Kayıkçı Kul Mustafa...
Halk şiirimizin ünlü saz şairi, 17. yüzyılda yaşayan, yeniçeri şairlerinin en tanınmışı olduğu halde, nerede doğduğu, nerede öldüğü kesin olarak bilinmemektedir.
Kayıkçı Kul Mustafa Cezayir'den Bağdat'a kadar çeşitli beldeleri dolaşmış, savaşmış, savaşlara destanlar, yenilgilere, şehitlere ağıtlar düzmüş bir yeniçeridir.
Yaşamı üzerine de açıklayıcı bilgiler yok. Ölümünün, Abaza Hasan Paşa'nın ayaklanmasını dile getiren destandan, 1659'dan sonra olduğu sanılıyor.
Böylece Kayıkçı Kul Mustafa'nın 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı ileri sürülüyor.
İlk gençlik yıllarında Murad Reis'in levendi olarak Cezayir'de bulunduğu için, kendisine "Kayıkçı" denmiş;
II. Osman'ın şehit edilişini,
IV. Murat'ın Bağdat kuşatmasını, Halep Valisi Abaza Hasan Paşa'nın isyanını, şiirlerinin, destanlarının konusu yapmıştır.
Kayıkçı Kul Mustafa; divan şiirinin etkisinden uzak, halk zevkine bağlı, doğal bir söyleyişle, 17. Yüzyılın ilk yarısında geniş bir üne kavuşur. Bağdat kuşatmasında, kaleden atılan oklarla yaralanıp Dicle'ye düşerek, boğulan ve IV. Murat'ın hayranlığını kazanan Genç Osman için yazdığı destan, şiirlerinin en tanınmışıdır.
"Genç Osman" destanı kısa sürede bütün Anadolu'ya yayılmış, büyük ün kazanmıştır.
Bugün bile "Genç Osman Destanı"nın etkisinin tümüyle silindiği söylenemez.
Kul Mustafa'nın yeniçeri aşıklarından oluşu,
şiirlerinin özellikle askerler arasında,
sınır boylarında sevilip tanınmasını kolaylaştırmıştır. Kahramanca söyleyişi, nazım kusurlarını kapatır. Şiirlerinde kimi söylemelerde zorlamalar görülüyorsa da, döneminde halk beğenilerini zorlamayan, yalınlığı, içtenliğiyle geniş etki bırakmış, ozanları da bir ölçüde bu etki altına alabilmiştir.
Gitsin:
Yücesi dumanlı boralı dağlar
İncitmen sunamı bel verin gitsin
Eyyamı şitada bahar erişsin
Eline bir deste gül verin gitsin
***
Uğratman sunamı kışa borana
Kader kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylana
Düzelin a dağlar yol verin gitsin
***
Mustafa'm der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatim gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin
***
Nem Kaldı:
Seni terk eylesem kaşları keman
Vefası olmayan yarda ne kaldı
Cefalım yok mudur göğsünde iman
Divane eyledin arda nem kaldı
***
Ayrılasın bencileyin eşinden
Bir dem sevda gitmez olsun başından
Bu ayrılık kıldı beni işimden
Arayıp gezerim karda nem kaldı
***
Akar gözyaşlarım bir dem silinmez
Kapında kul oldum adım bilinmez
Ko serim sağolsun yar mı bulunmaz
Kadrimi bilmeyen varda nem kaldı
***
Kul Mustafa der ki severim candan
Gözlerim doludur kan ile nemden
Sevdiceğim farık olduysa benden
Çıkayım gideyim şurda nem kaldı
***
17. Yüzyılın aşıkları ve özellikleri:
Bu yüzyılda divan şiiri alanında Nefi, Nabi, Şeyhülislam Yahya, Şeyhülislam Bahar,
Neşati, Rasih, Nev'izade Atai, Haleti, vb. gibi şairler yetişmiştir.
Tasavvufi Türk halk şiiri alanında ise;
Aziz Mahmud Hüdai, Niyazi Mısri vb, aklımıza gelen adlardan bazılarıdır.
Bu yüzyılda yetişen aşıklar toplumun her kesimini temsil etmektedirler.
Karaca Oğlan göçebe, Aşık Ömer ve Gevheri şehir, Kul Deveci, Kul Mehmet ve Kul Süleyman ise, ordu muhitinde yetişmişlerdir.
