14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ruh çağırmak, Batıl İnançtır...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ruh çağırmak inancı batıl bir inançtır.

Ruhun mahiyetini bilmek imkansızdır. 

Bir ayet-i kerime meali şöyledir:

''Ruh hakkında soranlara de ki; 

Ruh Rabbimin işlerindendir, size az bilgi verildi.'' (İsra; 85)

Aklın erdiği bilgileri anlayan, his organlarından beyne gelen duyguları alan, bedendeki bütün kuvvetleri, hareketleri idare eden, kullanan ruhtur. 

Ruh, göz vasıtasıyla renkleri, kulakla sesleri kavrar, sinirleri çalıştırır. 

Adaleleri hareket ettirir, böylece bedene iş yaptırır. Böyle işlere ihtiyari yani istekli işler denir. 

Aklı kullanmak, düşünmek ve gülmek gibi şeyleri yapan ruhtur. 

Ruh, parçalanmadığı ve parçalardan meydana gelmediği için, hiç değişmez, bozulmaz, yok olmaz. İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki; 

''Cesetten ayrılan ruh, ya azaba, ya nimete kavuşur. İyilerinki yükselir, kötülerinki yedi kat yerin dibine iner. 

Bedenden ayrılan ruh, aletsiz, vasıtasız olarak her şeyi bilir. 

Bunun için, çeşitli nimet veya azapla karşılaşır. Ruh bedendeyken, bir uzuv, mesela insanın bir ayağı felç olsa, ruh bu ayağa tesir edemez. 

Ölüm ise, bütün uzuvların felç olmasına benzer; ancak ruh, bedenden ayrılınca, yine bilir, görür, anlar, sevinir, üzülür, bu halleri yok olmaz.''

Uykuda da, ölünce olduğu gibi, ruh bedenden ayrılır; fakat rüyada ayrılmasıyla ölüm esnasında ayrılması arasında, çok fark vardır. 

Bir ayet-i kerime meali;

''Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de, uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. 

Elbette, düşünenler için, bunda, alınacak ibretler vardır'' (Zümer; 42)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki;

Uykuda, ruhun bedenden ayrılması, bir kimsenin, geziye, kendi vatanından, sevinerek ayrılmasına benzer ki, gezdikten sonra, sevinç içinde yine vatanına döner. 

Ölürken ruhun ayrılması, böyle değildir. 

Bu ayrılık, vatanı yıkılan, evleri, binaları yok olan kimsenin, vatanından ayrılması gibidir. 

Bunun içindir ki, uykudaki ayrılmasında, sıkıntı ve acı yoktur. 

Tersine, sevinç ve rahatlık vardır. Ölürken ayrılmasında ise, çok acılar ve güçlükler hasıl olur. Uyuyanın vatanı dünyadır. 

Ona, dünyadaki gibi davranırlar. Ölenin ise, vatanı yıkılır. Ahirete göç eder. Ona ahiret muamelesi yaparlar. (3/31)

Allah'ü Te'ala, insanın ruhunu bilinemez şekilde yarattı. Ruh, madde, cisim değildir, belli bir yeri yoktur. Ruh, bedenin ne içinde, ne dışındadır, ne bitişik, ne ayrıdır. 

Yalnız onu varlıkta durdurmaktadır. Bedenin her zerresini diri tutan ruhtur. Alemi varlıkta durduran Allah'ü Te'ala, bedeni de ruh vasıtasıyla diri tutmaktadır. (1/287)

***

Ruh çağırmak:

Kur'an-ı kerimde, gaybı Allah'tan başkasının bilemeyeceği bildiriliyor. (Cin; 26)

Gayb, duyu organları ile veya hesap ile, tecrübe ile anlaşılmayan şey demektir. 

Ruh çağırıyoruz denildiğinde de gelen cindir. 

Cin de geleceği, gaybı bilmez. Bilmediği Kur'an-ı kerimde yazılıdır. (Sebe; 14)

Cin, gaybı bilmediği gibi, melek, hatta Peygamber de bilmez. Ancak Allah'ü Te'ala bildirirse, elbette onlar da bilir. (Cin; 27)

Peygamber efendimizin devesi kaybolunca, münafıkın biri Cennetten, Cehennemden bahsediyor. 

Halbuki kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor, dedi. O anda Allah'ü Te'ala, devenin nerede olduğunu Resulüne bildirdi. Peygamber efendimiz, yuları bir ağaca takılmış olduğu halde deveyi görüp tarif etti. Gittiler, tarif edilen yerde buldular. (M. Kainat)

Birgivi Vasiyetnamesi'ndeki; 

Bir kimse, ben çalınanları, kaybolanları ve bunların yerlerini bilirim dese, diyen de, buna inanan da kafir olur. "Bana cin haber veriyor, onun için biliyorum" derse yine kafir olur. 

Çünkü cin de gaybı bilmez. 

Gaibi yalnız Allah bilir. 

Kadızade şöyle açıklıyor:

Gaybı, Allah'ü Te'ala'nın vahy ve ilham ettikleri de bilir. Cin gaybı bilmez. Fakat cin, ben evliyadan duydum ki şöyle imiş derse, küfür olmaz. Ancak cinler yalan söyledikleri için onlar biz duyduk deseler de inanmamalıdır. 

Ruh çağıranlar, ölenin ruhu geliyor diye insanları kandırıyorlar. Kafirlerin ruhları hapsedilmiştir. Gelmeleri mümkün değildir. 

Müslümanların ruhları ise, fasıkların, kafirlerin çağırması ile gelmez. Kafirlerin ruhları hapis olduğu için rüyada bile görülmezler. 

Şeytan onların şekline girip görünür. 

(Miftah-ül-Cenne)

Ruh çağıranların ruh hakkındaki söylediklerinin hepsi yalandır. 

Çünkü Kur'an-ı kerimde insanlara ruh hakkında çok az bilgi verildiği bildiriliyor. (İsra; 85)

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *