Kanla Yoğrulan Irak Toprakları...
Irak; petrolü eskiden beri zenginlik ve mutluluğa değil, ölüm savaş ve sefalete yol açtığı bir ülke…
Merhum Özal da; ''iyiki ülkemizde petrol yok'' demişti.
Osmanlı döneminde dört yüz yıl barışın hüküm sürdüğü Irak toprakları bugün, alev alev yanıyor,
hergün yüzlerce insan ölüyor veya öldürülüyor.
Irak halkı okadar yorgun ve bezgin ki, çocuklar anneler barış istiyor.
Büyük menfaatlarını göze alarak hayatını bu topraklarda harcayan, İngiliz Casusu Lawrence'ın kahpe oyunları hala devam ediyor.
IRAK; Büyük Ortadoğu'nun merkezidir.
Petrol ve yeraltı ve yerüstü madenleriyle.
Yüz yıldan beri barut, kan ve savaş kokan bir ülke artık.
Lawrence, İngiltere hesabına casusluk yapmak üzere geldiğinde, bu topraklar Osmanlı'nın mülküydü.
Savaş başladığında, İngilizler yorgun Osmanlı'nın bu topraklarda çok çabuk pes edeceğini umuyorlardı.
Lawrence gibi kirli casusların aracılığıyla büyük paralar dağıtarak ve çöl bedevilerine bağımsızlık sözü vererek Arap aşiretlerini kandırmayı becermişti.
İlk olarak İngiliz ordusu Basra Körfezi'nden Irak topraklarına çıktığında, kendilerini bekleyen felaketlerden habersizdiler.
Osmanlı'nın Araplardan oluşan askerleriyle karşılaştılar, kolay zaferler elde ederek, ilerlemeğe başladılar.
Bu küçük zaferler İngilizleri çok şımartmıştı.
Casus Lawrence'ın deyimiyle;
"gururlarından çatlayacak" haldeydiler.
Ama Irak içlerine girdikçe Türk kuvvetleri karşısında şaşkına dönerler.
İngiliz ordusu; Kut el Amara'da Türkler tarafından kuşatıldı ve 140 gün süren çatışmalardan sonra, 23 bin ölü, 10 bine yakın esir vererek toptan teslim oldu.
Osmanlı, Irak'ı kurtardığını düşünerek buradaki kuvvetlerini İran cephesine kaydırdı.
İngiltere ise, bu kez çok daha büyük bir kuvvetle geri geldi.
Yorgun düşmüş Türk birlikleri direnemeyerek geri çekildi ve 1917 yılında Bağdat düştü.
Savaş 1918'de bittiğinde Musul ve Kerkük'ü de içine alan Kuzey Irak hala Türklerin elindeydi.
İngilizler Mondros Antlaşması'nın hükümlerine aykırı olarak, Türk birliklerinin bu bölgeden çıkmasını istedi. Türkiye, Musul'u Misak-ı Milli sınırları içinde saydı ve buradan asla vazgeçmedi.
Sonunda küfür galip geldi ve;
''Suriye Fransız, Filistin, Ürdün ve Irak İngiliz sömürgesi oldu.''
İngilizler; Yahudileri Filistin'e yerleştirmek için bu ülkeyi doğrudan kendileri yönetirken, Türklere karşı Arap ayaklanmasını yöneten Şerif Hüseyin'i Hicaz krallığına ve onun oğullarından Abdullah'ı Ürdün, Faysal'ı da Irak krallığına tayin ettiler.
Bu ülkeler; yıllarca İngiliz ve Fransız sömürge yönetimleri altında ezildiler, öldürdüler böldüler bütün kaynaklarına ve petrol zenginliklerine el koydular.
Sömürgeciler, "çölden ibaret" gördükleri bu topraklara göz koymuştu.
Lawrence; "Buralar değersiz yerler, bir İngiliz'in hayatından daha önemli değil" dese de
İngiltere; Ortadoğu'nun petrol tarlalarına gözdikmişti.
Bunun için de Osmanlı İmparatorluğu'nu Ortadoğu'dan sürüp çıkarmaları gerekiyordu.
O yüzden de, I.Dünya Savaşı'nın en çetin, en büyük mücadeleleri burada oldu.
Osmanlı bu muazzam coğrafyada, sadece İngiliz ve Fransızlara değil, Arap isyancılara karşı da pek çok cephede birden savaştı.
Irak 1932'de göstermelik bir bağımsızlık elde etti.
***
II. Faysal:
Kral Gazi'nin tek oğluydu.
1939'da babasının ölümü üzerine henüz dört yaşındayken kral ilan edildi.
Yaşının küçük olması nedeniyle ergenlik çağına kadar, amcası, Hicaz'ın eski kralı Ali'nin oğlu Prens Abdülillah kral naipliğine getirildi.
1941'de bir darbe ile hükümeti ele geçiren Alman yanlısı Raşid Ali Geylani'ye karşı amcası ile kraliyet ailesine yakın Nuri Said Paşa'nın düzenledikleri karşı darbe başarısızlıkla sonuçlanınca önce Kuveyt'e ardından İngiltere'ye kaçırıldı.
1953 yılında Kral II.Faysal 18 yaşına gelip gerçek anlamda yetkileri kendi ele alması açısından önemli idi.
Faysal, 1957'de Osmanlılar'ın son hükümdarı Sultan Vahdeddin'le Halife Abdülmecid Efendi'nin küçük torunu olan Mısır Prensesi Fazıla İbrahim ile nişanlandı.
Halk tarafından oldukça sevilmesine rağmen,
14 Temmuz 1958'de Genaral Abdülkerim Kasım darbe ile diğer kraliyet ailesi üyeleriyle beraber öldürüldü.
Abdülkerim Kasıma ise, Abdüsselam Arif darbe ile yönetimi aldı.
Abdüüsselam Arifin ölümü üzereine kardeşi Abdürrahman Arif, yönetime geldi.
Adürrahman Arife ise, Genaral Ahmet Hasan El-Bekir, Ahmet Hasan Bekirden yönetimi alan Saddam Hüseyin idam edildi ve Irak toprakları tekrar İngiliz İsrail üretimi terör örgütlerine fitne yatakları olmaya devam ediyor...
