23 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kur'an'a El basarak Yemin Etmek...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İslami manadaki yemin, genellikle Allah adına yapılır. Bu da; ''Vallahi, Billahi'' gibi ifadelerin söylenmesiyle olur. 

Fakat bu arada başta Kur'an-ı Kerim ve Kabe olmak üzere mukaddesler üzerine yapılan yeminler de yemin mefhumuna girer ve bunlar üzerine yapılan yeminler geçerlidir.

Yeminler çok kere örf ve adete göre şekillenir ve ona göre yemin edilir. 

Bilhassa ülkemizde bölgeden bölgeye değişen pek çok yemin çeşitleri vardır. 

Kur'an-ı Kerim üzerine yapılan yeminler de adet haline gelmiş olan yeminlerden birisidir. 

Mesela; ''Kur'an üzerine yemin ederim ki, Kur'an hakkı için şu işi mutlaka yapacağım veya yapmayacağım'' şeklinde yemin etmek gibi... 

Hatta bu yemin halk arasında diğer yeminlerden daha büyük ve mes'uliyeti daha ağır bir yemin çeşidi olarak bilinir. 

Bir mesele üzerinde anlaşamayan, mutabakata varamayan taraflar birbirlerini Kur'an'a el basmaya davet eder. 

Zaten çok ciddi bir mesele olmadıkça ve insan haklılığından tam emin olmadıkça böyle bir yemine teşebbüs ve cesaret de edemez.

Meselenin fıkhi yönüne gelince; 

Kur'an'la yemin etmek caizdir ve bu yemin sayılır. Çünkü, Allah'ın ezeli bir kelamı olan Kur'an'la yemin etmek Allah'ın İzzet ve Celaline yemin etmek gibidir.

 

İbni Kudame el-Muğni isimli eserinde şöyle diyor:

''Kur'an ile, ondan bir ayetle ve kelamullah ile yemin etmek yemin olur. 

İbni Mes'ud, Katade, İmam malik ve Şafii ve bütün ehl-i ilim aynı şeyi söylemişlerdir.'' (el- Muğni)

Yukarıda da ifadeye çalıştığımız gibi, Kur'an üzerine yemin denilince, insanlar ''Mushaf'' üzerine el basarak yapılan yemin olarak bilirler. 

Bu da bir çeşit Allah'ın Kelam sıfatı üzerine yemin etmektir ki, o da yemindir.

Sahih-i Buhari'yi otuz iki ciltlik eseriyle şerh eden İmam Bedrüddin Ayni şunları söyler:

''Bana göre, bir kimse Mushaf ile yemin ederse veya üstüne elini koyarsa veya Bunun hakkı için derse, o yemin sayılır. 

Bilhassa yalan yere yapılan yeminlerin çoğaldığı ve halkın Mushafla yemin etmeye çok rağbet ettikleri bu devirde...'' 

Son devir alimlerinden Allame Kemal de bu hususta şöyle der:

''Şüphesiz, Kur'an-ı Kerim'le yemin etmek şimdi adet haline gelmiştir. 

Öyle ise, onunla yemin etmek yemin sayılır. Çünkü yeminler örf ve adete göredir.''

Bütün bu izahlar açıkça göstermektedir ki, Kur'an üzerine el basılarak edilen yemin bağlayıcılığı olan ve bozulunca keffareti gereken yemin sınıfına girer.

***

Yemin Kefareti:

Bir kimsenin yaptığı yemine riayet etmeyip yeminini bozması halinde üzerine gereken kefarettir.

Yemin kefaretiyle ilgili olarak Kur'an'da şöyle buyurulur: 

"Allah kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren ''lağv'' yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz; 

fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. 

Bunun da kefareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. 

Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. 

Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz" 

(el-Mâide 5/89).

İslam müctehidlerinin ortaklaşa ifadelerine göre, ''yeminini bozan yani Allah'ı şahit göstererek verdiği sözünde durmayan kimse kefaret olarak; 

ya bir köle azat edecek ya on fakiri sabahlı akşamlı doyuracak ya da on fakiri orta seviyede giydirecektir.'' 

Yemin kefaretini sıraya uyması gerekmeden bu üç şeyden dilediğiyle ödeyebilir. 

İslam'ın insan hak ve hürriyetlerine verdiği önem sebebiyledir ki, köle azat etmek bunlar arasında en faziletli seçenek olarak görülmüştür. 

Eğer bunlara gücü yetmezse üç gün oruç tutması gerekir. 

Hanefi ve Hanbeliler'e göre bu üç gün orucun arka arkaya tutulması şarttır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *