Seyyid Feyzullah Efendi...
1639 Erzurum'da doğan Feyzullah Efendi'nin asıl adı; Mehmed olup Erzurum müftüsü Seyyid Mehmed Efendi ile Şerife Hatun'un oğludur.
İlk eğitimini babası ve çeşitli alimlerden almış olup Arapça, Farsça ve fıkıh okumuştur.
Feyzullah Efendi, aynı zamanda kızı ile de evli olduğu, derslerine devam ettiği, padişah hocalığına kadar yükselen Şeyh Mehmed Vani Efendi'nin isteği üzerine 1664 yılında İstanbul'a, oradan da padişahın bulunduğu Edirne'ye gitmiştir.
Vani Efendi'nin aracılığıyla IV.Mehmed'in şehzadesi Mustafa'ya ''II.Mustafa'' 1669 yılında hoca olduktan sonra padişah fermanıyla kendisine mülazemet verilmiştir.
Daha sonra Feyzullah Efendi, ilmiye mesleğinde hızla yükselerek Haydarpaşa, Üsküdar Mihrimah Sultan, Sahn-ı Seman ve Ayasofya medreselerinde müderrislik yapmıştır.
1674'te İstanbul kadılığı payesiyle Sultan Ahmed Medresesi'ne, 1678'de ise, Rumeli kazaskerliği payesiyle Şehzade Ahmed'in ''III. Ahmed'' hocalığına getirilmiştir.
7 Kasım 1686'da nakîbüleşraf, IV. Mehmed'in hal'i ve II. Süleyman'ın tahta çıkışından hemen sonra
11 Rebiülahir 1099'da ise, ''14 Şubat 1688'' şeyhülislam olmuşsa da 17 gün sonra çıkan bir yeniçeri ayaklanmasıyla görevi son bulmuştur.
Ancak vaktiyle hocalığını yaptığı Şehzade Mustafa'nın tahta çıkısının ardından onun daveti üzerine Edirne'ye gelip ikinci defa şeyhülislamlığa tayin edilmiştir.
11 Şevval 1106/25 Mayıs 1695 ve bu makamda aralıksız sekiz yıldan fazla kaldı.
Feyzullah Efendi'nin II.Mustafa üzerinde büyük nüfuzu olduğundan Osmanlı tarihinde ilk defa olmak üzere oğlu Fethullah Efendi'nin kendinden sonra şeyhülislam olması hususunda padişahtan bir ferman almıştır.
Bu uygunsuz icraatları ve giderek nüfuzunu daha da arttırıp tayinlere, azillere müdahalesi içten içe büyük bir tepkinin oluşmasına yol açmış bozuk siyasi ve iktisadi durumun da etkisiyle ulema, asker ve nihayet İstanbul yerine Edirne'nin payitaht yapılacağı söylentileriyle tahrik edilen İstanbul halkı,
1703'te ayaklanmıştır.
Tarihlere Edirne Vak'ası veya Feyzullah Efendi Vak'ası adıyla geçen bu isyan sonunda Şeyhülislam Feyzullah Efendi ve ondan sonraki şeyhülislam adayı oğlu Nakibüleşraf Fethullah Efendi görevlerinden alındıktan sonra Feyzullah Efendi aynı tarihte feci şekilde öldürülmüş, mezarının Sitti Hatun Camii civarındaki Abdülkerim Mektebi avlusunda olduğu söylenmektedir.
Dokuz oğlu ve birçok kızı olan Feyzullah Efendi'nin oğullarından daha sonra şeyhülislamlığa kadar yükselenler olmuştur.
Kızlarını da ünlü ulema ve vezir ailelerine mensup kişilerle evlendiren Feyzullah Efendi,
bilhassa Minka-rizadeler ve Köprülüzadeler ile akrabalık bağları kurmuştur.
Ailece Halvetiliğe müntesip olan Feyzullah Efendi, kaynaklarda güler yüzlü, bilgili, faziletli, zeki, nüktedan, vakur ve yumuşak huylu bir kişi olarak anlatılır.
Suyolcuzade Mustafa Efendi'den hat ve özellikle nesih dersleri almıştır.
Bir divan teşkil edecek kadar Arapça şiirleri vardır. Tefsir ve hadis ilimleriyle uğraştığı bilinmektedir. Şeyhülislamlıkla padişah hocalığını birleştirdiği için "camiu'r-riyaseteyn" unvanıyla da anılmıştır. Feyzullah Efendi'nin Erzurum'da cami, medrese, darülkurra, mektep ve hamamı;
Şam'da darülhadisi; Edirne'de çeşme ve sebili; Mekke'de mescidi;
Medine'de medrese, kütüphane ve muallimhanesi; İstanbul Fatih'te medrese, kütüphane, mescid, mektep, muallimhane, çeşme ve meşrutaları vardır.
Feyziyye Darülhadisi olarak anılan Fatih'teki külliye halen Millet Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
