Hoyrat...
Hoyrat, halk edebiyatında maninin bir türüdür.
''Kesik Mani, Cinaslı mani'' adlarıyla geleneksel halk edebiyatımızda yer almaktadır.
Bu tür manilere, Azerbaycan Türkleri;
''Bayati'',
Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Irak Türkleri; ''Hoyrat'' demektedir.
''Fakir, garip, başıboş'' anlamlarına gelen ''Hoyrat'' kelimesinden;
Kerkük'ün bir semti olan ''Korya'' kelimesinden, veya kaba saba, kötü, kibirli anlamlarına gelen ''hoyrat'' kelimesinden geldiği hakkında görüşler bulunmaktadır.
Hoyratlar dinleyenlerde ezgisi ve sözüyle yiğitlik ve mertlik havası uyandırır.
En yaygın olduğu yerler, Irak'ın Kerkük ve Erbil şehirleri ile Türkiye'nin Doğu ve Güney Doğu illeridir. Ağırlı olarak, Urfa, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum ve Kars yörelerinde görülür.
Hoyrat, yedi heceli dizelerden oluşur.
İlk dize, kesiktir ve kafiye sözünü belirler.
Çoğunlukla dört mısralı olmakla beraber, bazen mısra sayısı daha fazla olabilir.
Hoyratın en önemli özelliklerinden biri.
Uyağın cinaslı olmasıdır.
Az da olsa cinassız hoyratlara rastlamak mümkündür.
Türkçenin eş sesli fakat anlamca farklı kelimelerinden yararlanılarak yapılan cinas, dinleyenleri şaşırtır, şiire güzellik, anlam zenginliği katarken, dikkatleri üzerinde toplar.
Örnekler:
Cinassız bir hoyrata şu örneği gösterebiliriz:
''Al tespihi zikreyle,
Her ni'mete şükreyle
Yük ağır menzil uzak
Gel bu yola fikreyle.''
Cinaslı hoyrata da şu örnekleri verebiliriz:
''O yan kara
Bu yan ak oyan kara
Türkmen'e hor bakanın
Gözlerin oy Ankara.
Kazan kara
Kap kara kazan kara
Kerkük'e el sürenin
Mezarın kaz Ankara.
Gül en az
Bülbül eyler güle naz
İndim o dost bahçesine
Ağlayan çok gülen az''
***
Kendine has müziği ile söylenen hoyratlar, dinleyenleri etkileyicidir.
Hoyratlarda, aşk, gurbet, kahramanlık, güncel olaylar işlenebilmektedir.
Bu gelenek, Irak Türklerinde canlı bir şekilde yaşamaktadır.
Cinaslı kafiyeler hoyratların vazgeçilmez özelliğidir. ''Kebap yandı köz ister
Sürme yandı göz ister,
Köz köze, gözüm göze
Ustan durup söz ister''
şeklinde bir hoyrat çağırır.
Bunun üzerine karşısındaki çağırıcı da hemen şu hoyratla karşılık verir:
''Kebap yandı közün çek
Sürme yandı gözün çek.
Köz göze, gözüm göze,
Ustan geldi, özün çek.''
Türkiye'de bütün canlılığı ile mani ve hoyrat geleneğini yaşatan illerden biri Şanlıurfa'dır.
Burada erkeklerin dik ve tiz sesleriyle okuma şekline "Hoyrat" adı verilirken, kadınların daha pes sesle okuduklarına ise, "Meani" denir.
''Urfalıyam ben özüm
Kulak ver dinle sözüm
Urfa biz siye kurban
Evvel başta ben özüm, ''
Örneğinde görüldüğü gibi, Şanlıurfa'da, Hoyrat ve maniler belirli sevgi, ayrılık, yoksulluk, veya belli bir olay üzerine bu konuda yeteneği olanlar tarafından yazılı veya o an doğaçlama olarak söylenir. Hoyratlar, dilden dile aktarılarak, yüzyıllar ötesinden günümüze kadar gelir.
Bunların yazarı veya irticalen söyleyenleri belli değildir.
Halkın ortak malıdır. Anonimdir.
Ama, günümüzün sanatçıları da güncel hoyratlar söylemektedir.
Şanlıurfa Mani ve Hoyratları üzerine araştırmalar yapan Abuzer Akbıyık'ın bir hoyratı şöyledir:
''Dağlar beni
Ayırdı dağlar beni
Ayrılık ne zor imiş
Yandırır dağlar beni''
Elazığ'dan birkaç anonim hoyrat şöyle:
''Ah o gözler, ah o gözler
Kan eder ah o gözler
Beni vuran ok değil
Sendeki ahu gözler
***
Düşte gör, düşte gör
Hayalde gör, düşte gör
Dostun kim, düşmanın kim?
Hele bir kez düşte gör.''
Türkmenlerin yaşayışı, dünya görüşü, kültürü, tarihi, geleneği ve edebi zevki hoyratlarda dile gelmiştir.
Bu yüzden Kerkük hoyratın, hoyrat da Kerkük'ün simgesi olmuştur.
''Sürme beni, sürme beni
Her göze sürme beni
Eşikte kulun olam
Kapından sürme beni.
Güne düştüm, güne düştüm
Gölgeden güne düştüm
Felek! Gözün kör olsun
Dediğin, güne düştüm
Derde kerim, derde kerim
Gam derer, derd ekerim
Yas tutma deli gönlüm
Mevla her derde Kerim.''
İstanbul:
Kadıköy'e
''Arzuladık ihvanı,
Geldik şu Kadıköy'e
Müftü haraç keserse
Ne yapsın kadı köye.
Adam aman! Kuzu su.
Çay kuru çeşme kuru,
Nerden içsin kuzu su
Beni yakıp yandıran,
Bir ananın kuzusu.''
Kerkük:
Güle naz
''Bülbül eyler güle naz
Girdim dost bahçesine
Ağlayan çok gülen az.
Yüz aya değer
Hüsnün yüz aya değer
Ay var bir güne değmez
Gün var yüz aya değer.''
Oku yara;
Aç kitap oku yara.
Sinemde yer kalmadı,
Meğer ok, oku yara.
Boğazlar:
''Kasap koyun boğazlar
Tanrı yer dağıtanda
Türk'e düştü Boğazlar.''
Kalasız:
''Kerkük olmaz kalasız;
Odu men koydum gettim
Siz sağlıktan kalasız.
Men sene gülüm demem
Gülün ömri kem olu
Men sene gözüm demem
Tana düşer kör olu
Men sene derviş demem
Post girer abdal olu
Men sene paşam demem
Tahtan düşer azl olu
Men sene begim diyerem
Daim begler beg olur.......''
Vikipedi...
