23 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hekimbaşı Salih Efendi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Karadeniz eşrafından İsmail Efendi hacı olup,  

Mekke'den döndüğü yıl 1816'da oğlu Mehmet Salih doğdu. 

Mehmet Salih, bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe geçerken 

Osmanlı İmparatorluğu, Sultan II.Mahmut'un yönetiminde her alanda uygar bir ülke olma yolunda ilerliyordu. 

Yapılan yeniliklerden biri de, 14 Mart 1827'de, İstanbul'da,  

Batı'lı anlamda ilk tıp okulu olan ''Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin'' kurulmasıydı.

Fransızca eğitim verecek olan ''Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'',  

1839'da Sultan II Mahmut tarafından açıldı. 

Açılış yılında eğitime başlayan öğrenciler arasında Hacı İsmail Efendi'nin oğlu Mehmet Salih de vardı.

Sultan II Mahmut, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin açılışından birkaç ay sonra ölünce yerine oğlu Abdülmecit Osmanlı Padişahı oldu. 

Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin ilk mezuniyet sınavı da,  

dört yıl sonra, Sultan Abdülmecit'in huzurunda yapıldı. 

Dört yıllık Fransızca eğitimi başarıyla tamamlayarak,  

1843'te mezun olmaya hak kazanan onaltı öğrenciden biri,  

mezunlar listesindeki ilk isim Mehmet Salih Efendi idi.

Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'yi bitirdikten bir yıl sonra Doçent,  

ertesi yıl da Profesör olan Dr. Mehmet Salih Efendi'nin Tıbbiye'deki çalışkanlığı ve serbest hekimlikte gösterdiği başarısı kısa sürede kulaktan kulağa ulaşarak ünü yayıldı. 

Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, çocuklarına öğretmenlik yapmasını isteyince de, Salih Efendi Mısır'a gönderildi. 

Bir yıl Kahire'de kaldıktan sonra İstanbul'a döndü ve Saray'da,  

Abdülhak Hamid'in dedesi Hekimbaşı Abdülhak Molla Efendi'nin yanında,  

İkinci Hekimbaşılık görevine atandı. 

Çok geçmeden, gene aynı yıl içinde Sultan Abdülmecit'in Başhekimliğine getirildi.

Hekimbaşı olduğu dönemde Avrupada ve Osmanlı topraklarında müthiş bir veba salgını oldu. 

1866 da bütün Avrupa'lı hekimleri de toplayarak Galatasaray Lisesinde geniş çapta bir konferans düzenledi ve Uluslar arası Karantina kurallarının belirlenmesinde en önemli rolü üstlendi.

Hekimbaşı olarak saray yaşamının içine katılması,  

Salih Efendi için önemli değişikliklere atılan bir adım oldu. 

Sarayda gördüğü bir cariyeye aşık oldu. 

Onunla evlenebilmesi için Padişah'ın iznini alması gerekti. 

Ne var ki, bu ilk evliliğinden çocuğu olmayınca ikinci bir evlilik yapacak,  

bu eşinden 3 oğlu, ''Muhterem, Cevat, Hayri'' doğacak ve 2. eşini de çocuklarını 60 yaşında çeşitli hastalıklardan kaybedince aşık olup evlendiği padişahın kız kardeşinin sevgili cariyesi Çerkez güzeli,  

16 yaşındaki üçüncü eşi Payidar Hanım'dan üç kızı ''Übeyde, Meliha ve Sakıbe'' doğacaktı.

Gene Saray'a girip Hekimbaşı olarak çalıştığı yıllarda Dr. Mehmet Salih Efendi Anadolu Hisarı'ndan Kanlıca'ya giden yolda,  

deniz üzerinde olduğu için o gün ''sahilhane'' bugün yalı denilen ahşap bir ev sahibi oldu. 

Önceleri yalnız orta bölümündeki geniş sofa ile altında ve üstünde odaların bulunduğu bu yalıyı, eline para geçtikçe,

her iki yanına ekler yaparak büyüttü. 

Denizden bakınca sol tarafında selamlık,  

sağ tarafında harem bölümleri bulunan yalının bahçesi ve kara tarafındaki tepelere uzanan arazide ilaç yapımında kullanılan çeşitli bitkiler,  

meyve ağaçları ve çiçekler yetiştirmeye başladı.

Sultan Abdülmecit'in ölümünden sonra saraydan ayrılan Dr.Mehmet Salih Efendi ölümüne kadar Tıp fakültesinde Nebatat ''Botanik'' dersleri verdi. 

Tıp eğitiminin Fransızca yerine Türkçe okutulması için mücadele etti ve sultanı bu konuda ikna etti. 

Ders kitaplarının Fransızcadan Türkçeye çevrilmesinde büyük katkıları oldu.

Yetmişdokuz yaşına kadar uzun ve üretken bir ömür süren Hekimbaşı Salih Efendi, kızı Sakıbe altı yaşındayken bir Bayram Günü Anadolu Hisarı'ndaki bu yalıda öldü ''1895''.

 Cenazesi yalıdan kayıkla alındı ve Eyüp sultan'a deniz yoluyla nakledilip orada defnedildi.

Bugün, adını taşıyan bu yalıda, Hekimbaşı Salih Efendi'nin en küçük kızı Sakıbe Hanım'dan doğma torunu Mehlika Hanımın kızları Süveyda ve Zerhan ile çocukları Zeynep ve Salih Burak yaşamaktadır.

***

Abdülhak Molla... 

Osmanlı hekimi. 

Türkiye'de karanti­na örgütünün kurulması,  

zorunlu çiçek aşısının uygulanması ve tıp öğ­rencilerine 

otopsi yapma hakkının tanınması, tıp alanında gerçekleştir­diği başlıca hizmetlerdir. 

Divan-ı Hümayun'da görevli Mehmed Emin Şükuhi Efendi'nin oğlu,  

tarihçi ve hekimbaşı Hayrullah Efendi'nin babası,  

Abdülhak Hamid'in dedesidir. 

İstanbul'da doğdu, aynı kentte öldü.

Medresede hekimlik öğrenimi gördükten sonra,  

1801'de Eski Saray'a hekim oldu. 

Bir süre eski görevine devam eden Abdülhak Molla,  

1827'de Asakir-i Hassa hekimbaşı-lığına atandı. 

Medreseden yetiştiği için kendisine 1828'de Selanik,  

sonra Yenişehir mollalığı, 1829'da ''Mekke'' ve 1832'de ''İstanbul'' payesi verildi,  

1834'te de hekimbaşılığa atandı. 

Mekteb-i Tıbbıye-i Adliye nazırlığına seçildi. 

1836'da ''Anadolu'' payesi verildi. 

1841'de Rumeli kazaskeri payesini aldı. 

1847'de Maarif Mec­lisi başkanlığına ve aynı yıl üçüncü kez hekimbaşılığa getirildi. 

1852'de kendisine Reisül-ulema sanı verildi. 

Eczanesinin kapısına astığı ''Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı'' yazısı onun simgesi olmuştur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *