Abdülkerim Satuk Buğra Han...
İlk müslüman Türk hükümdarı olan ve müslüman olduktan sonra "Abdülkerim" adını alan Satuk Buğra Han, Kaşgar yakınlarında inşa edilen yeni bir kilisenin önünde beklerken, Nasr bin Ahmed ona kiliseyi göstererek; "Burası şimdi puthane olarak yapılıyor amma, yakında sen onu mescide çevirirsin!" demişti.
Nasr'ın bu sözünden çok etkilenen Satuk Buğra Han, bir müddet düşündükten sonra kiliseye doğru baktı ve Allah-u Te'ala'ya yönelerek, gönlünün derinliklerinden süzülüp gelen şu içli duayı yaptı;
"Ey benim ulu Allah'ım!..
Eğer sen bana kafirlere ve sana iman etmeyenlere karşı yardım eder de, beni din-i İslam'ın yayılmasına ve Senin İsm-i şerif'inin yücelmesine vesile kılarsan; şüphesiz ki ben bu puthaneyi mescid yapacağım! Orada ancak senin kulların, sana kulluk için toplanacaklar.
Sana ibadet edebilmek için orada bir mihrap, seni zikretmek için orada bir minber kuracağım;
sonra, sırf senin rızasını kazanmak için orada ezanı ben okuyacak, namazı da ben kıldıracağım!" .
(Mülhakatü's-Surah)
***
Sultan Alparslan:
Selçuklu Sultanı Alparslan, Malazgirt Meydan Muharebesi öncesi Anadolu'yu İslam yurdu haline getirmek ve fethe hazırlamak gayesiyle hıristiyanların elinde bulunan Kars ve Ani kalelerini kuşatınca; savaştan önce askerlerinin karşısına çıkarak, onları İ'la-yı Kelimetullah'a ve Allah yolunda cihad etmeye çağırmıştı;
"Yiğitlerim!.. Bahadırlarım!.. Sizin gibi kahraman erlerin hükümdarı olduğum için övünç duyar ve Allah-u Te'ala'ya hamd ederim!
Tahta ilk çıktığımda, yurdun ufkunu saran ihtilal bulutlarını kılınçlarınızın parlak kıvılcımları ile def edib, vatanın bütünlüğünü sağlamış idiniz.
Bugün de alem-i İslam, karşımızdaki düşmana Allah-u Te'ala'nın dinini tebliğ etmemizi ve bu yolda, cihad-ı fi sebili'llah uğrunda çarpışmamızı bekliyor!
O halde hem bi-hakkın vatanı muhafaza ve hem de i'la-yı Kelimetullah gibi iki kudsi vazifeyi ifa etme şerefi şimdi bize düştü!..
Düşmanımız kalabalık, kal'aları muhkem ise de; onların, siz gibi gaza meydanlarında pişmiş, şehid olma aşkı ile yanan mücahidlerin ilk hücumuna dahi dayanamayacağını bilirim.
Zira onlar vatanlarını değil, hayatlarını kurtarma derdinde olan birtakım korkaklardan başka bir şey değildirler! Sizler ise, hayatın gelip geçen bir gölge olduğunu, asıl şerefin Allah yolunda cihad ederek can vermek olduğunu hakkıyla bilen yiğitlerisiniz!
İşte bu sultanınız, Allah-u Te'ala'nın şerefli ismiyle adımını gaza meydanına atıyor.
Ben şu kılıncı tutan elim takatten kesilinceye kadar çarpışacağım! Dinini, vatanını, sultanını seven ardımca gelsin!.." (Kars Tarihi)
Zamanın İslam halifesi Kaim bi-Emri'llah,
26 Ağustos 1071 Cuma günü iki yüz bin kişilik hristiyan Bizans ordusuyla karşı karşıya gelecek olan Sultan Alparslan adına bir dua metni hazırlamış ve bu dua metnini Malazgirt Meydan Muharebesi'nden önce, mescidlerde okutmak üzere yeryüzündeki bütün müslüman devletlere yollamıştı.
"Ya Rabbi!.. İslam sancağını yükselt ve ona yardımını eksik eyleme! Küfrü, tamamen ortadan kaldıracak şekilde mahvet! Sana itaat etmek için canlarını esirgemeyen ve kanlarını dökerek rızana kavuşmaya çalışan mücahid kullarına güç ve kuvvet ver;
Din-i İslam'ı yayıp, şerefli ismini yüceltebilmesi için onu desteğinden mahrûm eyleme!
Zira o yalnız senin rızan için kendi rahatını terketti, senin yolunda malını feda etti, hatta canını dahi bu yolda fedaya hazır eyledi…''
Kitab'ın Kur'an-ı kerim'de;
''Ey iman edenler! Elem verici, can yakıcı bir azaptan koruyacak bir ticaret yolunu göstereyim mi size? Allah'a ve Peygamber'ine iman edersiniz, O'nun yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edersiniz! (Saff;10-11)
Buyuruyorsun.
Şüphesiz ki sen vaadinden dönmezsin!..''
Allah'ım! O nasıl ki senin davetine uyup, din-i İslam'ı korumada gevşeklik göstermeden emrine icabet etmiş ve bu uğurda gecesini gündüzüne katmış ise, sen de ona zafer ihsan eyle!
Onu düşmanların hilelerinden uzak kıl ve muhafaza et! Allah'ım! Ona bütün güçlükleri kolaylaştır ve küffarı bozguna uğratarak, İslam askerlerini muhafaza eyle!.."
(Bugyetü't-Taleb fi Tarih-i Haleb)
Sultan Alparslan komutasındaki Selçuklu ordusu hıristiyan Bizans güruhu ile cenge başladığı sırada, imparator Romanos Diogenes bir elçi gönderip Selçuklu Sultanı'na hitaben;
Eğer benim tabiiyyetim altına girersen sana yeteri kadar memleket veririm ve benim satvet ve şiddetimden emin olursun;
ki, bunu mutlaka yapman gerekir.
Çünkü benim yanımda üç yüz bin atlı ve yayadan müteşekkil bir ordu; para, eşya ve silahla dolu on dört bin araba vardır.
Bu takdirde hiçbir İslam askeri benim önümde duramaz, İslam şehir ve kalelerinden hiçbiri benim karşımda kendini koruyamaz!" demek cür'etinde bulunmuştu.
Sultan bu sözleri işitince, İslam'ın şeref ve kudreti kendisinde galip gelerek, yolladığı elçiye bu sahte kahramana derhal şu sözünü iletmesini emir buyurdu:
"Efendine söyle ki; sen bana kastetmedin, Sübhan olan Allah bana seni ve ordunu müslümanlara yem olmak için gönderdi! Boyunduruğum altına girmen ve bana kölelik etmen yakındır!
Askerlerinin kimi ölecek, kimi esaretim altına girecek, hazinen yağma edilecektir. Şimdi hiç durma, savaşta elinden geleni ardına koma!
Bil ki senin, askerlerinin boyunlarının koparılışından ve hazinenin yağmalanışından başka göreceğin hiçbir şey yoktur!"
(Ahbarü'd-Devleti's-Selçukiyye)
