14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Me'mun...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Halife Harun Reşid'le İranlı bir cariyenin oğluydu. Harun Reşid'in Arap eşinden olma Emin'den altı ay önce doğmuştu. 

Harun Reşid, tahtın birinci varisi olarak Emin'i seçti ve 802'de iki kardeşin haklarını resmen açıkladı. 

Buna göre, Me'mun, Emin'in veliahtlığını ve Bağdat merkez olmak üzere Irak ile batı eyaletlerinin başına getirilmesini kabul edecek,  

Emin de Memun'un Merv merkez olmak üzere doğu eyaletlerinin yönetimine gelmesini onaylayacaktı. Emin'den sonra ikinci veliaht olarak Horasan valiliğine atandı.

Ama Harun Reşid'in ölümünden sonra iki kardeş arasında baş gösteren anlaşmazlık kısa sürede silahlı çatışmaya dönüştü. 

Memun, kardeşiyle arasında baş gösteren halifelik kavgasını Arap kökenli olmayan ''İranlılar'' Şiilere dayanarak kazandı; 

Emin, saltanatı oğlu Abdullah'a bırakmak istediği için hükümdar olunca veraset haklarından yoksun bıraktığı Memun'u, sonradan veziri yapacağı İranlı Fazl bin Sehl ile İranlı bir komutan olan Tahir destekliyordu. 

Ancak Tahir, Tahran yakınlarında Emin'in ordusunu bozguna uğrattı; 

böylece Memun'un birlikleri İran'ın batı kesimini ele geçirdi. 

Emin, bir bölümü Suriyeli Araplardan oluşan yeni bir ordu toplamaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Sonunda, Nisan 812'de Bağdat kuşatıldı. 

Kent, umutsuz da olsa uzun bir direnişten sonra ancak Eylül 813'te ele geçirildi. 

Abbasi Devleti'ndeki iç çatışmaları da açığa çıkaran savaş, yalnızca Memun'la kardeşi arasındaki kişisel rekabetten değil, farklı siyasal dinsel eğilimler arasında eskiden beri var olan uyuşmazlıktan da kaynaklanıyordu. 

Memun, bütün Abbasi Devleti'nin halifesi olduktan sonra etkisi altında bulunduğu veziri Fazl bin Sehl tarafından Merv'de kalmaya, imparatorluğun Fars, Irak, Yemen bölgelerinde yönetimi, kardeşi Hasan bin Sehl'e bırakmaya razı edildi. 

Bu durum, Araplar'ın yer yer ayaklanmalarına yol açtı. Kısa süre sonra bunları yenileri izlediyse de hepsi bastırıldı.

İslam dünyasındaki Sünni Şii ayrımına son verme kararı herkesi şaşırttığı gibi kendi konumunun da sarsılmasına yol açtı. 

Varis olarak kendi ailesinden biri değil,  

Ali'nin soyundan gelen ve kızıyla evlendirdiği Ali bin Musa er-Rıza'yı seçti. 

Abbasilerin geleneksel siyah bayrağı yerine Şiilerin yeşil bayrağını benimsedi.

Ama iki tarafı uzlaştırmaya yönelik bu gösterişli çabalar umulan sonucu vermedi. 

Fanatik Şiileri yatıştıramadığı gibi, özellike Irak'taki Abbasi hanedanı taraftarları ve Sünniler arasında huzursuzluklara yol açtı. 

Bağdat'ta Sünniler Memun'un halifeliğini tanımadıklarını ve yerine üçüncü Abbasi halifesi Mehdi'nin oğlu İbrahim'i getirdiklerini ilan ettiler. Bunun üzerine Memun Bağdat'a gitmek üzere yola çıktı. 

Bu uzun yolculuk sırasında, Şubat 818'de, ülkedeki karışıklıkları kendisinden saklayan veziri Fazl bin Sehl'i öldürttü, ağustos ayında da, tarihçilerin zehirlenmeye bağladığı kısa bir hastalığın ardından Ali er-Rıza öldü.

