. Peygamber'in muhtelif seferler mucizevi tarzda göğsünün yarıldığı, içerisinin temizlenip, dikildiği ve hatta, dikiş izlerinin sonradan belli olduğu rivayetlerde mevcuttur. (Kütüb-i Sitte)
Hz. Peygamber'in sağlığa verdiği önemi, koruyucu hekimlik ve tedavi olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Koruyucu hekimliği, temizlik, sağlıklı ve helal beslenme.
Tedavi konusunda ise, şu esaslara dikkat edilmesinin tavsiye edildiğini görmekteyiz:
Hastalığı da şifayı da veren Allah'tır. Allah her hastalığın şifasını yaratmıştır.
Hastalanınca şifa aranmalıdır.
Şifa için başvurulacak çeşitli tedavi yolları ise, perhiz, kan aldırma, dağlama, ameliyat, ilaç, tebdil-i mekan, rukye, dua, kuvve-i maneviyeyi takviye, sabır, olarak bildirilmektedir.
Hazreti Peygamber (sav)'in her sözü ve uygulaması başta sahabe olmak üzere bütün Müslümanlar tarafından titizlikle takip edilmiş ve yaşama biçimi haline getirilmeye çalışılmıştır. Nitekim hadis kaynaklarında et-Tıbbu'n-Nebevi ile ilgili özel bölümler ayrılmakla yetinilmemiş, bu sahada müstakil eserler bile yazılmıştır.
Bu bağlamda et-Tıbbu'n-Nebevi Literatürü oluşmuştur.
Efendimizin tavsiyeleri şöyle özetlenebilir:
''Oruç, gece namazı, yolculuk sırasında sağlığın korunması, bu esnada ortaya çıkabilecek sıkıntıların giderilmesi, dengeli beslenme, hijyen, soğuktan korunma, manzaralı mekanlarda oturma, sağlıklı ev ve memleketlerde yaşama, seyahat etme, kötü iklim koşullarında yolculuktan sakınma, salgın hastalıkların bulunduğu ortamlardan uzak durma, güneşte fazla kalmaktan kaçınma, şiddetli sıcaklarda beden ısısının düşürülmesi, düzenli uyku için uygun vakitleri seçme, zararlı yiyeceklerden kaçınma, sağlıklı kalmak için bal, turunç yeme, vücudu kuvvetlendirmek için özel hazırlanmış macunlar kullanma, mahiyeti bilinmeyen ve iştahı çekmeyen yiyeceklerden uzak durma, yiyeceklerden kaynaklanan bir takım zararları içeceklerle giderme, ishale karşı sinameki bitkisini kullanma, burun otu ve ağız ilacına devam etme, belirli aralıklarla hacamat yaptırma, vücut direncinin düşmesi durumunda besin değeri yüksek gıdalar alma, şifalı hamamlarda yıkanmanın yararları, ishal rahatsızlığında istifra etmenin faydaları, zehirlenmeye karşı acve hurmasını yeme, koku kullanma, göze sürme çekme, saç bakımı ve elbise temizliğine dikkat etme, gözü dinlendirici manzaralara bakma ve giyim kuşamda renk seçme gibi konular yer almaktadır.''
Rivayetlerde hastalıkların temel nedeni olarak aşırı üzüntü gösterilmektedir.
Tedavi yöntemleri olarak da, aşırı üzüntü ve bunalımın giderilmesi için bazı maddi ve manevi tedavi önerileri bulunmaktadır.
Kur'an-ı Kerim'de Koruyucu Hekimlik:
"Hıfzıssıhha" denen koruyucu hekimliğin gayesi, insanları hastalıklara karşı korumaktır.
Hastalıklara karşı korumanın da temel kaidesi "temizlik'tir.'' İnsanlık alemine gerçek anlamda koruyucu hekimliği bahşeden İslamiyet'tir.
Ortaçağ Avrupa'sına tuvalet ve banyo alışkanlığını öğreten de Müslümanlardır.
Kur'an ve hadislerde koruyucu hekimliğe ait hükümleri;
''Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma.
Zararlı yiyecek ve içeceklerden uzak durma.
Beden temizliği ve vücut sağlığı
Dengeli beslenme ile vücut sağlığını koruma.''
Kur'an-ı Kerim, Müslümanlara yalnız dini, ahlaki, mülki, askeri, siyasi kanunlar vazetmekle kalmamış, aynı zamanda onlara;
mükemmel hıfzıssıhha kanunlarını da öğretmiştir.
