18 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ahireti istiyorsan Hayır Konuş, veya Sus...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Allah Rasülü'nün; ''O ne güzel insandır!'' buyurduğu,

Sahabe-i Kiram'ın Hz. Ömer'e; ''Yerine halife olarak onu bırak.'' dediği, Hz. Ömer'in oğlu Hz. Abdullah

Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurduğunu naklediyor:

''Çok konuşanın çok kusuru, çok kusuru olanın da çok günahı olur. 

Günahları çok olanın da tevbe ve istiğfarla onları temizlemediği takdirde hakkı ateştir.

O takdirde kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hep hayır konuşsun ya da sussun!..''

(Mu'cemü'l-Evsat)

İnsanın yaratılışı ile ondan beklenen ahlak arasında irtibat bulunmaktadır. 

Bu yüzden çok dinlemesi için insana iki kulak, az konuşması için de bir ağız verilmiştir. 

"İki düşün, bir söyle.", "Söz gümüş ise sükut altındır." ve "Yutmadan evvel çiğnemek ne ise, konuşmadan önce düşünmek de odur." sözleri de bu hakikati veciz olarak anlatmaktadır. 

Hatta yerine göre insanın mümkünse beş kez düşünüp, on kez düşünüp bir kez konuşması Allah dostları tarafından tavsiye edilmiştir.

Uzun bir rivayetin son kısmında geçtiği üzere Allah Rasülü, bir sefer esnasında yanındaki Hz. Muaz b. Cebel'e; "Şuna sahip ol!" demiş ve eliyle diline işaret etmiştir. 

Hz. Muaz: 

"Ey Allah'ın Rasülü! Biz konuştuklarımızdan sorumlu olacak mıyız?" diye sorunca; 

"İnsanları yüzlerinin üstüne  veya burunlarının üstüne dedi  ateşe atan, dillerinin ürünlerinden başka bir şey midir?" buyurdular. (Tirmizi)

İmam Gazali ve daha pek çok Hak dostu, kişinin amellerini münciyat kurtarıcı, salih ameller ve mühlikat mahvedici, kötü ameller olarak iki grupta ele almışlardır. 

İşte dil de kullanılma şekline bağlı olarak bu her iki gruba dahil olabilmektedir. 

Yani onunla hayır konuşulup insanlar iyilik ve güzelliğe sevkedilerek sevap kazanıldığı gibi,  

onunla boş, faydasız ve gıybet, iftira, söz taşıma, insanların arasını bozma, her duyduğunu konuşma gibi kötü amellerle ciddi bir vebal ve günaha girme tehlikesi de söz konusudur.

Nitekim Efendimiz, pek çok beyanlarında dilin bu afetlerine dikkatleri çekerek ümmetini bunlardan korumak istemiştir; "Her duyduğunu söylemesi, kişiye günah olarak yeter." (Sünen-i Ebi Davud). "Koğuculuk yapan insanlar arasında kötü niyetle söz taşıyan cennete giremez." (Buhari) rivayetleri dilin afetlerinden bazılarıdır. 

Konuyla ilgili benzer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmaktadır:

"Rasülullah'a insanların ateşe gitmesine en çok sebep olan şey soruldu; "Ağız ve ferc!" buyurdular. En ziyade neyin insanları cennete soktuğundan sordular; "Allah karşısında takvalı olmak ve güzel ahlak!" buyurdular. (Tirmizi)

Tatlı ve meşru dairede konuşan bir dil, insanları bir araya getirip onları hayra sevkettiği gibi, acı ve haramlarla konuşan ciddiyetsiz ve laubali bir dil de insanların kalbini kırıp onları birbirinden ayırmaktadır.  Çoğu zaman kendi açımızdan küçük olduğunu düşündüğümüz kasıtsız sözlerimiz bile muhatabımızı yaralayabilmektedir. 

Bu durumda, Allah Te'ala'dan dua ile yardım istemek ve O'nun hepimize bahşettiği irademizin hakkını vermek suretiyle dilimizi hayır ve salaha yönlendirmeye gayret etmeliyiz. 

Belki de böyle bir cehd, çok ciddi bir ibadet sevap ve faziletine vesile olacaktır.

Allah Rasülü, diğer bir mübarek beyanlarında da; "Kim bana çeneleri ile bacakları arasındaki şeyler hususunda garanti verirse dil ve namusunu haramlardan muhafaza ederse, ben de ona cennet hususunda garanti veririm." (Buhari) buyurmuşlardır. 

Bu vesileyle Allah dostları;

"Dilini tutan, ona hakim olan kurtuldu!" 

(Sünen-i Tirmizi)

Mevzumuzu kavl-i fasl söz kesen, nihai kesin ve doğru hükmü veren Kur'an-ı Kerim ile noktalayalım;

"Muhakkak ki in­sa­nı Biz ya­rat­tık. 

Onun için, nef­si­nin ken­di­si­ne ne­ler fı­sıl­da­dı­ğı­nı, ne­ler tel­kin et­ti­ği­ni pek iyi bi­limekteyiz.  

Çün­kü Biz ona şah­da­ma­rın­dan da­ha ya­kı­nız. 

Za­ten onun sa­ğın­da ve so­lun­da yer­leş­miş iki ka­yıt­çı var­dır. 

Onun ağ­zın­dan çı­kan tek bir söz ol­maz ki ya­nın­da bu iş için ha­zır­lan­mış bir göz­cü ol­ma­sın, onun söy­le­di­ği­ni ve yap­tı­ğı­nı kay­det­miş ol­ma­sın." 

(Kaf Suresi; 50/16-18)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *