14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Akif Paşa...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bozoklu Akif Paşa, Osmanlı devlet adamı, şair ve yazar. 

Antepli Kadı Mehmet Efendi'nin oğludur. 

Öğrenimini özel hocalar yanında ve Yozgat'ta yaptı. Yozgat ayanından Çapanzade Süleyman Bey'in divan katibi oldu. 

Onun ölümü üzerine 1814'te, İstanbul'a gelerek amcası Reisülküttab Mustafa Mazhar Efendi'nin yardımıyla Divan-ı Hümayun kalemine girdi; 

üstün hizmet verdiği için altı ay sonunda "Amedi Odası'na'' geçti.  

Reis-ül Küttablığa getirildi.

Devlet örgütünde yapılan düzenleme sonucunda Reisülküttablığın, Umur-ı Hariciye Nezareti'ne dönüştürülmesi üzerine, Akif Paşa da 11 Mart 1836'da vezirlik rütbesiyle, ama efendi unvanıyla ilk hariciye nazırı oldu.

Sonradan Ceride-i Havadis gazetesini çıkaracak olan Morning Herald muhabiri, Birleşik Krallık vatandaşı William Churchill'in Kadıköy'de avlanırken bir çocuğu yaralaması, suçlunun dövülerek Tersane'de hapsedilmesi, İngiliz elçisinin ve İstanbul'daki yabancı devlet temsilcilerinin konuyu siyasal bir sorun durumuna getirmeleri,  

1836'da hastalığı bahane edilerek, Akif Paşa'nın görevden alınip Ahmed Hulusi Paşa'nın Hariciye Nazırlığı'na atanmasına yol açtı.

Bu olayda rakibi Umuru Mülkiye nazırı ''İçişleri Bakanı'' Pertev Paşa'yı sorumlu sayan Akif Paşa konunun ayrıntılarına Tabsıra adlı yapıtında yer verdi. Bu kitabında Pertev Paşa'yı İngiliz siyasetinin savunucusu olarak gösterirken kendisi de dışa bağımlı siyasetin karşısında yer aldı. 

Pertev Paşa Mülkiye Nazırlığından alınarak onun yerine 1837'de paşalık unvanıyla kendisi getirilince bu makamın adını Dahiliye Nezareti olarak değiştiren Akif Paşa, böylece ilk dahiliye nazırı unvanını da kazandı. 

Altı ay sonra 1840'da Mustafa Reşid Paşa'nın etkisiyle görevinden alındı.

1839'da getirildiği Kocaeli mutasarrıflığından 

1840'ta halkın şikayeti üzerine rütbeleri de alınmak suretiyle üçüncü defa azledilerek Edirne'ye sürüldü. İki yıllık sürgün cezası bitince İstanbul'a dönmesine izin verilmediği için bir süre Bursa'da yaşadı. 

Bu yasak kalktıktan sonra çıktığı hac yolculuğunun dönüşünde İskenderiye'de öldü. 

Mezarı bu kentte Danyal Peygamber'in türbesi yakınındadır.

Münşeat-ı el-Hac Akif Efendi ve Divançe adlı yapıtında şiirlerinin yanı sıra saraya ve bazı kişilere bağlılığını göstermek için yazdığı mektupları vardır. Eser-i Akif Paşa da mektuplarından örnekler içerir. Muharrerat-ı Hususiye'i Akif Paşa'da sürgünde bulunduğu yerlerden ailesine yazdığı mektuplar yer alır.

Şiirde biçim olarak eski tarzı sürdüren Akif Paşa önemli bir şair sayılmaz. 

Mahallileşme akımı içinde sayılması, torunu için yazdığı ''Tıfl-ı nazeninim unutmam seni'' dizesiyle başlayan mersiyeden kaynaklanır. 

Ama sürgünde yazdığı ve psikolojik durumunu yansıtan, yokluk kavramını ele alan, yaşam ve ölümü karşılaştıran, insanlığın kötü yazgısına başkaldıran ''Adem Kasidesi'', döneminde konu yönünden bir yenilik olarak kabul edilmiştir. 

Bu şiirindeki temaları daha sonra Abdülhak Hamid, Recaizade Mahmud Ekrem ve Servet-i Fünuncular da kullanmıştır.

***

MERSİYE:

Tıfl-ı nazeninim unutmam seni

Aylar günler değil geçsede yıllar

Telhikam eyledi firakın beni

Çıkar mı hatırdan o tatlı diller

***

Kıyılamaz iken öpmeğe tenin

Şimdi ne haldedir nazik bedenin

Andıkça gülşende gonca denenin

Yansın ahım ile kül olsun güller

***

Tagayyürler gelip cism-i semine

Döküldü mü siyah ebru cebine

Sırma saçlar yayıldı mı zemine

Dağıldı mı kokladığım sümbüller

***

Feleğin kinesi yerin buldu mu

Gül yanağın, reng-i ruyun soldu mu

Acaba çürüyüp toprak oldu mu

Öpüp kokladığım o pamuk eller

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *