13 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Şair Nef'i'yi idama götüren hicivleri...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Şair Nef'i Efendi, Saraydakilerle alay eden şiirler söyler, yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekerdi... 

İşte bunlardan biri de Vezir Tahir Efendi idi. 

Ona da hakaret ettiğinden, Tahir Efendi Nef'i'ye ''Kelb'' demişti. 

Nef'i de hemen bir şiirle ona cevab verdi: 

''Bize kelb demiş Tahir Efendi

İltifatı bu sözüyle zahirdir

Maliki'dir benim mezhebim zira

İtikadımca kelb, tahirdir...'' 

Şeyhülislam ikaz etti!

Zamanın Şeyhülislamı onu ikaz etmiş, bir Müslümanı kötülerken aşırı gidilirse küfre düşülebileceğini söylemişti. 

Nef'i de buna karşılık olarak; 

''Müftü efendi bize kafir demiş

Tutalım ben O'na diyem Müslüman

Lakin varıldıkta ruz-ı mahşere

İkimiz de çıkarız orada yalan...''diyerek cevap vermişti... 

Daha sonra tahta çıkan Sultan 4.Murad Han onu, Başkatipliğe tayin etti, fakat kimseye ilişmemesini söyledi. 

Her ne kadar Nef'i, Padişaha bu konuda söz verse de, yaradılışı icabı, kalemini durduramayıp Sadrazam Bayram Paşa hakkında bir hicviye yazdı;

''Gürcü hınzırı, a samsun-ı muazzam, a köpek

Nerde sen, nerde sadrazamlık, a köpek

Vay ol devlete kim ola mürebbisi anun

Bir senin gibi deni cehl-i mücessem, a köpek...''

 

Mübarek teriniz damladı!

Sadrazam bundan son derece incindi. 

Fakat saray terbiyesi icabı, kimse bunları Padişaha bildirmiyordu. 

Padişah hasbelkader bunun farkına varınca, onu son defa ikaz etti. 

Fakat tıyneti icabı, işi daha da ileri götürdü. 

Halife-i Müslimin olan Padişaha, her zaman yüzüne karşı methiyeler düzdüğü halde, günün birinde onu tenkid eden, alaycı bir şekilde hicveden; 

''Siham-ı Kaza'' isimli şiiri yazdı. 

Padişah bunu öğrenince, onun cezalandırılmasını istedi. Fakat kurnaz Nef'i, hemen saraydaki zenci ağalardan birine giderek, Padişahın kendisini affetmesi için bir dilekçe yazması için yalvardı. 

Saray ağası dayanamayıp bir dilekçe yazdı. 

Tam imzalarken, kalemden bir damla siyah mürekkep kağıda damladı. 

O anda şairin hiciv damarı kabardı ve o zor anında bile zenci saray ağasını renginden dolayı kötülemek için ''Mübarek teriniz damladı efendim'' deyiverdi. Bu onun son sözleri oldu ve zenci saray ağası Nef'i'yi hemen cellada teslim etti. 

26 Ocak 1635 yılında idam edildi...

***

Şehit oğlu şehit Binbaşı İzzet Bey..

 1918 yılında Ermenilerin Anadolu'da yaptıkları ''Türk katliamı'nın'' bir benzeri Azerbaycan'da yaşanmaktadır... 

Osmanlı Devleti, bu vahşeti durdurmak için Azerbaycan'a Nuri Paşa komutasında bir birlik göndermek zorunda kalır. 

Türk birlikleri Bakü başta olmak üzere çarpıştığı birçok bölgede yüzlerce şehit verir. 

Bu cephelerden birisi de; Şamahı'dır. 

Burada Binbaşı İzzet Bey, Aşot adındaki bir düşmanın ateş etmesi sonucunda yere yığılır. 

Ağır yaralanan binbaşının yardımına, orada bulunan Gülsabah adında bir kadın yetişir. 

Kadıncağız, baş örtüsünden yırttığı parçayla, askerin yarasını sarmak ister. 

İzzet Bey;

''Bacım kolumu sağlam tut, ben kurşunu çıkarayım, der.'' Artıkherşey bitt.

Kurşunu çıkaran İzzet Bey, Gülsabah Hanımdan cebinde bulunan mendili çıkarmasını ister. 

Mendili alan İzzet Bey içine kurşunu koyduktan sonra; 

''Artık tamamdır, her şey bitti, yaramı bağlamaya gerek yok. Kanım bu topraklara aksın, '' der. 

Halsiz şekilde yerde uzanan İzzet Bey, o arada silah sesleri duyar... 

Türk ordusu gelmiştir. 

İzzet Beyin yüzüne bir tebessüm yayılır... 

Nuri Paşa, İzzet Bey'in yanına yaklaşır ve başını dizlerine kor. 

Artık İzzet Bey son anlarını yaşamaktadır. 

Nuri Paşa'ya; 

''Bir Türk paşasının dizlerinde can vermek benim için büyük bir şereftir, '' derken, mendili gösterir ve; 

''Paşam! Babam, Anadolu'da topraklarımızı korumak için vuruşurken ağır yaralanmış. Vücuduna isabet eden kurşunu çıkardıktan sonra, yanında bulunan silah arkadaşlarına; 

''Bu kurşunu oğluma verin, ben vatanım için kahramanca savaştım, ülkem için canımı vermek üzereyim. 

Ona söyleyin beni yaralayan şu kurşunu yanında taşısın, bunu iki etsin'' der... 

Paşam! Babamın vasiyetini yerine getirdim. 

Onun söylediği gibi kurşunu iki yaptım. 

Hala kurşunun üzerindeki kanım kurumadı. 

Siz de bu kurşunu alın oğluma verin, ona babasının da kahramanca savaştıktan sonra şehit düştüğünü anlatın, bu kurşunları üçe çıkarmasını söyleyin, der. 

***

Acıderedeki Türk Mezarı:

Halk, yaralı Binbaşıyı Şamahı'ya götürmek ister,  

fakat o vurulduğu yere defnetmelerini vasiyet eder. Vasiyeti yerine getirilir ve onu, kendi vatanı olarak gördüğü topraklara, Şamahı yakınlarındaki Acıdere mevkiine defnederler. 

O günden bugüne o kabrin adı; ''Türk Mezarı'' olarak anılmaktadır...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *