Hz. Ömer devrinde, sahabelere bağlanan maaş...
Hz. Ömer, hicretin yirminci yılında divanlar maaş defterleri tanzim ettirmişti.
Bu defterlere müslümanların adları yazıldı ve karşısına da senelik olarak alcakları maaşlar kaydedildi.
Ata bağış divanları defterleri tertip ettiren Hz.Ömer; ''Müslümanları Al-i Beytten başlatarak, Rasulullah'a akrabalık derecesine göre defterlere kaydettirmişti.''
Divanın en başında, Rasulullah'ın en sevdiği eşi ve Al-i Beyt'ten sayılan Hz. Ayşe yer alıyordu.
Senelik atası ihsanı ve maaşı 12.000 dirhemdi.
Bunu hayatta olan diğer zevceler ve ''Rasulullah (asv)'ın akrabaları Ehl-i Beyt'' takip ediyordu. Haşimilerden sonra, onlara akrabalık derecesine göre diğer kabile mensupları defterlerde yerini almıştı. Burada; Hz. Ömer'in Ehl-i Beyt sevgisine işaret eden önemli hususlar da vardır;
Birincisi; Hz. Ömer, Rasulullah'ın soyunu divanda kendi soyuna ve Ehl-i Beytine tercih etmişti.
Ona önce kendi akrabalarını yazması teklif edildiği halde bunu kabul etmemişti.
Onun bir halife olarak bu icraatı, Ehl-i Beyt'e hürmetli ve saygılı tavrını ortaya koyar.
İkincisi; Bedir gazilerine senelik beşer bin dirhem ve oğullarına ikişer bin dirhem ata takdir edildiği halde; Bedir gazasında müşrik tarafta yer alan Hz.Abbas'a
bir istisna olarak beş bin dirhem ata takdir edilmişti. Oysa o; Bedir savaşı yapıldığında, hem Müslüman değildi hem de Müslümanların karşısında yer almıştı.
Hz.Abbas'a yapılan bu uygulamanın tek sebebi; Rasulullah'a yakınlığı ve Nebi sallallahu aleyhi ve selemle akrabalık şerefidir.
Hz. Ömer, bu inceliği gözetmişti.
Üçüncüsü; Bedir ''keyfiyet bakımından'' İslam'ın en önemli ve en büyük çarpışmasıydı.
Hz. Ömer, onları beşer bin dirhem ata takdir ederek mükafatlandırmak istiyordu.
Fakat Bedir savaşı sırasında henüz hayatta olmayan, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e de beşer bin dirhem maaş bağlamıştı.
Normalde, babaları Hz.Ali (ra) Bedir'de bulunduğundan bunlara yıllık ikişer bin dirhem ata verilmeliydi.
Fakat Hz. Ömer; onların Rasulullah (asv) akrabalığını ve Ehl-i Beyt'ten olmayı nazara aldı, onlara sevgi ve saygısından dolayı bunu böyle yapmış ve soranlara bu durumu açıklamıştı.
Dördüncüsü; İlk olarak maaşın hikmeti, İslam devletine savaş yoluyla gelen ganimetlerdir.
Hz. Ömer bir devlet başkanı olarak hazineye giren malı bazı kıriterlere göre Müslümanlara dağıtmıştır. Dağıtırken de Rasulullah'ın soyundan olanlar defterlerde ilk sırayı almışlardır.
Ayrıca ata günümüzde anlaşıldığı türden bir maaş değildir.
Bu, ata kelimesinden de anlaşılacağı üzere bir ikram ve bir ihsandır.
Daha sonraki savaşlara katılanlar da durumlarına göre tanzim edilen divanlara eklenmiş ve onlara da hizmetlerine göre ata takdir edilmiştir.
Hz. Ömer, İslama hizmet edenleri, Haşimileri, seyyidleri ve şerifleri çok seviyordu.
Bunu sadece sözle değil, hilafet makamındaki icraatlarıyla gösteriyordu.
Öyleyse o özellikle Ehl-i Beyt söz konusu olduğunda bu tür gerçekler nazara alınarak övgüyle ve saygıyla anılmalıdır.
Beytü'l-Malın taksiminde yapılan bazı uygulamalar:
Hz. Ebu Bekir, Beytü'l-Mal'e gelen malları, hür, köle, erkek, kadın, küçük, büyük demeden Müslümanlar arasında eşit olarak dağıtırdı. Kendisine, başta Hz.Ömer olmak üzere bazıları,
"Bu malı Müslümanlar arasında eşit olarak dağıttın. Halbuki, bu insanlar arasında üstün olanlar, iyi geçmişi bulunanlar ve ilk Müslümanlar var." şeklinde uyarıda bulunduğunda,
"Ben, bunları hepinizden iyi biliyorum; fakat, bunların sevabı Allah'a aittir. Bu mal ise, geçim aracı ve dünya maaşıdır. Bunda eşitlik yolunu tutmak, ayırım yolunu tutmaktan daha hayırlıdır." cevabını vermişti.
Hz.Ebu Bekir, Allah'ın rahmetine kavuştu ve Müslümanların işleri Hz. Ömer'in güçlü omuzlarına yüklendi.
Hz. Ömer, dağıtım politikası konusunda şu sözleri söyledi;
"Kendinden başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki, şu malda herkesin bir hakkı vardır.
Ben de bu konuda, ancak sizin gibi biriyim.
Fakat, Allah'ın Kitabı'ndaki ve Resulüllah (asv)'in nazarındaki yerlerinize göre dağıtımda bulunacak ve kişi ve İslam'daki mihneti, kişi ve İslam'daki önceliği, kişi ve İslam'daki zenginliği, kişi ve ihtiyacını göz önünde bulunduracağım."
Hz. Ömer'in görüşü buydu.
Hz. Ömer, Muhacirlerden ve Ensar'dan Bedir Savaşı'na katılanlara beşer bin, Bedir'e katılmayan, fakat Uhud'a katılan ve Habeşistan'a hicret edip, Bedir Müslümanları gibi İslam'da geçmişi olanlara dörder bin, Bedir Savaşı'na katılan Müslümanların oğullarına ikişer, yalnız Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e Peygamber Efendimize olan yakınlıklarından dolayı beşer bin ve yine Abbas ibn Abdülmuttalib'e beş,
bir rivayete göre on iki bin (Kitabü'l-Harac), Hz.Peygamber'in hanımlarına, önce Hz.Cüveyriyye ve Hz. Safiyye dışında, sonra, onların karşı çıkmaları üzerine onlar da dahil olmak üzere oniki bin, Mekke'nin fethinden önce hicret edenlere üçer, Mekke'nin fethinde Müslüman olanlara ikişer, Kadisiye ve Yermuk savaşına katılanlara iki bin, Yemenlilere dört yüz, Kadisiye ve Yermuk savaşlarından sonraki savaşlarda bulunanlara üç yüz ve geriye kalanların tümüne de iki yüz dirhem yıllık bağladı.
