Cennet Ehlinin Cenab-ı Allah'a Yakınlığı...
Peygamber Efendimiz (sav)'in pek çok hadisinde, cennetteki mü'minlerin Allah'tan bir lütuf olarak O'nun Zatı'nın bir tecellisini görebileceklerinden bahsedilir;
Cennet ehli cennete girdiği zaman, Allah Tebareke ve Te'ala şöyle buyuracak;
"Size ilave olarak yapmamı istediğiniz başka bir şey var mıdır?"
"Sen bizim yüzlerimizi bembeyaz yapmadın mı? Cehennemden kurtarıp bizi cennete sokmadın mı; Bundan daha iyi ve fazla ne olabilir ki, " diyecekler.
Bunun üzerine perde kaldırılacak, kendilerine Rableri Te'alayı görmekten daha sevimli bir şey verilmediğini anlayacaklar. (Büyük Hadis Külliyatı)
"Ey Allah'ın Resulü! Rabbimiz'i görecek miyiz?"
"Bulutsuz berrak bir mehtap gecesinde Ay'ı görmek için itişip kakışır mısınız?"
"Hayır."
"Bulutsuz bir günde Güneş'i görmek için birbirinizi itip kakarak birbirinize zahmet verir misiniz?"
"Hayır."
"İşte Rabbinizi de öyle zahmetsiz ve sıkıntısız, apaçık göreceksiniz."… (Buhari, Müslim, Tirmizi). Bir rivayete göre ise, Peygamberimiz'in bu konu ile ilgili sözleri şöyledir:
''Cennet ehli cennete girdiklerinde amellerinin derecelerine göre oraya yerleşecekler.
Sonra onlara dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre Rablerini ziyaret etmelerine izin verilecek. Onlara Allah'ın Arş'ı gösterilecek.
Onlara cennet bahçelerinden bir bahçede gözükecektir. Onlara, nur minberleri, inci minberleri, yakut minberleri, zeberced zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş minberleri, altın minberleri ve gümüş minberleri kurulacak.
En aşağı dereceli kişileri bile ki, içlerinde aşağı dereceli kimse yoktur, misk yığını üzerinde oturacak. Kürsi sahiplerinin onlardan daha üstün meclisleri bulunduğunu görmezler...
O mecliste Allah'ın yanında bulunup, O'na muhatap olmayacak hiç kimse olmayacaktır…'' (Tirmizi)
… Adn Cenneti'nde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah'ın vechindeki yüzündeki rıdau'l-kibriyadan ''büyüklük perdesinden'' başka bir şey yoktur. (Buhari, Müslim, Tirmizi)
... Adn Cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise, en büyüktür.
İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
(Tevbe Suresi;72)
Cennet ehlinin Allah'ın huzurunda olmaktan ötürü duydukları mutluluk ise, bir hadiste şu sözlerle vurgulanmıştır:
''Cennet ehli Allah'ın huzuruna iki defa girer... Onlardan her biri o mecliste, amellerine göre, inci, yakut, zümrüt, altın ve gümüşten minberler üzerinde otururlar. Gözleri hiçbir zaman bu kadar aydın olmamıştır...
Bunun tekrarına kavuşmak ümidi ile ertesi günü bekler halde yerlerine dönerler.'' (Ramuz el-Ehadis)
Allah'ın Hoşnutluğunu Kazanmış Olmaları;
Allah cennette kendisinden razı olduğu kulları için sınırsız nimet sunmaktadır. Ancak iman eden müminler için herşeyin üzerinde olan, Allah'ın hoşnutluğunu kazanabilmiş olmalarıdır.
Mü'minler dünyada mallarını, canlarını, sahip oldukları tüm imkanları Allah'a yakınlaşabilmek ve O'nun rızasını kazanabilmek için ortaya koymuş, tüm hayatlarını O'na adamışlardır.
Cennette ise, hayatlarının bu amacına ulaşmanın tarifsiz mutluluğunu yaşarlar.
Bir ayette Allah'ın hoşnutluğunu kazanmanın ne kadar büyük bir nimet olduğundan şöyle bahsedilir:
''Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.'' (Tevbe Suresi;72)
Kuran'da müminlerin cennette her yönden hoşnut olacakları ise şu ayetlerle bildirilir:
''Ey mutmain tatmin bulmuş nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.
Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.''
(Fecr Suresi; 27-30)
Rableri Katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn Cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı hoşnut, memnun kalmışlardır.
İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek korku duyan kimse' içindir. (Beyyine Suresi; 8)
Bir hadiste cennet ehlinin Allah'tan razı olduklarından şöyle bahsedilir:
"Ey Rabbimiz, buyur! Emrine amadeyız! Hayır Senin elindedir!" derler.
Rab Te'ala:
"Razı oldunuz mu?" diye sorar.
Onlar:
"Ey Rabbimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlûkatından bir başkasına vermediğin nimetler verdin!" derler. (Buhari, Müslim, Tirmizi).
Çanakkale şehitlerine:
Çanakkale Savaşı, Kahraman Türk askerinin gerektiğinde yurdunun ve ulusunun özgürlüğü için canını seve seve verebileceğinin en büyük kanıtıdır.
Çanakkale Savaşı, bir ulusu yok etme planının ilk aşamasıydı.
Ancak, Mustafa Kemal, askerlerine;
''Ben size hücum etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum'' diyerek kendisi de en ön saflarda savaştı.
Kazanılan zaferle bir ulus yok olmaktan kurtuluyordu. Bu bakımdan Çanakkale Savaşı tarihimizin en önemli savaşlarından biridir.
Bu savaşın önemini Türk Milleti olarak, gelecek nesillere aktarmalıyız.