819'da Bağdat'a girdikten sonra siyah hırka giymeyi sürdürdü. 

Bağdat'ta bir süre dirlik düzenlik sağlandıysa da başta Mısır olmak üzere Azerbaycan, Horasan ve Yemen gibi imparatorluğun çeşitli bölgelerinde ayaklanmalar ve kargaşa sürdü ve bunlar güçlükle bastırıldı. Azerbaycan'da, başlarında Babek Hürremi'nin bulunduğu ve Abbasi Hilafeti'ne karşı mücadele eden Hürremi Hareketine bağlılar yeniden harekete geçip tehlikeli olunca, Babek'e yapılan yardımın önlenmesi amacıyla Bizans'a bir sefer düzenleyerek Kappadokia'ya kadar ilerledi. 

 

Mutezile öğretisini benimsetme çabası:

Memun, daha Merv'deyken, İslam felsefesinde usçuluğu benimseyen Mutezile öğretisinin savunucularına ilgi göstermeye başlamıştı. 

Mutezile düşünürleri, Manicilik gibi inanışların etkisine karşı en uygun mücadele yolu olarak gördükleri usavurma yöntemlerini Eski Yunan ve Helenistik dönem filozoflarından almışlardır. 

Yunan felsefe ve bilim yapıtlarının çevrilmesini destekleyen Memun, Beytü'l-Hikme adlı bir akademi kurdu; buradaki görevli çevirmenlerin çoğu Hıristiyandı. 

Doğa bilimlerine de ilgi duyan Memun, Müslüman bilginlerin Antik Çağdan beri aktarılan astronomi bilgilerinin doğruluğunu araştırabilmeleri için gözlemevleri kurdu. 

Çevirmenleri ile bilimsel araştırmaları desteklemekle yetinmeyen Memun, Tanrı'nın zatından ayrı sıfatları olamayacağını öne süren, özgür iradeyi ve kişinin kendi eylemlerinden bütünüyle sorumlu olduğunu vurgulayan Mutezile öğretisini de halkına benimsetmeye çalıştı. 

Böyle bir öğreti, Kuran tefsirlerinde uzmanlaşmış ve Abbasi hanedanını savunan ulemanın etkisini azaltabilirdi. 

Günahkar hükümdarlara karşı isyan hakkını savunan özelliğiyle de Mutezile halifelere ek ahlaki ve dinsel yükümlülükler getiriyordu. 

Bu ilke, o zamana değin Abbasi halifelerinin iktidarlarının güvencesi olan geleneksel yaklaşımdan çok farklıydı ve öğretinin birçok yandaşı Şiiliğe ilgi duyduğunu gizlemeye gerek görmüyordu. 

Mutezilenin düşünsel gücünden etkilenen Memun,  

bu öğretiyi halka yeni ve daha esnek bir halifelik kavramını benimsetmenin yolu olarak gördü. 827'de Kuran'ın "yaratılmış" olduğu tezini kabul etti; 

böylece Ali'nin, öteki sahabiler karşısında üstünlüğünü de onaylanmış oluyordu.

833'ün başlarında ise, tüm halka Mutezileyi benimsetme kararı aldı. 

Bazıları Kuran'ın ''yaratılmış'' olduğunu söylemekten inatla kaçındı. 

Bu direnişin başını Hanbelilik mezhebi Hanbelilik mezhebinin kurucusu Ahmed İbn. Hanbel çekiyordu. Zincire vurularak yargılanmak üzere halifeye götürülen Ahmed İbn Hanbel, Memun'un Tarsus'taki ani ölümünden sonra geçici olarak serbest bırakıldı. İbn Hanbel'in mihne olarak bilinen sorgusu halkın bir bölümünün, Memnun'un benimsetmek istediği inançlara direndiğini de ortaya koydu. 

Memun 5 yıl doğuda Merv'de bağımsız olarak ve 

20 yıl tek Abbası halifesi olarak hüküm sürdükten sonra 833'de Tarsus'da 48 yaşındayken 9 Ağustos 833'te öldü. 

Vikipedi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *