Şaire Leyla Hanım...
Türk edebiyatımızda hanım şairlerin sayısı çok fazla değildir.
Divan edebiyatında ise, bir kadının kalem oynatması şüphesiz diğer edebiyatlardan daha zordur.
Divan edebiyatındaki en meşhur hanım şairler;
''Mihri Hatun, Zeynep Hatun, Fıtnat Hanım, Şeref Hanım ve Leyla Hanım'dır.''
Arapça, Farsça yanında belagat okuyanlar, hüsn-i hat veya tezhip vb. el sanatlarına çalışanlar olmuştur. Zaten çoğu ilmiye sınıfından babaların;
Kadı, müderris, kazasker'' kızları idiler.
Onlar da toplumun erkekleri gibi tarikata intisab ederler ve şiirlerine sindirdikleri tasavvuf neşvesiyle mısraları arasında dini motifler öğütürlerdi.
Edebiyat tarihimizde en fazla hanım şairin kaydedildiği dönem, on dokuzuncu yüzyıldır.
"Bu rakam, geçen asırlarda birkaç hanım şairle sınırlıyken bu dönemde yirminin üzerindedir. Bunlar içinde en dikkat çekenleri; Şeref Hanım, Leyla Hanım ve Adile Sultan'dır."
Bu üç isim arasında da Leyla Hanım'ın müstesna bir yeri vardır.
Leyla Hanım zeki, kültürlü, hoş sohbet, döneminde edebi ve sosyal tartışmalara girecek kadar da kendinden emin münevver bir Osmanlı hanımıdır. Şairin şiirlerini topladığı bir divanı vardır.
"O'nun divanında gazeller bölümünde her kafiyeden en az bir gazel bulunması şair olarak iddiasını gösterir."
Kazasker Moralızade Hamid Efendi'nin kızı olan Leyla Hanım'ın doğum tarihi hakkında kaynaklarda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
1264 tarihinde vefat eylemiştir.
Kendinin müretteb divanı vardır ve matbadur.
En makbal beyiti budur:
''İncitme sen ahbabını incinmeye senden
Bu alem-i fanide zerafet budur işte''
Hem anne hem de baba tarafından soylu ve görgülü bir aileye mensup olan Leyla Hanım, İstanbul terbiyesi ile yetişmiş asil bir hanımefendidir.
"Saray çevresine de yakın olduğunu bildiğimiz Leyla Hanım, II. Mahmut ve I Abdülmecid'in saltanat sürdüğü yılları idrak etmiştir.''
Leyla Hanım, aynı zamanda bir peygamber aşığıdır.
Divanında Hz. Muhammed'i (sav)'i öven na'tları döneminde ve döneminden sonra sevilerek okunmuş, bunlardan bazıları bestelenmiştir.
Hz. Muhammed'i (sav) ve O'nun Ehl-i Beyt'ini konu ettiği şiirlerinde heyecanlı, coşkulu bir anlatım dikkati çeker. Şair, Hz. Ali'yi konu ettiği şiirlerini tam bir vecd içinde kaleme almıştır:
''Ey fatih-i Hayber Ali
V'ey melce'-i ahkar Ali
Kerrar hem Haydar Ali
Mevla-yı her Kanber Ali
Ey saki-i Kevser Ali
Damad-ı peygamber Ali''
Ve Kerbela vak'asından, bahseder;
''Ey gözüm durma heman ağla Muharrem geldi
Hab-ı gafletten uyan ağla Muharrem geldi''
Leyla Hanım, Hz. Muhammed'in kızı ve mü'minlerin annesi olan, Hz. Fatıma'yı da unutmamış,
''Ey mader-i şah-ı şüheda Hazret-i Zehra
Mahşerde mu'in-i fukara Hazret-i Zehra
Terahhum kıl soyundur hankah-ı aşka Leyla'yı
Ola ta Hz. Monla'ya mahrem ya Resûlallah''
Şair, bu beyitte, benliğinden soyunup masivadan uzaklaşmak, aşk dergahına mahrem olmak, Mevlana'ya yakınlaşmak için Hz. Muhammed'in maneviyatından merhamet talep ediyor.
Gönülden bağlı olduğu bir Hak dostunu anlamak için Hz. Muhammed'in maneviyatından istimdad dilemesi farklı bir bakış açısını göstermektedir.
Leyla Hanım, na'tında da görüldüğü gibi tam bir
Hz. Muhammed hayranıdır.
Na'tını, baştan sona çaresiz bir kişinin peygamberine içini döküp, günahlarını itiraf etmesi yönünde kurgulamıştır.
Gazelde seçilen kelime kadrosunda;
''garib, sine pür-hem, zahm, mücrim, hicab vb..'' günah karşısında çaresizliğin ifade edildiği kelimelerin ve kelime gruplarının fazlalığı dikkat çekmektedir.
Ya Resulallah redifi ise, na'ta hem aheng katmış hem de Hz. Muhammed'in karşısında bir iç dökme bir yakarış atmosferi oluşturmuştur.
Leyla Hanım ve onun gibi hanım şairlerin hayatları ve eserlerinin değerlendirilmesi, onların dünyalarının bize aktarılması, tarihimizde kadının toplumdaki yerinin tespit edilmesi açısından fevkalade önem arzetmektedir.
