Kafkaslardan Amasya'ya geldi ve ve oraya defnedilmesi için vasiyet eden veli...
Asıl adı; Hamza olan Nigari,
daha çok yöresel olarak şeyh, hoca, molla anlamlarına da gelen ''Mir'' lakabı ile anılır.
Hamza 1797 yılında bugünki Azerbaycan Karabağ bölgesi Zengezur kazasına bağlı Cicimli köyünde dünyaya geldi.
Babası; Dağıstan bölgesi alimlerinden Seyyid Rukneddin, annesi ise Kızhanımdır.
Anne ve baba tarafından Seyyid olduğu rivayetler arasındadır.
Henüz altı aylık iken babası öldürülen Hamza, on beş yaşına geldiğinde annesi tarafından Şirvan'a ve Şeki şehirlerine İslami ilimler tedrisi için gönderilir.
Gençlik yıllarında Rus yönetimine karşı cihat bayrağını açmış, Ruslara karşı mücadele eden Nakşibendi tarikatı şeyhlerinden Şeyh Şamil'e büyük destek vermiş ve Rus yönetimi altında yaşamanın Müslümanlara yakışmadığına dair Şeyh Hamza Nigarigörüşleri ve Osmanlı Sultanına gönderdiği Müslüman halkı ayaklandırma teklif mektubunun
Rus Çarına bildirilmesi neticesinde önce İran'a sonra da Erzurum'a hicret etmek zorunda kalmıştır. Osmanlı Rus mücadelesinde büyük yararlılık gösterdiği için 500 kuruş maaş da bağlanan Mir Hamza, Nakşibendi tarikatı esaslarını toparlayan ve elit, okumuş tabaka arasında hızla yayılmasını sağlayan Mevlana Halid-i Bağdadi vesilesi ile Nakşibendi tarikatına girdikten sonra Farsça Türkçe şiirler yazmaya başlamıştır.
Hanımı ve çocuklarıyla Amasya'ya yerleşen Nigari, burada da Mevlana Halid-i Bağdadi'nin en büyük halifesi İsmail Siraceddin i Şirvani'ye talebe olur.
Hayatının bir bölümünde İstanbul'a, memleketi Karabağ'a, Merzifon'a, Hacca gitse de hep dönüp dolaşıp hocası İsmail Siraceddin-i Şirvani'nin de bulunduğu Amasya'ya döner.
İrşat faaliyetlerini ve şiirlerini Amasya da yazmaya devam eder.
Özellikle Azeri Türklerinde, genelde de Sufiler arasında çokca kullanılan çay içme eyleminden yola çıkarak, kaleme aldığı ''Çayname'' isimli eserinde çayın muhabbete vesile olmasından yola çıkarak müridin, mürşide ve Allah'a muhabbetle ulaşmasındaki rolü ile çayı anlatır.
''Ölen hayvandır aşıklar ölmez!''
Şeyh Hamza Nigari Amasya'daki yaşamında kendisini çekemeyenlerin şikayetleri sonucu ömrünün sonuna doğru Harput a sürgüne gönderilir.
Harputtaki sürgün yıllarında dönemin Harput Valisi Hacı Hasan Paşa'dan büyük ilgi ve iltifat görür.
Bir gün kendisini ziyarete gelen Hacı Hasan Paşa bir isteğinin olup olmadığını sorduğunda vefatının yakın olduğunu, cenazesinin Amasya'da defnedilmesinin sağlanmasını ister.
Bunun üzerine Vali Hacı Hasan Paşa;
''Efendim Allah ömrünüzü uzatsın.
Daha çok yaşarsınız inşallah.
Hem emr-i hakk vaki oldukta burada da size güzel bir türbe yaptırarak sizi burada misafir etmek isteriz.
Hem Amasya Harput'a uzaktır.
Mübarek havalar da sıcak.
Cesedi şerifiniz o yollarda rahatsız olur…''
diyecek olur.
Hamza Nigari, Vali Hacı Hasan Paşa'ya döner ve;
''Paşa Paşa! Seksen senedir bu vucut ''Allah'', demiştir.
Ondan gayrısını da görmemiştir.
Eğer yollarda kokacaksa bu vucutu bırak gitsin.'' der.
Bu vasiyet üzerine Şeyhin vefatı vaki olduğunda cenazesi Amasya'ya yollanır.
10-12 gün süren yolculuk sonrası cesedin ne koktuğu ne de bozulduğu gözlemlenecektir.
Bugün kabri Amasya Ahırönü mevkiindeki 1894 yılında sevenleri tarafından yapılan Şirvanlı Camii, ''Azeriler Camii diye de bilinir'' yanına yapılan türbede bulunmaktadır.
***
Şeyh Hamza Nigari'ye ait ilahi:
''Nice ağlamayam etmeyim feryat
Giriftar-ı aşkın bi nevasıyem
Leylinindir mecnun Şirinin Ferhat
Bende şeyh Nigarın mubtelasıyem…''
diye başlayan Hüseyni makamındaki ilahinin
Şeyh Hamza Nigari'nin nice bestelenen şiirlerinden sadece bir tanesidir.
***
Bana Yoktur Bedel:
''Öyle müstesna habibem kim bana yoktur bedel
Benden ey dil munkatı olmuş kamu illa güzel
Öyle bir zarem nizarem zülf-i sevdasında kim
Bir bela ol hal ile bulmaz beni kılmaz mahal''
Seyyid Mir Hamza Nigari
***
''Habersiz aşkdan ağyara kim dil-darı gösterdim
Tutuşdu bend bend guya ki neydir narı gösterdim''
