MERHABA ORTADOĞU

GAZETECİLİK yaşamımda yeni bir heyecanın eşiğindeyim.

Ajanslarda, gazetelerde yıllarca muhabirlik yaptım, fotoğraf çektim, yazılar yazdım. Bundan sonra yaşadığım Miami'den göndereceğim yazılarla sadece sizin hizmetinizdeyim.

Sizlere buralardan haberler, ilginç olaylar, gündemdeki konular, ülkemizle ilgili konuşulanlarla ilgili ne varsa göndereceğim. İçlerinde espri de olacak, dram da... Bazen kızacağız, bazen güleceğiz. Ama hepsinden önemlisi ülkemizi düşüneceğiz.

Gururla söyleyebilirim ki; artık ben de Ortadoğu ailesinin bir üyesiyim.

Umarım sizleri sıkmam. Sıkıldığınızda ise uyarılarınız olursa beklerim.

Hepimize hayırlı olsun.

BURADA BİZİ KİM TEMSİL EDİYOR?

Biz Türkler bu kıtaya geç gelmişiz. Bizden önce Amerika'ya ayak basan İtalyanlar, Yahudiler, hatta komşumuz Yunanlılar bir hayli yol almışlar.

Düşünüyorum da... Benden önce babam gelseydi bu fırsatlar ülkesine ben daha rahat olurdum herhalde. Hele dedem gelseydi var ya... Zor çalıştırırlardı beni!

Yahudiler genelde kendilerinden olan birinin başkasının yanında çalışmasına izin vermezler. Çünkü işleri bir başka Yahudi'nin yanında hazırdır.

New York, Miami, Washington gibi büyük şehirlerde kıyamet kadar İtalyan ve Yunan restoranı bulursunuz. Amerikalıya tanıtımı ve sunumu güzel yaptıktan sonra ne verirseniz yer!

Artık Miami'de bu şansımız var ve reklamımız da giderek artıyor. Hani Euro 2024 tanıtım videosunda et yerine futbol topunun üzerine tuz serptiği için yerden yere vurduğumuz kasap var ya... Evet Nusret Gökçe... Bence bizi şimdilerde Miami'de Nusret temsil ediyor. Nobel ödüllü fizikçimiz Aziz Sancar ya da dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say'ı sorun bakalım, tanıyan çıkacak mı?

MIAMI'DE DOMATES DAHA PAHALI!

Yabancı bir ülkeye seyahat ettiğiniz zaman o ülkenin tarihi ve turistik yerlerini gezeceğiz elbette. Paris'e gittiğinizde Eyfel Kulesi'ni New York'ta Özgürlük Anıtı'nı ille de ziyaret etmek istersiniz. Tıpkı Miami'ye geldikten sonra Orlando'daki Disney World'a gitmek isteyeceğiniz gibi...

Bendenizde durum biraz farklı. Nereye gidersem gideyim mutlaka oranın halk pazarlarında, semt çarşılarında dolanıyorum. Tezgahlardan çok alış veriş yapanların yüzlerine, mimiklerine bakıyorum.

Kısa süre önce tamamladığım Türkiye tatilimde de öyle yaptım. Antalya, Burdur, Denizli, Bilecik, Kırklareli, Edirne'de hep pazarları gezdim. En azından memleket hakkında biraz fikir sahibi olmak istedim.

Siyasiler boşuna mı diyor; "Biz dışarda sokakta, pazardayız" diye...

Miami'ye dönünce de hemen sokağa çıktım, çarşı pazar dolaştım. Aklıma ilk gelen patates, soğan, domates fiyatlarıydı. Acaba bizimkilerle burada fark var mı, diye dolaştım. Bir de ne göreyim; ülkemizle kıyaslayınca buradaki fiyatlar ateş pahası.

Becerebilirsem bir yol var; bizimkileri arayıp dolar göndereceğim. Onlar da bana domates, patates göndersinler. Bunu yapabilirsek karlı çıkacağız. Hadi hayırlısı!