Hızır AS...
Hızır (a.s.), Hz. Musa döneminde yaşayan,
kendisine ilahi bilgi ve hikmet öğretilen kişidir.
Arapça kaynaklarda hadır ''hadr, hıdr'' şeklinde yer alan ve Arapça menşeli olduğu kabul edilen kelime Türkçe'de Hızır ve Hıdır biçiminde kullanılmaktadır.
Hadır, "yeşil, yeşilliği çok olan yer" manasındaki ahdar ile eş anlamlıdır.
Bu manadan hareketle hadır kelimesinin özel isimden ziyade lakap ve sıfat olarak kabul edildiği söylenebilir. Nitekim bazı kaynaklarda Hızır'a bu ismin,
kuru yerde oturduğunda altından otların yeşerip dalgalanması (Buhari), cennet pınarından içtiği için bastığı her yerin yeşile bürünmesi (Makdisi)
sebebiyle verildiği kaydedilmektedir.
HZ. HIZIR'IN SOYU:
Bazı İslami kaynaklarda Hızır'ın asıl adı ve soyu hakkında bilgi verildiği görülmektedir.
Sıhhatleri tartışmalı olan rivayetlere göre Hızır,
Hz. Adem'in çocuklarından Ka-bil'in oğlu Hazrun veya Hz. Nuh'un oğlu Sam'ın torunlarından Belya b. Melkan yahut, Hz.İshak'ın torunlarından Hazrun b. Amayil'dir.
Bunun yanında onun Hz.Harun'un soyundan geldiği, isminin Hadır b. Amiya veya Hadır b. Fir'avn olduğu yahut Kur'an'da adı geçen İlyas veya Elyesa'ın Hızır'ın kendisi olduğu öne sürülür. (Ebu Hatim es-Sicistani). Bazı kaynaklarda ise, annesinin Rum, babasının Fars olduğu kaydedilir. (İbn Kesir).
İbn Kesir, İslami kaynaklarda Hızır'ın gerçek adı olarak gösterilen Belya b. Melkan'ın aslında Kitab-ı Mukaddes'teki İlya'dan bozma olduğunu belirtmiş,
(el-Bidaye), bu görüşe dayanan A. J. Wensinck ve A.Yaşar Ocak gibi araştırmacılar, Hızır'ın asıl adının İlya'nın Arapçalaşmış şekli olan Belya olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere hadis, tefsir ve tarih kitaplarında yer alan Hızır ve İlyas tasvirlerine göre İlya ile İlyas aynı, Hızır ile İlyas farklı kişilerdir;
ayrıca bunların birlikte hareket ettiklerine dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Buna göre halk kültüründeki Hızır-İlyas beraberliğini ifade eden Hıdrellez telakkisinin sağlam bir temele dayanmadığı ortaya çıkar.
KUR'AN-I KERİM'DE HIZIR ALEYHİSSELAM:
Kur'an-ı Kerim'de adı geçmemekle birlikte müfessirler tarafından Hz. Hızır'a ait olduğu kabul edilen Kehf suresindeki kıssa özetle şöyledir;
''Hz. Musa, genç adamına iki denizin birleştiği yere ulaşmaya karar verdiğini söyler, bunun üzerine beraberce yola çıkarlar.
İki denizin birleştiği yere varınca yanlarına aldıkları kurutulmuş balığı bir kenarda unuturlar,
balık da canlanarak denize atlar.
Bir müddet sonra Musa genç adamına azığı getirmesini söyler; fakat genç adam olup biteni hatırlayarak daha önce bunu Hz. Masa'ya bildirmeyi unuttuğu için üzüntüsünü dile getirir.
Bunun üzerine Hz. Musa, aradıkları yerin orası olduğunu söyler ve geriye dönerler.
Burada kendisine Allah tarafından "rahmet ve ilim" verilmiş olan salih bir kul ile karşılaşırlar.
Hz. Musa, sahip olduğu ilimden kendisine de öğretmesi için onunla arkadaş olmak istediğini söyler; Kur'an'ın adını bildirmediği bu kişi, iç yüzüne vakıf olamayacağı olaylar sebebiyle bu beraberliğe sabredemeyeceğini belirtirse de Hz. Musa'nın ısrarı üzerine, meydana gelen olaylar hakkında açıklama yapmadıkça kendisine soru sormaması şartıyla teklifi kabul eder.
Hz. Musa'nın bu şarta uyacağına dair söz vermesi üzerine yolculuğa başlarlar.
Bu zat önce bindikleri gemiyi deler, arkasından bir çocuğu öldürür, daha sonra da uğradıkları bir kasabanın halkı kendilerini misafir etmediği halde orada yıkılmak üzere olan bir duvarı düzeltir.
Bu üç olayın her birinde Hz.Masa arkadaşına davranışının sebebini sorar; arkadaşı da,
"Ben sana benimle beraber olmaya sabredemezsin demedim mi?" diye uyarıda bulunur.
Hz. Musa, özür dileyip yolculuğa devam etmelerini ister. Salih kul, birinci ve ikinci olaylardan sonra
Hz. Musa'nın ricasını kabul ederse de üçüncü olayda ayrılma vaktinin geldiğini söyler;
bu arada söz konusu hadiselerle ilgili olarak davranışlarının sebeplerini de anlatır ve bunları Allah'ın emriyle yaptığını söyler (el-Kehf; 18/60-82).
Bu kıssadaki üç kişiden sadece Hz.Musa'nın adı zikredilirken diğer iki kişiden biri "genç adam",
diğeri de ilahi rahmet ve ilme mazhar olmuş "Allah'ın kulu" diye anılır.
HADİS-İ ŞERİFLERDE HIZIR:
Hızır, konusu başta Buhari ve Müslim olmak üzere Tirmizi, İbn Mace ve Ahmed b. Hanbel'in hadis kitaplarının çeşitli bölümlerinde geçmekte,
bunlarda Kehf suresindeki bilgiler tekrar edildiği gibi başka bilgiler de verilmektedir.
Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi.
