24 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Resulullah'ın İslama davet ettiği krallar...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Allah, Peygamberimiz (sav)'i, Kuran'ın mesajını sadece Araplara değil, tüm insanlığa tebliğ etmekle görevlendirmişti. 

Bu nedenle Peygamberimiz hicretin yedinci yılında kral ve hükümdarların yanısıra Hristiyan,  

Yahudi ve Mecusi topluluklara da İslam'a davet mektupları yollamıştır. 

Allah Kur'an ayetinde Peygamberimizin tüm insanlığa gönderildiğini şöyle bildirir;

De ki; 

"Ey insanlar, ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisi peygamberiyim,  

Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur,  

O diriltir ve öldürür. 

Öyleyse Allah'a ve ümmi peygamber olan elçisine iman edin. 

O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. 

Ona iman edin ki hidayete ermiş olursunuz. 

(Araf Suresi; 158)

Peygamberimiz Hudeybiye Barışı sonrası İslam'ı tüm dünyaya yaymak için o nurlu elleriyle,  

o hikmetli sözleriyle ''İslam'a davet'' mektuplarını hazırladı ve bunları dönemin krallarına, hükümdarlarına, valilerine göndermeye karar verdi. Bir gün sahabeyi yanına çağırarak,  

''Allah, beni bü­tün insanlara rahmet olarak gönderdi. 

İslam'ı yayma hususunda bana yar­dımcı olun!'', dedi. 

Peygamberimizin bu isteği hemen hayata geçirildi ve gittikleri ülkelerin dillerini bilen sahabe o muhteşem mektupların pekçok ülkeye ulaşmasında görev aldı.

Peygamberimiz (sav) gönderdiği tüm mektupları özel ve önemli olduğunu belirtmek için mühürlemişti. Gümüş bir yüzük üzerine sırayla ''Allah Resulü Muhammed'' yazdırdı ve bütün mektupları bununla mühürleyerek gönderdi. 

Tüm dünyanın Efendisi Peygamberimiz (sav) bu yüzüğü vefatına kadar o nurlu, tertemiz ellerinde taşıdı. 

Vefatından sonra sırasıyla yüzüğü Hz.Ebu Bekir,  

Hz.Ömer ve Hz.Osman emanet aldılar.

Peygamberimiz 610 yılında ilahi tebliğ görevine başladıktan beş yıl sonra Mekke'li müşriklerin baskı, tehdit, ticari ambargo ve saldırılarından dolayı sahabenin bir kısmını iki ayrı kafile olarak birer yıl arayla Habeşistan'a gönderdi. 

İkinci kafilenin içinde Peygamberimizin (sav)'in yeğeni Cafer bin Ebu Talib de vardı. 

Cafer beraberinde Peygamberimiz (sav)'in Necaşi'ye yazdığı mühürlü İslam'a davet mektubunu da taşıyordu. 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla mektubuna başlayan Peygamberimiz (sav) şunları yazıyordu:

''Allah Rasulü Muhammed'den Habeş Necaşisi Ashama'ya,

Kendisi'nden başka İlah bulunmayan gerçek Hükümdar, Mukaddes, Selam, Koruyucu,  

Kurtarıcı olan Allah'ın övgüsünü sana iletirim. 

Tasdik edip şehadet ederim ki; 

Meryem oğlu İsa, Allah'ın Ruhu ve Kelimesi'dir. 

O, kendisine dokunulmamış Meryem'e nasib edilmiştir. 

Böylece Meryem İsa'ya hamile kalmış,  

Allah Te'ala da Ruh ve Nefesi'nden olmak üzere Adem'i nasıl yarattıysa onu da öylece yaratmıştır. Seni Tek olan ve Eşi bulunmayan Allah'a çağırıyorum. 

O'na itaat konusunda karşılıklı yardıma çağırıyorum. Beni takib et, bana uy ve bana gelen şeye iman et. Muhakkak ki ben, Allah'ın Resuluyüm. 

Bu nedenle seni ve etrafında bulunan askerlerini Allah'a iman etmeye davet ediyorum. 

Nasihat ve sözlerim size ulaşınca kabul etmenizi tavsiye ederim. 

Amca tarafından yeğenim olan Cafer'i yanında az sayıda Müslüman grubuyla beraber sana doğru yola çıkarıyorum. 

Selam gerçek hidayet yolu üzerinde bulunanlara olsun.''

Necaşi, Peygamberimizin, Allah'ı yücelten ve İsa Peygambere övgü dolu sözlerin yer aldığı bu mektuptan çok etkilenir ve kendisine sığınan Müslümanların güvenlik içinde ülkesinde yaşamalarına izin verir. 

Ancak bu esnada müşriklerin öfkesi Mekke'yi aşar ve Necaşi'ye hediyelerle bir elçi heyeti göndererek Müslümanların oradan çıkarılmalarını isterler. 

Hz. Muhammed (sav)'in sözlerinden çok etkilenen Necaşi Ashama, müşriklerin bu sözlerine hiç aldırış etmez ve Rasulullah'ın yeğeni Cafer'i sarayına çağırıp görüşür. 

Cafer bin Ebu Talib, Necaşi'ye, Allah'ın içlerinden birini elçi seçip gönderene kadar cahillerden olduklarını, Allah'a iman etmeyi, namaz, oruç, zekat ibadetlerini, kadınlar hakkında kötü konuşmamayı, yetimin hakkını korumayı, emanete ihanet etmemeyi Hz. Muhammed (sav)'den öğrendiklerini anlatır. Ardından Necaşi'nin isteği üzerine Kuran'da Hz.İsa ve Hz. Yahya'nın doğumu ile ilgili ayetlerin yer aldığı Meryem Suresi'ni okur. 

Necaşi ve yanındaki Hristiyan din adamları Kur'an ayetlerini dinlerken duydukları coşkudan gözyaşlarını tutamazlar. 

Necaşi, Kuran ayetlerinin İncil ve Tevrat'taki anlatımlarla aynı olduğunu duyunca Mekkeli müşrikleri hediyeleriyle birlikte geri gönderir. Peygamberimiz (sav)'in İslam'a davet mektubunu alan, Meryem Suresi'ni dinleyen Necaşi,  

etrafındaki din adamlarıyla beraber İslam'ı kabul eder. 

 Daha sonra oğlunun aracılığı ile Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e bir mektup göndererek,  

İslam'a girdiğini bildiren Necaşi, Hz.Muhammed (sav)'e olan sevgi ve saygısını şu sözlerle dile 

getirmişti; 

"Keşke şu saltanata bedel, Muhammed-i Arabi Aleyhissalat'ü Vesselamın hizmetkarı olsaydım! 

O hizmetkarlık, saltanatın pek fevkindedir."

Necaşi vefat ettiğinde, gıyabi cenaze namazını Medine'de Peygamber Efendimiz (sav) kıldırmıştır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *