22 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Zatür Rika Seferi'nde meydana gelen mucizeler...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Gatafan kabilelerinden Muhariboğulları ve Sa'lebeoğulları'nın birleşerek Müslümanlara savaş açmaya hazırlanmaları üzerine,  

Allah Rasulü, dört yüz kişilik bir ordu ile onların üzerine yü­rüdü.

Mü'minleri karşılarında gören müşrikler, korkarak geri çekildiler. 

Bir müddet sonra mü'minler, vakti girmiş olan öğle namazını eda ettiler. 

Uzaktan onları gözetleyen düş­man, bu duruma hayıflanarak namaz esnasında saldırmadıklarına pişman oldular. 

İçlerinden biri;

''Üzülmeyin! 

Onların bir namazları vardır ki, onlar için babalarından ve evlatlarından daha kıymetlidir. 

Bu namaz, ikindi namazıdır, " dedi. 

Beklemeye başladılar.

Cenab-ı Hak, bu esnada Cebrail'i gönderdi. 

Düşmanın planını suya düşüren şu emr-i ilahi sadır oldu;

''Ey Rasulüm! Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı Sen'inle beraber namaza dursunlar,  

silahlarını yanlarına alsınlar,  

böylece namazı kılıp secde ettiklerinde ''diğerleri'' arkanızda olsunlar! 

Sonra henüz namazını kıl­mamış olan diğer grup gelip Sen'inle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbir­lerini ve silahlarını alsınlar! 

O kafirler arzu ederler ki, siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olasınız da üstünüze ansızın baskın yapsalar…'' (en-Nisa, 102) 

Bu şekilde kılınan namaza ''salat-ı havf'' ''korku namazı'' denildi.

Nasıl kılınacağını Cebrail (as) öğretti. 

O gün, ikindi namazı böyle eda edildi ve saldırmak için fırsat kollayan düşmanın bekleyişi boşa çıktı. 

Sefer, on beş gün kadar sürdükten sonra, düşmanın korkup geri 

dönmesi ile ni­hayete erdi.

Ebu Musa el-Eş'ari şöyle anlatır:

''Resulullah ile birlikte sefere çıkmıştık. 

Altı kişi nöbetleşe bir deveye biniyorduk. 

Yürümekten ayaklarımız delinmişti. 

Benim de ayaklarım delinmiş ve tırnaklarım düşmüştü. 

Ayaklarımıza bez parçaları sarıyorduk. 

Bu bez parçalarından dolayı o sefere Zatü'r-Rika ismi verildi.''

Yokluk ve imkansızlık, ashab-ı kiramı vazifelerini ifadan ve Allah yolunda cihaddan alıkoyamamıştır. 

Bununla birlikte onlar yaptıkları salih amelleri gizli tutmak,  

Allah'a itaat sadedinde çektikleri çileleri ifşa etmemekte titizlik gösterirlerdi. 

Böyle şeyleri, ancak gerektiğinde ve bir maksadın tahakkuku için,  

mesela ibret alınsın, uyulup amel edilsin veya muzdariplere teselli olsun diye anlatırlardı.

Bu sefer esnasında Allah Rasulü, abdest için su istemişti. 

Lakin hiç kimsede su bulunamadı. 

Bunun üzerine Hazret-i Peygamber'in, mübarek ellerini,  

dibinde çok az su bulunan bir kaba sokmasıyla parmaklarından mûcizevi musluklar aktı. 

Bu su ile bütün ordu susuzluğunu giderdi. 

Allah Rasulü, ellerini çıkardıklarında çanak hala su ile dopdolu idi.

Zatü'r-Rika Gazvesi'nden dönerken, öğle vakti ağaçlık bir vadiye geldiklerinde, Rasulullah mola vermiş, mücahitler de gölgelenmek üzere çevreye dağılmışlardı. Efendimiz ''Semure'' denilen sık yapraklı bir ağaç altında istirahate çekilmiş, kılıcını da ağaca asmıştı. 

Ashab birazcık uyumuşlardı ki, Rasulullah'ın kendilerini çağırdığını işittiler ve hemen yanına koştular. 

Orada bir bedevinin olduğunu gördüler. 

Allah Rasulü şöyle buyurdu:

''Ben uyurken bu bedevi kılıcımı almış. 

Uyandığımda kılıç kınından sıyrılmış vaziyette elindeydi. 

Bana;

''Sen'i şimdi benim elimden kim kurtaracak''.. dedi. 

Ben de üç defa;

''Allah!'' cevabını verdim. 

(Buhari)

Fahr-i Kainat, canına kasteden bu bedeviyi cezalandırma yoluna gitmedi,  

bilakis onu İslam'a davet etti. 

Bu ulvi davranış karşısında adeta eriyen bedevi, kavminin yanına döndüğünde;

''Ben insanların en hayırlısının yanından geliyorum'', demekten kendini alamadı. 

(Hakim)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *