Edebiyatımızda Kerem ile Aslı...
Kerem ile Aslı, 17. yüzyıldan günümüze gelen halk hikayesidir.
Anadolu'da 16. yy sonrasında hikayeci aşıklar halkın sanat edebiyat ihtiyacını karşılıyordu.
Köy köy geziyor, köy odalarında, düğünlerde,
köy ve kasaba kahvehanelerinde sazları eşliğinde hikayeler anlatıyordu.
Bunlar, bazen yaşanan olaylardan hareketle anlatılanlar...
Halk hikayeleri geleneği aslında sevgi hikayeleri ve aşıkların yaşamöyküleriydi.
İşte Kerem ile Aslı da bunlardan biridir.
Kerem ile Aslı hikayesinin üç varyantı olduğu bilinmektedir.
İlki Ankara Milli Kütüphane'de bulunan bir 19. yüzyıl cöngündeki Aşık Kerem Hikayesi,
öteki "Aslı-Kerem" başlıklı Türkmen varyantı,
elvi Han, Sümmani ile Gülperi de bunlardan...
Anlatıcı aşık önce hikayesini düzyazı biçiminde anlatır, hikaye eder.
Kerem ile Aslı hikayesinin yaratıcısı,
Aşık Kerem ya da Kerem Dede adıyla anılan Azerbaycan yöresi halk şairidir.
Bugüne kadar basılan çeşitli Kerem ile Aslı kitaplarında anlatıldığına göre, İsfahan şahının padişahının oğlu Ahmet Mirza ''Kerem'',
şahın hazinedarı Ermeni keşişin kızı Aslı'ya aşık olur.
Ne var ki din ayrılığı yüzünden onunla evlenmesi mümkün görülmüyor.
Çünkü bunu kızın babası Keşiş istememektedir. Kızını da alarak ailesini kaçırır.
Kerem arkadaşı Sofu Kardeş ile birlikte ilden ile kaçan keşişin ve Aslı'nın ardına düşer.
Uzun yolculuklar yapar..
Tüm yolculuklar boyunca Kerem arkadaşı Sofu'yla birlikte Türkiye'nin Kars, Van, Erzurum, Erzincan, Ankara, Sivas, Kayseri, vb illerini gezer.
Bugünkü sınırlan dışında Hoy, Gence, Tiflis, Revan, vb. yerlere ulaşır.
Anadolu'nun birçok yerinde, hanlarda, kahvelerde şiirler söyler; yollara, dağlara, akarsulara ''Sultan Dağı, Süphan, Nemrut, Kızılırmak, Murat Suyu, vb, hayvanlara turnalar, ceylanlar, vb'',
Aslı'ya benzettiği güzellere şiirler söyleyerek derdini anlatır, sevisini sorar.
Aslı'yı yakından görebilmek için kızın annesine bütün dişlerini çektirir.
Birçok güç durumdan da halk aşığı olduğu için kurtulmayı başarır.
Hikayeye olağanüstü öğeler de karışır;
iki sevgilinin doğumları bir dervişin verdiği sihirli elmayla olur. Zorda kalan Kerem'i Hızır kurtarır. Dağlar, ırmaklar o şiir söyleyince geçit verir. Delikanlıyı sınamak için tabuta giren bin ona oyun edenlerle birlik olduğu için can verir.
Kerem ceylanlarla, Gemibeli denen,
Nuh'un gemisinin bulunduğu bir yerde bir kurukafayla konuşur...
Tüm bu yolculuklar sırasında Halep paşasıyla tanışır.
Derdini anlatır. Onun sevgisini kazanır.
Paşanın emriyle keşiş de ikna olur.
Kerem Aslı'yla evlenir.
Ancak keşiş, bu evlenme işine yine pek razı değildir. Bunun için de bir cinlik düşünür.
Düğün gecesi kızına giydirdiği gömleğe büyü yapar.
Gömleğin düğmeleri ne yapılırsa yapılsın, açılmayacaktır. Nitekim de öyle olur.
Kerem, gerdeğe girdikten sonra Aslı'nın gerdek gömleği bir türlü çıkarılamaz.
Kerem düğmeleri açarken, bir yandan düğmeler kapanır.
Bir türlü işin içinden çıkamazlar.
Bunun için de bir ah çekince birdenbire ağzından çıkan alevle yanarak ölür.
Aslı ne olup bittiğinin şaşkınlığını yaşarken, sevgilisinin külleri arasında kalmış kıvılcımla o da saçlarından tutuşup can verir.
Hikaye böyle...
Hikaye böyle biter ve böyle bittiği bilinir.
Ancak hiç de öyle bitmeyen anlatılar da var;
Kerem bu sihirli düğmelerden kurtulmak için Allah'a yalvarmış, duası kabul edilerek sihir bozulmuştur,
iki sevgili çektikleri bunca sıktının ardından birbirlerine kavuşurlar.
Hikayenin bir başka varyantına göre yanarak ölen Kerem'in kabri başında Aslı, kırk yıl bekler,
Allah'a yalvararak sevdiğini diriltmesini niyaz eder. Duası kabul edilir ve Kerem dirilir,
Aslı gençleşir ve iki sevgili muratlarına ererler...
***
Kerem ile Aslı'dan:
Hey ağalar nicedeyim,
Ben dönerim gönül dönmez;
Bir yavruya düştü meylim,
Ben dönerim gönül dönmez.
***
Keklik gibi sekişliden,
Göğsü elvan nakışlıdan,
Bir harami bakışlıdan,
Ben dönerim gönül dönmez.
***
Bana kaş oynatır nadan,
Öptüm, kaşından gözünden
Aslı, bir keşiş kızından
Ben dönerim gönül dönmez.
***
Yoluna koymuşum canı,
Didemden akıttım kanı,
Kerem sevdi Aslı Hanı,
Ben dönerim gönül dönmez.
***
Ala gözlerine kurban olduğum
Hep senin derdinden yanar ağlarım
Kime arzedeyim garip halimi
Ellerin yanında görür ağlarım
***
Benden kaçar sevdiğim, gayrden kaçmaz
Dahi pek küçüktür, aşıkın bilmez
Yalvarsam Mevla'ya dileğim geçmez
Yüzümü yerlere sürer ağlarım
***
Yine düşt'ayrılık vücut şehrine
Yürek mi dayanır dilber çevrine
Sürülünce insan mahşer yerine
Hakk'ın divanına durur ağlarım
***
Kerem der bu firkatla yanarsam
Tükenir ömrümüz bir gün ölürsem
Bu hasretle kıyamete kalırsam
Kefenim boynuma sarar ağlarım
-----------
