Talat Paşanın Ölümü...
İttihat ve Terakki'nin eski Başvekili Talat Paşa, kendisine seslenen adamı görmek için geriye döndü. Dönmesiyle ateşlenen bir kurşunun alnına saplanması ve kaldırımların üzerine yığılması bir olmuştu.
Bir zamanlar, Osmanlı İmparatorluğunun kaderini elinde tutan Talat Paşa, İran'ın Selmas şehrinde doğan Salomon Taleyran adlı bir Ermeni Komitacısının kurşunuyla böylece can vermişti.
Olay Berlin'de geçiyor, 15 Mart 1921.
Eşi Hayriye Hanım, Talat Paşa'nın öldürülmesi konusunda şunları söylüyordu:
Talat Paşa, çok cesurdu. Tehlike nedir bilmezdi. Etrafında kim bilir, ne maksatla kimler dolaşıyor, dikkat et, dedikleri zamanlarda bile aldırmaz, çantasını koluna alınca, fırlar tek başına giderdi. Talat Paşa Berlin'deyken, bir dostuna yurt hasreti içinde şunları söylemişti:
''Selanik'teyken ikide bir sürgün cezasına çarpılan Bulgar komitacılarıyla karşılaşırdık.
Bunlar vatanlarından ayrılmadan evvel, jandarma nezaretinde bulundukları halde merasimle rıhtımın üzerinde toplanır ve içlerinden birisinin verdiği işaretle hep birden eğilip toprağı öperlerdi.''
Bu, onlar için vatana dönüş umudunun bir ifadesiydi; Öptüğümüz toprak bizimdir, buraya yine geleceğiz… demek istiyorlardı.
Bir gün ben de vatana dönersem, bilir misiniz ne yapacağım?''
Dostu; ''Her halde siz de onlar gibi toprağı öpeceksiniz…'' deyince, Talat Paşa ağlayarak şu karşılığı vermişti;
''Ne dersin sen? Ne dersin sen? Ben öpmekle doyamam ki… Yiyeceğim vatan toprağını, yiyeceğim…''
***
Talat Paşa, 1874 yılının 17 Ağustosunda Edirne'de doğdu.
Yoksul bir ailenin çocuğu olarak ilk ve orta öğrenimini bitirdikten sonra Alyans İsrail okulunda iki yıl Fransızca okudu.
Zeki, çalışkan bir gençti. Okul yöneticileri, kendisine bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği görevini vermişlerdi.
Mehmet Talat, Edirne'de çok durmadı.
Selanik'e giderek Telgrafhaneye maaşsız memur adayı olarak girdi. Hukuk Mektebi'ne kaydoldu.
Bir yıl sonra. Telgrafhane kayıt memuru olarak maaşa geçti ve yirmi yaşının içindeyken politikayla ilgilenmeye başladı.
Jön Türklerle haberleşirken yakalandığından üç yıl sürgün cezası yedi.
Hukuk Mektebini de ikinci sınıfında bırakmak zorunda kaldı.
Cezası, iki yıl sonra bağışlandı ve 1898'de Selanik'le Manastır arasında ''gezici posta memuru'' oldu.
Bu görevi, İttihat ve Terakki'nin haberleşmesini, güvenlik içinde yapabilmesi amacıyla kabul etmişti. 1893 yılında Posta Telgraf Başmüdürlüğü katipliğine, 1903'te de başkatipliğine getirildi.
1907 yılındaysa, İttihat ve Terakki'nin ''İhtilal Komitası'' sivil kadrosunun başında olduğu anlaşılarak, görevinden çıkarıldı ve tutuklandı.
1908'de, İttihat ve Terakki'nin önde gelen kişilerinden biri olarak Mehmet Talat, İkinci Meşrutiyet Meclisine, Edirne mebusu seçildi.
Önce Meclis Reis Vekilliğine getirildi, 1909 Temmuzundan başlayarak sırasıyla Dahiliye Nazırı, Meclis'te İttihat ve Terakki Fırkası Reisi, Posta Telgraf Nazırı ve yine Dahiliye Nazırı oldu.
1916 yılında, Sadrazam Sait Halim Paşa'nın istifasıyla onun yerine getirildi.
Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğunun yenilmesi ve Mondros Mütareke'sinin imzalanması üzerine, Enver ve Cemal Paşalarla birlikte yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.
31 Temmuz 1918'de Mondros Mütarekesi uyarınca, Osmanlı İmparatorluğu orduları silahlarını bırakmış, yenilgiyi kabul etmişti.
İttihat ve Terakki'nin üç büyükleri, Talat, Enver ve Cemal Paşaların, savaş suçlusu olarak yargılanmaları kesindi.
Bu nedenle, üç büyükler yurtdışına kaçmaya karar verdiler.
Talat Paşa, yurt dışına çıkmadan önce, yerine getirilen Başvekil İzzet Paşa'ya şu mektubu göndermişti:
''Pek muhterem ve mübarek tanıdığım İzzet Paşa Hazretlerine;
Memleketin bir müddet ecnebi nüfuz ve tesiri altında kalacağını anladım.
Buna rağmen memlekette kalmak ve millet muvacehesinde muhakeme olmak fikrinde idim. Bütün dostlarım bunu atiye talik etmek için ısrar ettiler. Zat-ı fahimtaneleriyle istişare edemedim. Müşkül mevkide kalacağınızdan çok düşündükten sonra sarfı nazar ettim.
Bütün hayat'ı siyasiyemde hedefim; memleket namuskarane ve fedakarane hizmet etmek idi. Şahsen buna muvaffak oldum.
Bütün servetim, zat-ı şahanenin ihsan ettiği otomobil esmanıyla ''değer, kıymet'' her ay artırdığım yirmişer liradan müterakim bin altı yüz liralık istikraz'ı dahili bedelinden ve bir de dört arkadaşımla birlikte kiralamak ettiğimiz çiftliğin devri icarından hasıl olan paradan ibarettir.
Bunun bir kısmını aileme terk ederek bir kısmını yanıma aldım. Bundan başka bir nesneye malik değilim. Millete karşı hesap vermek ve muhakeme olarak tayin edilecek cezayı kemal-i cesaretle çekmek isterim. İşte zat-ı fahimanelerine söz veriyorum. Memleketim ecnebi nüfuz ve tesirinden azade kaldığı gün, ilk telgrafınıza itaat edeceğim.
Baki kemal-i hürmetle ellerinizden öperim muhterem Paşa Hazretleri.''
2 Kasım 1918-Mehmet Talat.
Türk Yurdu Ermeni Mezalimi...
