Peygamberimizin sırdaşı; HUZEYFE BİN YEMAN
Huzeyfe bin Yeman, Ashab-ı kiram arasında Peygamberimizin sırdaşı olmasıyla meşhurdur. Peygamberimiz ona; Ashab-ı kiram arasına karışarak kendilerini gizleyen ve böylece fitne çıkarmak isteyen münafıkların kimler olduğunu tek tek bildirmiştir.
Bundan başka vuku bulacak hadiseleri de bildirmişti.
Ashab-ı kiram arasında çok sevilir ve ayrı bir itibar gösterilirdi. Çünkü o, Resulullahın verdiği sırlarla dolu idi.
Resulullah, gizli kalması lazım olan bir çok şeyi,
Hz. Huzeyfe'ye söyledi.
O, ve Ebu Hüreyre buyurdular ki;
''Server-i alem, alemin yaratıldığı zamandan, yok olacağı güne kadar, olmuş ve olacak şeyleri bize bildirdi. Bunlardan bildirilmesi lazım olanları size bildirdik.''
Lazım olmayanları, sakladık, bildirmedik.
Hz. Huzeyfe, Peygamber efendimizin sağlığında Hendek'ten sonraki savaşların hepsine katıldı. Resulullahın vefatından sonra Hz. Ebu Bekir, onu ordu kumandanı ta'yin etti.
Dinden dönenlerle savaşmak üzere Umman'a gönderdi.
Kendisine katılan İkrime ile birlikte Umman halkını tekrar İslama döndürdü. Bundan sonra Umman'da, önce zekatları toplamakla, sonra da vali olarak vazifelendirildi. Sonra da Mezopotamya taraflarında yapılan savaşlara katıldı.
Irak'ın ve İran'ın fethinde bulundu.
Nihavend savaşında Nu'man bin Mukarrin şehid olunca, İslam sancağını Huzeyfe eline alarak, Hemedan, Rey ve Deynura'yı fethetmiştir.
Cezire'nin fethinde bulunarak, Nusaybin valiliğine ta'yin olundu.
Hz. Ömer yeni bir vali ta'yin ettiği zaman, oranın halkına mektup yazarak; "Yeni vali, adaletle hükmettiği müddetçe; siz de onun emirlerine uyunuz" derdi.
Hz. Huzeyfe'ye verdiği mektupta ise şöyle yazdı;
"Ey Nusaybin halkı! Bu gönderdiğim valinin, bütün emirlerine uyun. Her isteğini yerine getirin."
Nusaybinliler, karşılamaya çıktılar. Onu gördükleri zaman; hayvanı üzerinde, bir parça kuru etle ekmek yiyordu.
Selamlaştılar. Sonra halifenin emirnamesini gösterdi. Onlar da dediler ki;
''Hz. Ömer'in emirleri, başımız üzerine! Sen de hoş geldin, safa geldin. Lakin, bizden isteklerin ne ise; şimdi söyle.
Belki karşılıyamıyacağımız şeylerdir!
Yeni vali tebessüm ederek şu cevabı verdi;
''Aranızda kaldığım müddetçe sizlerden; sadece, kendimin ve hayvanımın yiyeceğini istiyorum.
Başka hiçbir şey istemem.''
O şehirde, epeyce müddet bulundu.
Görevini, kusursuz yapmaya çalışıyordu.
Bilhassa Cum'adan önce, Müslümanlara va'z ve nasihat eylerdi.
Bir defasında buyurdu ki;
''Ey Mü'minler! Fitne, önce kalblerde filizlenir. Su katılmamış şarap bile; fitne kadar, insan kalbini çelemez, bozamaz.
Sizler, fitneye doğru gitmeyiniz. Allaha yemin ederim ki, fitne insanları; selin, çöpleri sürüklediği gibi sürükler götürür!..''
Ya "Huzeyfe! Fitneden nasıl kurtulabiliriz?''
Dua eden, kurtulur.
Ne zaman dua edelim?
Namazdan sonra. Çünkü kulları, güzelce abdest alıp, namaza durdukları zaman; cenab-ı Hak da namaz kılanlara yönelir.
İşte o anlarda dua ediniz! Fakat sizler; hayırlı kimseler olmak istiyorsanız; geçici olan dünya için ahireti terketmeyiniz!''
***
Cenazesini niçin kılmadın:
Hz. Ömer halifeliği zamanında Huzeyfe'nin bir cenazenin namazını kılmadığını görerek,
ona sordu;
''Niçin cenaze namazını kılmadın?''
Resulullahın sırdaşı Hz. Huzeyfe dedi ki;
Resulullah efendimiz, bana o kişinin münafık olduğunu açıklamıştı.
Bunun için onun namazını kılmadım.
Allahın Resulü münafıklar arasında Ömer'i de saydı mı ya Huzeyfe?
Hayır, ya Ömer.
Peki memurlarım arasında münafık var mı?
Sadece bir tane var. Ancak ismini söylemeye memur değilim.
Huzeyfe hazretleri, Hz. Ömer'in bütün ısrarına rağmen ismini söylememiştir.
Sonra o münâfık Hz. Ömer tarafından uzaklaştırılmıştır.
Bundan sonra Hz. Ömer, Huzeyfe'nin gitmediği cenazeye gitmemiştir. Çünkü onun gitmemesini, ölenin münafık olduğuna işaret sayardı.
***
Birgün Hz. Ömer, huzurunda bulunan ba'zı
Ashab-ı kirama sordu:
Efendimizin fitne hakkında olan sözü hatırında olan var mı?
İçlerinden Huzeyfe dedi ki;Ey mü'minlerin emiri! Peygamberimizin bu konudaki sözü aynıyla benim hatırımdadır buyurdu ki,
"Kişi ailesinden, malından, çocuklarından ve komşusundan dolayı fitneye düçar olur.
Böyle günahlara oruç tutmak, namaz kılmak ve iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak keffaret olur."
Ey mü'minlerin emîri! Senin için endişelenecek bir şey yok. Senin zamanınla onun arasında bir kapalı kapı var.
Kapı kırılacak mı?
Ya Huzeyfe! Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?
Ey mü'minlerin emiri! O kapı kırılacak.
Bu cevap üzerine Hz. Ömer;
''Desene ümmet-i Muhammed kıyamete kadar bir araya gelemeyecek! diyerek üzüntüsünü dile getirdi.''
Daha sonra Huzeyfe'ye o kapının ne olduğu sorulduğunda şu cevabı vermiştir;
O kapı Hz. Ömer idi.
Hz. Ömer'in bunu bilip bilmediği sorulunca da;
Akşam ve sabahın olacağını bildiği gibi biliyordu, cevabını vermiştir.
Nitekim daha sonra Hz. Ömer şehid edilmiş,
Hz. Osman devrinin sonlarında alevlenen fitne tarih boyunca bitmemiştir.
