MUHAMMED HAZMİ UŞŞAKİ...
Hazmi Efendi, 1881 yılında Arapgir'de doğmuş,
tahsil için İstanbul'a gelmiş, Arapgirli büyük alim Hüseyin Avni Karamehmetoğlu'ndan icazet alarak, senesinde Bayezıd Dersiamları arasına katılmıştır. Senelerce hem camilerde hem de medreselerde ders vermiş, talebe yetiiştirmişdir.
Padişah huzurunda yapılan "Huzur Dersleri"nde muhatablıkta bulunmuş, 25 sene Murad Molla Kütüphanesi'nde görev yapmış,
10 sene Süleymaniye Kütüphanesi müdürlüğünü yürütmüştür.
Çeşitli şehirlerde ve İstanbul'da önce Süleymâniye daha sonra Fatih Camii'nde yıllarca Mesnevi okutmuştur.
Hazmi Efendi, camide Mesnevi takriri için izin almak üzere dönemin İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen'e resmi başvuruda bulunduğunda,
Ömer Nasuhi Bilmen ta'zim ile ayağa kalkmış ve
''izin ne demek, buyrunuz, keşke ben de gelebilsem, dinleyebilsem'' diyerek, hürmet ve muhabbetini izhâr etmiştir.
Derslerini dinleyenler arasında meşhur alimler de vardır.
Meslela ''ayaklı kütüphane'' lakabıyla bilinen meşhur Gümülcineli Mustafa Efendi'nin, Hazmi Efendi'nin Mesnevi derslerini takip edenler arasında olduğunu ve çevresindekilere de muhakkak takip etmelerini tavsiye ettiğini biliyoruz.
Dersleri takip eden zevattan bilinenler Hafız Ali Üsküdarlı, Kani Karaca, Hafız Halil Necati Coşan, Mahir İz gibi tanınmış isimlerdir.
Hazmi Efendi Hazretleri, cami derslerinden başka kendi devlethanesinde de sohbet eder,
zaman zaman bendeganının evlerine gider sohbet meclislerinde bulunurdu.
Böyle bir sohbette anlatmaya başladığı,
Süleyman Çelebi'nin ''Ehl-i derdin sohbetine mahrem et'' mısraını dört ay boyunca tefsir etmiş, ehl-i derd kimdir, sohbeti nasıldır, mahremiyet ne demektir meselelerini bütün incelikleriyle anlatmıştır.
Gençlik yıllarında meşayıh-ı kiram-ı Kadiriyye'den
Ali Rıza Efendi'ye intisab eden Hazmi Efendi,
1918 yılında Kasımpaşa Uşşaki Asitanesi şeyhlerinden Mustafa Hilmi Safi Efendi'ye intisab etmiş, aynı zamanda da damadı olmuştur.
Mustafa Safi Efendi'den hilafet alarak İstanbul Fatih Keçeciler'de bir Uşşaki Tekkesi olan Şeyh Mahmud Bedreddin Dergahı'nın son postnişini olmuştur. Hüseyin Vassaf Efendi'nin bu hususda irad ettiği nutuk şöyledir:
''Dergeh-i Hazret-i Bedreddin'e
Post-nişin oldu Muhammed Hazmi
Bütün erbab-ı hased cebhesine
Sedd-i Çin oldu Muhammed Hazmi
Gülşen-i aşka düşünce rahı
Kam-bin oldu Muhammed Hazmi
Pute-i aşkda olunca safi
El-emin oldu Muhammed Hazmi
İlm ü irfanını teslim ederim
Pek metin oldu Muhammed Hazmi
Neş'e-yab etsin onu Hazret-i Hak
Aşk-mekin oldu Muhammed Hazmi
İrişüp Hazret-i Pir'den ona feyz
Dane-çin oldu Muhammed Hazmi
Oldu daisi onun Vassaf'ı
Zü'l-yakin oldu Muhammed Hazmi''
Hazmi Efendi Hazretleri, 1959 senesinde Hac farizasını ifa etmiş, orada rahatsızlanmış ve İstanbul'a geldikten sonra 29 Haziran 1960 tarihinde Hakk'a yürümüşdür.
Kasımpaşa'da Feriköy Helvacı Bacı Mezarlığında mürşidi ve kayınpederi Mustafa Hilmi Safi Efendi'nin kabrinin başucuna defnedilmişdir. Talebesi Ahmet Mahir Gedikoğlu, Hazmi Efendi'nin, şeyhi ve kayınpederi Mustafa Safi Efendi'nin kabrinin ayakucunda yer olmadığı için onun başucuna gömüldüğünü, defin merasiminde bulunan herkesin ''Allah için başucuna layıktı'' dediklerini aktarmaktadır.
Cenaze merasimine şahid olanlar, Muzaffer Ozak Efendi Hazretlerinin büyük bir cemaat ile, meşayih-i kiram hazeratına mahsus usulde, tekbir, tehlil ve zikrullah ile icra-yı merasimde bulunduklarını anlatıyorlar...
Onu çok yakından tanıyan Hüseyin Vassaf Efendi O'nun hakkında şöyle yazıyor :
"Gayet zeki, muktedir, nazm u nesrde behre-ver, aşık, arif, fazıl bir zattır.
Hakayık-ı tevhidde sahib-i irfandır"
Cemaleddin Server Revnakoğlu ise Hazmî Efendi'den şöyle bahsediyor :
''Son zamanlara kadar hocalıkla şeyhliği, muhterem şahsında pek kâmilâne bir tarz-ı surette imtizac ve izdivac ettirmiş olmak gibi dikkat ve hayrete şayan bir muvaffakiyet gösteren Uşşakiyye'den kütüphaneci Arapkirli Mehmed Hazmi Efendi hocamız…"
