Merhamet etmeyene merhamet olunmaz...
Akşemseddin Hazretleri İstanbul'dan Göynük'e yerleşince Fatih Sultan Mehmet, büyük bir boşlukta kalır.
Kendisi bir türlü toparlanamıyor, zamanın evliyalarından Şeyh Ebul Vefa Hz.'lerin'den istifade etmek ister ve haber gönderir..
Efendi Hz.'lerine söyleyin sarayımızı şereflendirsin.
Gönül alemimiz çok aç kaldı diye haberci gönderdi. Fatih Sultan bir hafta geçmesine rağmen, gelmeyen Şeyh Ebul Vefa Hz.'lerine, o bize gelmiyor ise, biz ona gideriz deyip bütün erkanı toplayıp Şeyh'in kapısına dayanır.
Dervişler onu dergahın kapısında görünce şaşırırlar. Fatih Sultan Mehmet Han, hemen efendi Hz.'lerine haber veresiniz huzura alınmak bekleriz.
Derviş hemen Seyh Efendiye Efendim Efendim, Devletli Padişah Fatih Sultan Han dergah'a geldiler. Yanınıza gelmek istiyorlar deyince, hazret en sonunda kendi geldi ha.
Evet. Padişah'a söyleyin Ustad'ımızın çok işi var sizi kabul edemezmiş.
Derviş bu sözü duyunca aman efendim ben bu sözü hangi edep ile söylerim. Ya kendi gelmek isterse...
O zaman bizde seccademizi üzerimize çeker bu dünyadan gideriz.
Bunları duyan Derviş neye uğradığını şaşırır ve dışarı cıkar. Onu suskun gören Padişah, biraz bekledik'den sonra, demek Efendi Baba'mızın çok işleri var, biz onu rahatsız etmeyelim dedi ve ey Vezir gördünmü; Ben ki, yedi düvele nam salmış kaleleri feth etmiş bir komutan olarak bu ''Allah Dost'unun'' deyil kalbine, tahta kapısının arkasına bile geçemedik.
Haydi toparlanın daha fazla rahatsızlık vermiyelim gidiyoruz.
Fatih Sultan Mehmet Han, O Koca Sultan kimseyi incitmeden Dergahı terk eder.
Bu halleri izleyen Derviş'ler doğruca Seyh Ebu Vefa Hz.lerinin yanına gidip;
Efendim koca padişahı içeri almadınız, biz çok şaşırdık.
Üstat, bakın evlatlarım eğer biz onu bugün içeri alıp hoşlasaydık yarın o bizi saraya çağıracak, bizde gidicektik. O bize sevgi ve gönül koyup talebe olmaya kalkacak, devletin işleri aksayacaktı.
O, bize Derviş olacak, bütün devlet işleri kalacak.
***
Evet, merhamet etmeyene merhamet olunmaz;
Devlet idaresinin sorumluluğunu üzerine alan şahıs,
O devletin tüm varlıklarından sorumludur.
Suçluya, caniye, katile, memleketin bölünmesi için cinayetlerden sakınmayan eşkıya'ya merhamet olunmaz...
Bu cinayet şebekelerinin yeryüzünde silininceye kadar mücadele edilmesi gerekir.
Kısasa kısas demenin zamanı gelmiş ve geçiyor.
Adam öyle bir canileşmiş ki, ölüm makinesi olmuş, günahsızı öldürmekten zevk alır hale gelmiş.
Çünkü, cinayet işlerken beni idammı edecekler, birkaç yıl yatar, kahraman edasıylada çıkarım diyor.
Allah'ın hükümlerini kaldırıp, rafa atarsak, dünyada adaleti sağlayamayız, bu ölüm makinelerinin önüne geçemeyiz.
Haçlı seferlerinin intikamı kıtlağında olan kendini medeni sayan Avrupalılarda bu canileri besliyor, şımartıyor.
Ortadoğu İslam ülkelerinde vahşice yapılan katliamlar, günasız masum inasanların öldürülmelerine göz yuman insanlık kahrolsun.
Bugün Irak'ta, Suriyede, Mısırda, Libyada ve diğer İslam ülkelerinde işlenen cinayetleri önlemeyip, aksine bu vahşete silah ve mühimmat yardımı yapan o medeni Avrupalılara yazıklar olsun...
Bu Avrupalılara dost gözü ile bakan sözde müslümanım diyenlerede yazıklar olsun..
Şu Cennet misali vatanımızı kan gölüne getirmek isteyen canileride Allah kahretsin..
Devletin sorumluluğunu üstlenen kişiler, merhamet duygusu taşımaz. Hele hele ölüm ve cinayet şebekelrini kazmak için negerekiyorsa onu yapmalıdır. Günahsız insanlarımızın evlerine saçılan bu acılar kıyamete kadar silinmez. Bir insan 25 yılda yetişiyor. Bu fidanlarımızı koruyalım.
Lısaca her günahkarın, yaptığı yanına kar kalmamalıdır.
La havle vela kuvvete illa billahil- aliyyil- azim..
