23 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Yalancı Peygamberlerin Ortaya Çıkması...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Peygamber Efendimizin Veda Haccı'ndan sonra,  

etraftan gelen Müslüman­lar memleketlerine dönmüşlerdi. 

Aldıkları talimatları mem­leketlerine götür­müşler,  

halka onları anlatmışlardı.

Veda Haccı esnasında inen Maide Suresi'nin üçüncü ayet-i kerimesi,  

dinin kemale erdiğini beyan ediyordu. 

Bu, Re­sul-i Kibriya Efendimizin aynı za­manda vefatının da yakınlaştığının 

ifadesi oluyordu. 

Bunu bir kısım Müslü­man sezmişti. 

Veda Haccı'ndan sonra Peygamber Efendimizin hastalanması ise,  

buna kuvvet vermişti.

Bu esnada Araplardan bazı kimseler peygamberlik davasına kalkıştı.

Bunların ilki, Beni Ans kabilesinden Esvedü'l-Ansi diye tanınan 

Abhele b. Ka'b idi. 

Kahin ve hokkabaz bir adamdı; 

sözleriyle halkı tesir altına alırdı.

Yemen'de ortaya çıkan bu adam, peygamber olduğunu ve meleklerin ken­di­sine vahiy getirdiğini iddia etmeye başladı. 

Birtakım yalan, dolan ve hi­lelerle Yemen ahalisinden birçok kimseyi aldattı. Necran halkı da ona tâbi oldu. 

Daha sonra San'a'ya gidip orayı da zaptederek fesat ve irtidat dairesini genişletti.

Yemen'de bulunan Müslüman vali ve memurlar orayı terk etmek duru­mun­da kaldılar. 

Hz. Muaz b. Cebel, Ma'rib'de bulunan Ebu Musa el-Eş'ari Haz­retlerinin yanına gitti. 

Daha sonra ikisi ora­dan Hadramut'a gittiler.

Resul-i Kibriya Efendimiz, durumu haber aldı; 

Yemen'deki Müslümanlara,  

''Her nasıl olursa olsun Ab­he­le'­nin hakkından geliniz!'',  

diye haber gönderdi.

Yemen'deki Müslümanlar bu emir üzerine harekete geç­tiler; 

sonunda, onu evinde öldürdüler. 

Esved'in öldürüldüğü haberi, Medine'ye,  

Peygamber Efen­dimizin vefatından bir gün önce,  

Pazar günü ulaştı. 

Yalancı Esved'in öldürül­mesinden sonra Müslüman vali ve memurlar tekrar Yemen'e döndüler.

***

Müseyleme-i Kezzab'ın Peygamberlik İddiasıyla Ortaya Çıkışı:

Yine Hicret'in 10. senesinde, Müseylime-i Kezzab,  

Yema­me'de peygamber­lik davasına kalkıştı.

Müseylime, daha önce Beni Hanife temsilcileriyle Medine'­ye gelerek,  

Pey­gamber Efendimizle görüşüp Müslüman ol­muş­tu. 

Yema­me'­ye dönünce tekrar irtidat etti.

İrtidat ettikten sonra Müseylime, Pey­gam­be­ri­mize ortak olduğunu iddia et­meye ve yaymaya başladı. 

Kısa zamanda hokkabazlık ve sihirbazlığıyla Beni Ha­nif ve Ye­ma­me halkından birçok kimseyi kandırıp etrafına topladı. 

Hatta bir ara Kur'an-ı Kerim'i bile taklide kalkıştı! 

Bir­ta­kım gülünç sözler dizip Kur'an diye okurdu. 

Uydurduğu lâf­lardan bazıları şunlardı:

''Fil nedir''... Filin ne olduğunu sana ne bildirdi... 

Onun hurma lifinden ip gibi kuyruğu ve uzun hortumu vardır. 

Bu, Rabbimizin yarattıklarından azıcığıdır!''

Yalançı Museylime'yi gülünç duruma sokan bir başka sözü ise, şuydu:

''Ey kurbağa kızı kurbağa! 

Ne diye nak nak, vak vak edip duruyorsun! 

Üs­tün suda, altın balçıkta! 

Sen, ne suyu bulandırabilirsin, ne de içene mani olabi­lirsin! 

Yarasa, sana ölüm haberini getirinceye ka­dar yerde bekle!''..

Peygamber Efendimiz, Necid diyarında bulunan Müslümanlara da haber göndererek, Müseylime-i Kezzab'ın hak­kından gelmelerini emir buyurdu.

Resul-i Kibriya Efendimizin ebediyet alemine irtihalinden sonra,  

Hz. Ebu Bekir, Halid b. Velid komutasında Müseyli­me'nin üzeri­ne bir ordu gönderdi. Ve,

Vahşi b. Harb, Hz. Hamza'­yı şehit ettiği harbesiyle onu da öldürdü.

Yemame savaşında Müseylemet-ül-Kezzab'ın etrafına toplanarak dinden dönenlerle büyük bir savaş yapıldı. 

Mürtedlerden yirmi bin kişi öldürüldü. 

Müseyleme ile askerleri mağlup ve perişan oldu. 

Zeyd bin Hattab, Sabit bin Kays-ı Ensari, Ebu Dücane,  

Ebu Huzeyfe ibni Utbe, 360 Muhacir, 360 Ensar ve binden fazla da Tabiin şehit oldu. 

Müseyleme bu savaşta Ashab-ı kiramdan Vahşi radıyallah'ü anh tarafından öldürüldü. 

Vahşi radıyallahü anh, Müseyleme'yi nasıl öldürdüğünü şöyle anlatmıştır: ''Müseylemet-ül Kezzab üzerine gönderilen orduya katıldım. 

Umarım ki Müseyleme'ye karşı çıkarım,  

onun cezasını veririm, dedim. 

Nihayet savaş yapıldı ve İslam ordusu galip oldu. 

Bir de ne göreyim. 

Müseyleme yıkık bir duvar dibinde sanki esmer bir deve gibi saçı başı dağınık bir halde duruyordu. 

Hemen harbemi öyle bir attım ki, Müseyleme'nin göğsüne saplanıp iki küreği arasından çıktı. 

Bunun üzerine Ensar'dan bir kişi ona doğru koştu ve başını bir kılıç darbesiyle uçurdu.''

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *