Haşhaşiler....
Haşhaşinler veya Haşhaşin Tarikatı 1090 yılının
Eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüttür.
Tarikat, 11. yy'da İsmaililik mezhebi esaslarına dayanan Fatımiler devleti içindeki dinsel bir hizipleşme sonucu ortaya çıkmıştır.
Bu hizipleşme sonucu ortaya çıkan iki koldan biri olan Nizarilik kolunun temsilcisi olan Haşhaşin Tarikatı önce İran sonra da Suriye'ye yayılmıştır. Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıkmıştır.
Haşhaşin Tarikatı, ideolojik açıdan dönemin Sünni siyasi ve dini çevrelerini düşman olarak görmüşlerdir.
Özel olarak da Abbasi Halifeliği ve onun koruyucusu olan Büyük Selçuklu Devleti esas düşmanları olmuşlardır.
Bununla birlikte Haşhaşinlerin Haçlıları ve Moğolları hedef alan bazı saldırıları da olmuştur.
İslam'daki ilk kırılma, Hz. Muhammed'in vefatından sonra gerçekleşmiştir.
Hz. Muhammed'den sonra dini ve siyasi liderin kim olacağı hakkındaki tartışmalar ve gerilimler Şia ve Sünni mezheplerini ortaya çıkarmıştır. Sünnilik, Arap aristokrasisi temelli iktidarın,
Şia ise, Arap olmayan muhalif müslüman kesimin temsilcisi olmuştur.
Böylece Şia'nın dini akideleri Arap olmayan milletlerin eski dinlerinden etkilenmiştir.
Şia mezhebi, 765 yılında altıncı imam Cafer
es-Sadık'ın ölümü sonrası yeni imamın belirlenmesinde iki kola ayrılmıştır.
Ilımlı gruplar Cafer'in küçük oğlu Musa Kazım'ı yedinci imam olarak tanımışlardır.
Bu grup günümüzün On iki İmam Şiası'dır. Aşırılıkçı uç gruplar ise, Cafer'in büyük oğlu İsmail'i yedinci imam olarak tanımışlardır.
Bu grup ise, İsmaililik olarak adlandırılır.
İslam içindeki en uç ve farklı mezhep olan İsmaililik Neo Platoncu felsefeden etkilenen, ezoterik bir mezheptir.
Öğreti açısından İslam'daki en zengin, sistematik ve felsefi mezhep olarak görülür.
İsmaililer, ilk büyük başarılarını, Fatımiler adlı Kuzey Afrika, Sicilya, Hicaz, Mısır'ı kontrol altında tutan bir imparatorluk kurarak kazanmışlardır.
Burada Kahire adlı yeni bir şehir kuran İsmaililer
El-Ezher Medresesi'ni kurup burayı dini öğretilerinin ve misyonerlik faaliyetlerinin merkezi haline getirmişlerdir.
Fatımilerin sekizinci halifesi El-Mustansır'ın ölümünden sonra ortaya çıkan yeni halife tartışmaları neticesinde İsmaililer iki kola ayrılmış, Fatımileri yöneten askeri diktatörlük halifenin küçük oğlu el Mustali'yi, Doğu İsmailileri ve Fatımiler'deki dini hiyerarşi ise, halifenin büyük oğlu Nizar'ı halife olarak tanımışlardır.
Mustali kolu Fatımiler çöktükten sonra ortadan kalkmıştır.
Nizariler ise, İsmaililiğin esas kolu olarak Haşhaşinler aracılığıyla devam etmiştir.
Haşhaşinlerin tarihi Alamut Kalesi'nin alınmasıyla başlar.
Hasan Sabbah uzun süren misyonerlik ve insan kazanma faaliyetleri sırasında Selçuklularla mücadele etmek için rahat edebileceği ulaşılmaz bir yer aramış, Deylem'de yaptığı faaliyetler sırasında Alamut Kalesi'nde karar kılmıştır.
Hasan Sabbah'ın buraya vardığı sırada kale onu Selçuklu sultanından almış olan Alevi Mehdi adındaki bir hükümdarın elindeydi.
Hasan Sabbah bu olayları şöyle anlatmaktadır;
"Ve sonra Kazvin'den Alamut'a bir dai gönderdim. Alamut insanlarından bazıları dainin telkinlerine uyup mezhep değiştirdiler ve Alevileri de buna teşvik ettiler. Dai yenilgiye uğramış gibi göründü, ancak bir yolunu bulup dönmelerin tümünü kale dışına çıkardı ve bütün kapıları kapatarak, kalenin sultanın malı olduğunu ilan etti.
Uzun münakaşalardan sonra onları yeniden içeri aldı ve insanlar da daha kötüsüyle karşılaşmamak için onun himayesi altına girdiler."
Bundan sonra 4 Eylül 1090 günü gizlice kaleye alınmış, kalenin önceki sahibi elinden bir şey gelmediği için kaleyi terk etmiştir.
İranlı tarihçilere göre Hasan Sabbah, Mehdi'ye üç bin altın dinar değerinde bir senet vermiştir. Böylece Hasan Sabbah ve Haşhaşinler örgütlerini resmen kurmuş ve faaliyetlerine başlamışlardır.
Haşhaşiler Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli rol oynamışlardır.
Bu süreçte bazı Selçuklu sultanlarıyla müttefik olan Haşhaşiler çoğuyla da mücadele içinde olmuşlardır. Selçukluların dağılmasından sonra da etkisini sürdüren İran Haşhaşileri Moğolların İran'ı ve Bağdat'ı ele geçirmesine kadar ayakta kalmış, sonrasında ise, son liderleri Rükneddin'in Hülagü'nün isteklerine uymasıyla tüm kaleler boşaltılmış 1256 Alamut, 1258 Lemeser, 1270 Girdkuh ve Moğollar başta Alamut olmak üzere tüm kaleleri yakıp yıkmışlardır.
Suriye Haşhaşileri Haçlı Seferleri sırasında siyasal olaylarda önemli bir rol oynamışlardır.
Raşidüddin Sinan el-İsmaili döneminde siyasal ve öğretisel olarak en parlak dönemlerini yaşamışlardır. 1273 yılında ise, kalelerini Baybars'a teslim etmişlerdir.
Kaynak: Vikipedi
