Lale Devri...
Lale Devri, Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir.
Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır. "Zevk ve sefa" devri olarak bilinir.
Adını, o dönemde İstanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden aldığı doğru bir söylem değildir.
Bu dönem Osmanlı İmparatorluğunun hiç bir devrinde Lale Devri olarak anılmamıştır.
Yahya Kemal samimi arkadaşı Ahmet Refik Altınay ile bir sohbeti sırasında, III. Ahmed'in Veziri Azamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile beraber;
1718-1730 yılları arasında yaptıkları, Osmanlı İmparatorluğundaki yaşam biçimini değiştirme etkinliklerini Lale Devri olarak tanımlar.
Ahmet Refik'de bu dönemi anlatan kitabına Lale Devri ''İstanbul 1331-1913 Muhtar Halit Kitabhanesi'' ismini verir ve bir süre sonra bu dönem Lale Devri olarak anılmaya başlar.
Nedim, Lale Devri'nin günlük hayatını ve İstanbul'un tasvirini aşağıdaki unutulmaz mısralarla yapmıştır:
"Bu şehri İstanbul ki bi misl ü behadir;
Bir sengine yekpare Acem mülki fedadir.
Bazari hüner madeni ilm-ü ulemadir.''
Sultan III. Ahmet, sadrazam Damat İbrahim Paşa ile uyum içerisinde çalışmış, bu sırada yaşanan Lale Devri'nde sanat ve toplumsal hayata özgün bir anlayış getirilmişti.
Sultan III. Ahmet, Topkapı Sarayı ile Yeni Camii'de birer kütüphane, Ayasofya'da Bab-ı Humayun'un karşısında Türk sanat şaheserlerinden sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi ve İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak amacıyla da; "Deryayi Sim" adlı bir su bendi inşa ettirmiştir.
Bunlardan başka Üsküdar Yeni Valide Camii, Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi, İstanbul'da Yeni Postane arkasında Daarül Hadis ve Sebil, Ortaköy Camii önündeki çeşme, Üsküdar Şemsi Paşa'da Hüsrev Ağa Camii önündeki çeşme ve Çubuklu Camii yanındaki Mesire Çeşmesi gibi eserler de yine bu dönemde yapılmıştır.
Dönemin belki de en gözde eseri olan Sadabad, maalesef günümüze kadar gelememiş, bize yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır.
Paris, Londra ve Viyana gibi Avrupa başkentlerine geçici elçilik heyetleri yollanmış, böylelikle Avrupayı daha yakından tanıma imkanı sağlanmıştır.
Sayid Efendi ve İbrahim Müteferrika Avrupa'dan matbaayı getirmişlerdir.
İlk kez çiçek hastalığına karşı aşı uygulanmıştır.
İstanbul'daki yangınları önlemek için yeniçerilerden Tulumbacılar adı verilen bir itfaiye ocağı kurulmuştur.
Çini atölyeleri açılmıştır.
Kağıt fabrikası açılmıştır.
Lale Devri'nde sanat alanında görülen en önemli kişi Levni'dir. Asıl adı; Abdülcelil Çelebi olan Levni bu devrin en büyük nakkaşıdır.
Dönemin sonu:
Ana madde: Patrona Halil İsyanı
Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu.
İran savaşı sırasında Sultan'ın, fethedilmiş kaleleri para karşılığı sattığı söylentisi üzerine, halktan Sultan'ın sefere çıkması isteği gelmişti.
III. Ahmet, göstermelik bir sefer alayı düzenledi. Akşam olunca kayıklarla saraya geri döndü.
Bu durumun anlaşılması bardağı taşıran son damla oldu.
Patrona Halil isimli bir yeniçeri;
bu durumdan memnun olmayan halkı da yanına katarak isyan gösterdiği gayretleri hamamda da sürdürdüğü için yanlışlıkla tellak olduğu kanısı yaygınlaştı.
İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, idam edildi ve yakınları öldürüldü.
Padişah III. Ahmed, tahttan indirildi ve yerine
I. Mahmud getirildi. Devir teslim sırasında III. Ahmet; yeğeni I. Mahmud'a o ünlü sözünü söyledi;
''Devleti ehliyetsiz sadrazamlara teslim etme.''
