Oğlu vefat eden bir kadının sabrı
Müslim bin Yesar hazretleri, Tabiinin büyüklerindendir.
Çok ibadet eden, dünyaya düşkün olmayan, kıldığı namazlarından büyük lezzet alan bir alim idi.
Künyesi; ''Ebu Abdullah'tır.''
Beni Ümeyye'nin kölesi idi. Ömer bin Abdülaziz hazretlerinin hilafeti zamanında, 718 tarihinde, Basra'da vefat etmiştir...
Müslim bin Yesar hazretleri şöyle anlatır;
Bir arkadaşımla birlikte çölde gidiyordum...
Derken yolumuzu kaybettik.
Bu haldeyken Hicaz'ın o yakıcı çölünde bir çadır gördük. Ona doğru ilerledik. Çadırdan bir kadın çıktı. Ona; ''Biz yolcuyuz ve yolumuzu kaybettik'' dedik. Kadın, bu esnada bir kilim getirerek yere serdi ve; ''Size ikramda bulunacağım ancak, oğlum gelinceye kadar bunun üzerinde oturun'' dedi...
Bir müddet bekledik. Nihayet deve üzerinde biri göründü. Kadın; ''Bu, oğlumun devesidir ama üzerindeki benim oğlum değildir'' dedi.
O şahıs gelerek çadırın önünde durup;
''Ey Ümm-ü Akil! Allah'ü Te'ala, oğlun Akil'in ölümünden dolayı sana büyük mükafat versin'' dedi.
Kadın; ''Oğlum ölmüş mü?'' diye sordu.
O şahıs; ''Develerin su içmesi esnasında çıkan izdihamda kuyuya düştü!'' dedi.
Kadın kendisini kontrol ederek;
''Deveden aşağı in de misafirlerimizi ağırla'' dedi...
Daha sonra ona bir koç vererek; ''Bunu kes'' dedi.
O da onu kesip hazırladı ve onun etinden yemek yaparak bize getirdiler.
Biz yemek yerken o kadının sabrına hayret ediyorduk. Yemek yedikten sonra bizim yanımıza gelerek;
''Bana teselli verecek ayetler okur musunuz'' dedi. Ben de me'ali şerifi ''Sabır gösterenlere müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki;
Biz Allah'a ait kullarız ve şüphesiz O'na dönücüleriz olan ayet-i kerimeyi okudum.
(Bakara; 155-156)
Kadın bu ayeti duyunca heyecanlanarak, ''Selam ve rahmet sizin üzerinize olsun'' dedi.
Daha sonra iki rekat namaz kıldı.
Sonra ellerini açarak; ''Allah'ım, emrettiğin şeyi yaptım oğlumun ölümünde sabrettim, sen de benim hakkımda vaat ettiğin şeye vefa et!'' dedi. Sonra da; ''Eğer bir kimse bir kimseye kalacak olsaydı...'' dedi.
O bu sözü derken ben kendi kendime; ''...Oğlum bana kalırdı'' diyeceğini düşündüm.
Ama sözünün devamında;
''Resulullah Efendimiz kendi ümmeti için kalırdı...'' dedi.
Sonra tekrar secdeye kapandı. Uzun müddet kalkmadı, baktık ki ruhunu teslim etmiş...
***
Hadis alimlerinden Abdürrahman ibni Receb diyor ki; ''Allah'ü Te'ala dilediği kuluna kabirde salih işler yapmayı ihsan eder.
İnsan ölünce amel, ibadet yapmak vazİfesi biter. Kabirdeki ibadete sevap verilmez.
Fakat, Allah'ü Te'ala'nın ismini söylemekle ve ibadet etmekle zevklenir.
Melekler ve Cennette olanlar da böyledirler.
İbadet yapmaktan lezzet duyarlar.
Çünkü zikir ve ibadet ruhu temiz olanlar için, en tatlı şeydir.
Ruhu hasta olanlar, bunun tadını duyamaz.''
***
Muhammed bin Hüseyin bildiriyor ki;
''Mu'aze vefat ederken ağladı.
Sonra güldü.
Sebebini sorduk.
Namazdan, oruçtan ve Kur'an-ı kerim okumaktan ve Allah'ü Te'ala'yı zikretmekten ayrılıyorum diye üzülmüştüm.
Sonra Ebüs-sahbayı gördüm.
İki parça yeşil elbise giymiş.
Dünyada böyle görmemiştim.
Bunun için de güldüm dedi...''
