HAMAME Hatun (r.anha)...
Hz. Ebu Bekir'den sonra Müslüman olanlan,
Bilal-i Habeşi'nin annesi Hamame hanımdır.
Bilal'in babası, habeşi bir köle olan Rebah'tır.
Bilal de annesi de Rebah gibi köle idi.
Hamame, Mekke'de Cumah oğullarının kölesi idi ve kendi gibi köle olan Rebah ile evlendirilmişti. Bilal'i Habeşi, Mekke'de Cümah oğulları ailesi içinde doğmuş, Cümah oğullarından Ümeyye b. Halef'in kölesi olmuştu.
Bilal-i Habeşi ve annesi Hamame, peygamberimizin insanları gizlice İslam'a davet ettiği dönemlerin hemen başlarında Müslüman oldu.
Gerek Bilal, gerekse annesi Hamame,
Müslümanlığa gönülden bağlı temiz kalpli kişilerdi.
Bilal-i Habeşi, köle olmasına rağmen Müslüman olduğunu ilk açıklayan yedi mü'minden birisi olma şerefine ermiştir.
Kendisi mü'minlerin zayıf ve fakir tabakasındandı.
Bilal'in Müslüman olması ve bunu açıklamaktan çekinmemesi onun pek çok ve ağır işkencelere uğramasına neden olmuştur.
Dininden döndürülmek,
Lat ve Uzza adlarını andırılmak için yapılan en ağır işkencelere katlanır;
Haydi sende bizim gibi söyle diye zorlandıkça;
Dilim onu söylemeye dönmüyor onu söyleyemiyor. Ehad Ehad ''Birdir, Birdir'' demekten geri durmaz,
ne yaparlarsa yapsınlar Lat ve Uzza benimde tanrımdır dedirtemezlerdi.
Bilal-i Habeşi, türlü işkenceler altında inim,
inim inlerken, Hz. Ebu Bekir tarafından satın alınıp bu işkencelerden kurtarıldı.
Ebu Bekir onu satın alınca hemen azat etti.
Ebu Bekir Bilal'in annesi Hamame'yi de satın alıp azat etti, onu da işkencelerden kurtardı.
Peygamberimiz, ilk ezanı Bilal-i Habeşi'ye okutmuş, peygamberimizin birinci müezzini olma şerefine kavuşmuştur.
Bilal-i Habeşi hicretten sonra Medine'de peygamberimizin mescidinde sabah ezanını okuduktan sonra ezanın okunduğunu bildirmek üzere peygamberimizin o gece yanında bulunduğu hanımının kapısının önünde durarak;
''Hayya alessalah! Hayya alelfelah! Esselat'ü ya Resülallah der, peygamberimizin çıktığını görünce de kamet getirmeye başlardı.''
Bilal-i Habeşi peygamberimiz bayram namazına ve yağmur duasına çıkarken yanında bulunur,
Anezesini namazgaha kadar taşır,
varınca sütre olarak peygamberimizin önüne dikerdi.
Peygamberimiz ona, aynı zamanda hazinedarlık görevini de vermişti.
Bir gün peygamberimiz ona;
''Ey Bilal! Ben cennette gezinirken önümde senin ayakkabılarının tıkırtısını işittim buyurmuş,
cennetlik olduğunu haber vermiştir.''
Bu nedenle Bilal-i Habeşi Aşere-i Mübeşerre'nin
on birincisidir.
Bilal-i Habeşi, Allah yolunda Mekke'den Medine'ye hicret etti.
Bütün savaşlarda peygamberimizin yanında bulundu.
Peygamberimizin irtihalinden sonra Medine'de kalmaya dayanamadı.
Şama gitmek için halife olan Ebu Bekir'den izin istedi. Onun yanına gelerek:
''Ey Resulallahın halifesi! Ben gözümün nuru Resulallah aleyhisselamdan müminlerin en üstün ameli Allah yolunda cihattır buyurduğunu işitmiş bulunuyorum'' dedi.
Ebu Bekir'de ona;
Ey Bilal! Söyle bana, dileğin nedir? Diye sordu.
Bilal-i Habeşi de;
''Allah yolunda ölünceye kadar serhatlardan serhatlara koşarak cihat etmek istiyorum'' dedi.
Onun bu isteğine karşı Ebu Bekir;
''Ey Bilal! Sen bizi şu gördüğün hal üzere bırakıp gitmeyi uygun görür müsün?
Sen burada yanımda kalsan da bana yardım etsen olmaz mı?'' Diye sordu.
Bilal-i Habeşi onun bu isteğini kabul etmek istemedi. Bu nedenle;
''Ey Ebu Bekir! Eğer sen beni kendin için satın aldın, seninle birlikte bulunayım diye azat ettinse yanında alıkoy. Eğer Allah için satın alıp azat ettinse beni bırak da yüce Allah'ın hizmetine gideyim'' dedi.
Onun bu sözleri üzerine Ebu Bekir ağlamaya başlayarak;
''Ben seni muhakkak ki Allah için satın alıp azat etmişimdir.
Fakat Allah aşkına! Üzerinde bulunan hakkımı ve hürmetimi göz önünde tut da yanımdan ayrılma. Çünkü ben yaşlandım, zayıfladım.
Kemiklerim inceldi.
Ecelimde yaklaşmıştır.
Şu anda kavi dostların yardım ve desteğine muhtaç durumdayım'' dedi.
Bilal-i Habeşi Ebu Bekir'i kırmadı.
Onun vefatına kadar yanında kaldı.
Vefatından sonrada cihat için Şama gitti.
Hz. Ebu Bekir onu gördükçe;
Keşki bende Bilal gibi Bilal'in annesi ve babasından dünyaya gelmiş olsaydım der,
onun gibi olmak ister, ona imrenirdi.
Bilal-i Habeşi yetmiş yaşlarında Şamda vefat etti. Küçük Kapı yanında Şam kabristanına defnedildi.
Bilal-i Habeşi; uzun boylu, kurum gibi simsiyah tenli, kambur, çok ve kır saçlı idi.
Allah (c.c) onlardan razı olsun.
