Dinimizde kadının yeri...
İslam'da erkekle kadın bir bütünün parçalarıdır.
Biri diğeri için vazgeçilmez hayat arkadaşıdır.
Kadının durumundaki bu önemli değişikliği bizzat Kur'an-ı Kerim getirmiş ve
Hz. Peygamber bunu tamamlamıştır.
Hz. Peygamber'e ilk inanan, başka bir deyimle ilk müslüman olan Hz.Hatice'dir.
İlk İslam kadınları Mekke ve Medine'de ağır ve büyük hizmetleri yüklenmekten kaçınmamışlar, askeri ve siyasi işlerde erkeklere yardımcı olmuşlar, hemşirelik mesleğini ilk defa kurarak, yaralı mücahidleri tedavi etmek, su taşıyıp içirmek, yaralarını sarmak ve hatta yaralıları Medine'ye kadar taşımak gibi fedakârlıklarda bulunmuşlardır.
Mücahidlerin yanında onlara destek ve cesaret veren bu hanımların kahramanlıkları hadis mecmualarında kaydedilmektedir.
Kadınlara karşı iyi davranmak, tatlı ve yumuşak dille konuşmak, kaba ve sert hareket etmemek Allah Rasulünün ahlakındandır.
O şöyle buyurmuştur:
"Dikkat ediniz, sizin kadınlarınız üzerinde, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Kadınların, üzerinizde olan hakkı günün şartlarına göre onların yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır" (Tirmizi).
"Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı huyu en iyi olanlarınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım" (Ahmed b. Hanbel).
"Kadınlarınız hakkında Allah'tan korkunuz. Şüphesiz, onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır. Onları Allah'ın emaneti olarak aldınız ve cinsiyet uzuvlarınız Allah'ın kelimesi ile helal edindiniz" (Ebu Davud).
Hz. Peygamber evlenilecek bir kadında aranacak vasıfları şöyle belirlemiştir:
"Bir kadınla dört özelliği için evlenilir;
Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı.
Sen dindar olanı tercih et" (Buhari).
Annelerin çocuklarına karşı olan, şefkatinin ne derece büyük olduğunu göstermek üzere, Hz. Peygamber, Hz. Süleyman devrinde cereyan eden bir olayı şöyle anlatmıştır:
İki kadının birer oğlu vardı. Birisini kurt alıp götürdü. Bunun üzerine her iki kadın birbirine "seninkini götürdü" dedi; sonuçta, her ikisi meselenin çözümü için Hz. Davud'a başvurdular.
Hz. Davud, büyük kadının lehine hüküm verince, küçük kadın memnun olmadı ve ihtilaflı meseleyi bir kere de Hz. Davud'un oğlu Hz. Süleyman'a arz etmek için huzura çıktılar.
Hz. Süleyman:
"Bana bir bıçak getirin ki çocuğu ikiye bölüp aralarında taksim edeyim", deyince, küçük kadın dehşete kapılıp, "aman yapma, Allah sana merhamet etsin, çocuk onundur" dedi.
Bunun üzerine Hz. Süleyman sağ kalan çocuğu küçük kadına verdi (Buhari).
Hz. Peygamber devrinde kadın sahabiler ilme büyük katkıda bulunmuşlardır. Allah Rasûlü'nün kızı Hz. Fatıma duygulu bir şair olduğu gibi Hz.Peygamber'in bazı hadislerini de rivayet etmiştir (İbn Sa'd).
Hadis rivayet eden kadın sahabilerin sayısı da çoktur.
Bazıları şunlardır:
''Ümmü Habibe binti Ebu Süfyan, Ümmü Abd, Esma binti Ebu Bekr, Zeyneb binti Cahş, Meymune binti Haris, Fatıma binti Kays,
Dürre binti Ebi Leheb, Ümmü Haram binti Milhan vd. Bu son sahabi hanım Kıbrıs'ta vefat etmiş olup. Larnaka civarında medfundur.''
Hz. Peygamber kadınların eğitimine büyük önem vermiştir.
Kadınlar mescide geliyor, hadisleri dinliyorlardı. Umumi toplantılara katılır ve bayram namazlarında da hazır bulunurlardı.
Hz. Peygamber bayram hutbesini erkeklerin saflarına irad ettikten sonra, kadınların saflarına geçer, onlara da talim ederdi. Ancak hanımlar her zaman mescidde hazır bulunmadıkları için bir sahabi kadın Hz. Peygamber'e gelerek; "Ya Rasulüllah, erkekler geliyor, senin sözünü dinliyorlar.
Bizim için de bir gün tahsis et. O günde gelelim, Allah'ın sana öğrettiklerini bize öğret" dedi.
Hz. Peygamber de onlara haftada bir gün ve yer tahsis ederek, orada toplanmalarını söyledi, belirlenen günde onların eğitim ve öğretimleri ile meşgul oldu. (Muhammed Ebu Zehv).
İslam özellikle Hz. Peygamber'in ailelerine mahrem meseleleri tebliğ etme görevini yüklemişti.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Evlerinizde okunup duran Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlatın ve nakledin" (el-Ahzab, 33/34). Sahabe hanımlarının haya ve utanması dini konuları sorup öğrenmelerine bir engel değildi.
Özellikle bir fikıh ve hadis alimi olan Hz. Aişe'nin bu konuda sayısız hizmetleri olmuştur.
O, yalnız kadınların değil, sahabe büyüklerinin bile bir çok meselede başvurdukları kimse idi (Nevzat Aşık). Hz. Aişe, verdiği hüküm ve fetvalar bir cilde ulaşan yedi sahabe müctehidinden ''Fukaha-i seb'a'' birisidir. (İbn Kayyim)
"Fıkıh ilmini Hz. Aişe'den daha iyi bilen kimse görmedim" der. (el-Mekki, Fethu'l Mübin).
