23 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ukayl El- Münbeci...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Şam'ın büyük velîlerinden. 

İsmi Ukayl, lakabı Tayyar'dır. 

Doğum ve vefat tarihleri bilinmemektedir. 

On ikinci asırda yaşadı. 

Münbec denilen yerde medfun ve kabri ziyaret mahallidir.

Ukayl hazretleri ilim ve edeb üzere yetişti. 

Ömeriyye'de olgunlaşıp, hal sahibi bir veli oldu.

Büyük bir zat olan Ukayl hazretlerinin davranış ve konuşmaları hikmetli idi. Bir gün, Şeyh Mesleme hazretlerinin talebelerinden birkaçı ile birlikte Fırat Nehri kenarına geldiler. 

Herbiri seccadesini su üzerine sererek, oturup karşıya geçtiler. 

Ukayl el-Münbeci de seccadesini serdi. 

Üzerine oturmasıyla suya battı ve bir müddet sonra karşı kıyıdan çıktı. 

Fakat üzerinde en küçük bir yaşlık görülmedi. 

Talebeleri, bu durumu gidip hocaları Şeyh Mesleme hazretlerine arzedince; 

"O, rahmet deryâsına dalanlardan biridir, " buyurdu. 

Bu sebeple ona Gavvas dendi.

Ukayl el-Münbeci, şarktaki köylerden birinde iken,  

başka bir yere gitmek istedi. 

Kaldığı köyün minâresine çıktı ve halka seslenip oraya çağırdı. 

Halk toplanınca, kendisini minarenin şerefesinden boşluğa bırakıverdi ve uçmaya başladı. 

Peşinden gidenler onu Münbec denilen köyde buldular. 

Bu sebeple de kendisine Tayyâr, havada uçan denildi.

Şeyh Osman bin Merzuk anlatır: 

"Ukayl el-Münbeci hazretleri,  

Şeyh Mesleme hazretlerinin talebelerinden hal sahibi on yedi kişi ile berâber bir mağarada oturdular. 

Herbiri bastonunu orada bir yere koydu. 

O esnada bazı kimseler gelip, bu asaları yerlerinden kaldırdılar. 

Sıra Ukayl el-Münbeci'nin asasına gelince,  

onu kaldırmaya muvaffak olamadılar. 

Bu durumu gören bu salih kişiler,  

hocalarının yanına dönüp durumu arz ettiklerinde,  

Mesleme hazretleri; 

"Asayı kaldıranlar bu zamandaki Allahü te'ala'nın veli kullarıdır. 

Kaldırdıkları her asa, sahibinin derecesi kadardı. 

Fakat Ukayl'ın asâsını kaldıramadılar, çünkü onun derecesi çok yüksekti." buyurdu.

Ukayl el-Münbeci, bir gün sefer hazırlığını yapıp evinden çıktığında,  

kendisini uğurlamak için bekleyen büyük bir topluluğu ve talebelerini gördü ve; "Bak senin için ayakta bekliyorlar, " diye içinden geçirdi. 

Sonra da ağlamaya başlayıp şu meâldeki şiiri söyledi: 

"Sizi sevmekte ben haddimi aştım. İnandım ki, sizin sebebinizle ben merhamet olunurum. 

Büyükleri seven, seven kerim olmasa bile, onları sevmek sebebi ile ikrama kavuşur."

Hikmetli sözleri çoktur. 

Kendisine "Marifet nedir" denildi. 

O; "Marifet odur ki, ona kavuşmakla Allah'ü te'âlâ her şeyden üstün tutulur, " buyurdu.

"Bir kimse kendisi için üstünlük iddiâ eder veya söz söylemekte ileri giderse,  

o mârifet sâhibi olamaz ve Allahü teâlâyı tanıyamaz, " buyurdu. 

Sık sık Allah'ü te'âlâ'dan korkmanın ehemmiyetini bildirirdi. 

Bu sebeple; "Allahü teâlâdan korkmak, her işin başıdır. 

Fakat bu herkeste başkadır, " buyurdu.

Hikmetli nasihatlerinden bazıları da şunlardır:

"Yol ikidir: 

Ciddiyet, sıkıntıya tahammül. 

Bir de haddi aşmamak ve beklemektir."

"İnsanların iyi taraflarını görmeli, günahlarını araştırmamalıdır."

"İddiacı, her şeyde kendini ileri sürer ve gösterir. 

Böyle kişilerden sakınmak lazımdır."

Nefsinin arzu ve istekleriyle mücadele eden kimse,  

Allahü teâlâya karşı irfân sâhibi olur. 

Kalben, halktan kurtulursan, Allahü teâlâyı tevhid etmiş,  

bir olduğunu yakîn olarak anlamış olursun."

Ukayl hazretleri, bir gün Münbec'de bir dağ kenarındaydı. 

Yanında da sâlih, temiz kimselerden müteşekkil bir topluluk vardı. 

Bunlardan biri, "Sadık bir kul olmanın alameti nedir" diye sordu. 

Ukayl el-Münbecî de; 

"Sadık bir kul, bu dağa hareket et dese, hareket eder, " buyurdu. 

O esnada dağ sallanmaya başladı. Yine oradakilerden biri; 

"Tasarruf sahibi olmanın alameti nedir" diye sorunca; 

"Karadaki hayvanlar, denizdeki balıklar toplansınlar dese, derhal toplanırlar." buyurdu. 

Daha sözünü bitirmeden dağdan hayvanlar inmeğe başladı. 

Balıkçılar da, Fırat'ın çeşit çeşit balıkla dolduğunu haber verdiler. 

Onlardan biri tekrar; 

"Zamânın en üstünü olmanın alâmeti nedir" diye sordu. 

Ukayl hazretleri buna da; 

"Ayağını şu kayaya vursa, pınarlar fışkırır, " der demez,  

oradaki kayadan sular fışkırdı ve sonra tekrar eski hâline döndü.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *