17 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Sidretü'l-Münteha ve Anlamı...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Münteha kelimesi son, nihayet, bitiş anlamlarına gelmektedir. Sidre kelimesi de, ağaç anlamındadır. Mütercim Asun Efendi meşhur Kamus'unda "sidre" kelimesini şöyle açıklamaktadır: 

"Sidre, Arabistan kirazı denilen bir ağaca verilen isimdir. Trabzon hurması bu ağacın cinsindendir, gölgesi gayet koyu ve latifdir".

Sidretül-münteha' şeklinde Kur'an-ı Kerim'de Necm suresinin 14. ayetinde geçmektedir. 

Hem Kur'an'ın Necm suresinde, hem de Hz. Peygamberin Mirac'ını bütün ayrıntılarıyla anlatan hadis-i şerifte geçen Sidretül-Münteha,  

"Cennetin uçlarındandır, üzerinde Sündüs ve İstebrekın Cennetlerinin etekleri vardır", diye açıklanmış, Keşşaf'ta da Sidretül-Münteha; 

Cennetin nihayetinde ve sonundadır, diye geçmektedir.

Ayrıca Sidretül-Münteha; "Allahın zat alemi demektir ki, buraya ne meleklerin büyükleri, ne de Peygamberlerin büyükleri dahil olabilir. 

Hadis-i şerifte de Hz. Peygambere refakat eden Cebrail aleyhisselam da Peygamberimizi buraya kadar götürmüş, buradan ileriye geçmeye izinli olmadığını ifade etmiştir.

Hz. Peygamberin yalnızca gideceğini bildirmiştir. 

Bu yüzden bu terkib "son sınır, son hudud veya sınırın sonu" olarak anlaşılmıştır.

 

Hadis-i şeriflerde ise; ''Sonra beni Sidretül-Müntehaya götürdü. Bir de gördüm ki, sidr ağacının yaprakları fillerin kulakları gibidir, yemişleri ise, Yemenin Hecer kasabası testilerine benzer.'' 

Allah'ın emrinden her şeyi bürümekte olan şey Sidre yi tamamiyle bürüyünce bana başka bir hal oldu. 

Artık Allah'ın mahluklarından onun güzelliğinin bir kısmını bile anlatmaya gücü yetebilecek hiç bir kimse yoktur... " (Müslim).

İbn Mesud (r.a)'dan gelen rivayette de; 

"Rasulüllah (s.a.v) Sidretül-Münteha'ya varınca yer yüzünden çıkan ve yukarıdan inen burada son buluyor dedi. Allah orada ona kendisinden önce gelen hiç bir peygambere vermediği üç şeyi verdi; Namazlar beş vakit olarak farz kılındı. 

Kendisine Bakara suresinin son ayetleri verildi ve Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmadıkları müddetçe ümmetine büyük günahlar da bağışlandı. 

İbn Mesud, "Sidre'nin dört bir tarafı (meleklerle) çevrili iken" (Necm; 53/16) ayetini okudu ve "Sidre, altıncı göktedir" dedi. Süfyan; "Altından Pervaneler!" dedi ve eliyle işaret edip elini titretti. Malik b. Mağfel'den başkası da şöyle diyor; "Yaratıkların ilmi "sidre'de" son bulur ve bunun üstü hakkında bilgileri yoktur" (Tirmizi).

Enes'in rivayetine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor; 

"Ben Sidretü'l-Müntehâya götürüldüm. 

O, yedinci göktedir. Yemişi Hecer kasabasının testileri, yaprakları da fil kulaklarına benziyordu. Dibinden iki zahir, iki hatın olmak üzere dört nehir çıkıyordu. "Ya Cibril bu da ne?"dedim. 

Cibril; "Batın olanlar Cennettedir; zahir olanlar ise, Fırat ve Nil'dir" diye cevap verdi" (Kurtubi).

Sidr denilen bu ağaç Cennetin en üst kısmındadır. Eskilerin ve yenilerin ilminin ulaştığı son noktadır. Arşın sağında yer almaktadır. 

Mi'rac gecesinde bu mevkiye vardıklarında Cibril geride kalmış; Rasulullah (s.a.v) geri kalmasının sebebini sormuş, Cibril şöyle cevap vermiştir; 

"Bu makam dostun dostta kalacağı bir makamdır. Eğer kıl kadar ileri gidersem yanar kül olurum. Bundan sonrasını geçmek sadece sana bahşedilmiştir..." (Keşşafu İstilahati'l-Fünun, "Sidretü'l-Münteha").

Sidretü'l-Münteha denilmesinin sebebi, buraya hem büyük meleklerin, hem de büyük peygamberlerin geçememesi ve burası hakkında bilgilerin yeterli olmamasıdır. 

Bunun için bu tabir kullanılmış ve beşeri, yani insanlara ait ilmin son sınırı diye de açıklanmıştır. Ayrıca müfessir Fahruddin er-Razi, Sidretü'l Münteha'yı, buraya kadar zikredilen manalarını yanı sıra, "hayret-i küsva" diye açıklamıştır ki, akılların hayretle kaldığı, bundan daha şiddetli bir hayretin tasavvur edilemeyeceği, insanın son derecede hayrete düştüğü bir makam olarak tavsif ettikten sonra; sadece, Hz. Peygamberin hayrette kalmadığını, şaşmadığın, gördüklerini açıkça gördüğünü kaydetmektedir.

Bizlerde bu mübarek gecenin ve kutlu yolculuğun Ülkemiz isanlarına ve İslam alemine hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *