14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Sınır gerçeği

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

BIÇAK kemiğe dayanmıştı

Suriye’de muhtariyetini ilan etmiş Apo, gördüğü destek ile terör saldırılarını artırarak eylem üstüne eylem yapıyordu. Genelkurmay hazırlıklarını tamamladı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’i Suriye sınırına gönderdi. Hatay Reyhanlı’da sınırın dibinde vatandaşların bayraklarıyla toplandığı mahalle resmen Suriye’yi tehdit etti. 16 Eylül 1998 yılında eğitim elbiseli, belinde tabancalı sert duruşuyla Atilla Ateş şu konuşmayı yaptı: ‘Sabrımız kalmadı. Türkiye beklediği karşılığı alamazsa her türlü tedbiri yerine getirmeye hak kazanacaktır.’

Milli Güvenlik Kurulu eylül ayı toplantısında noktayı koydu. Suriye’nin, Apo’yu sınır dışı etmemesi halinde askeri müdahalede bulunulacağını açıkladı. Başbakan Mesut Yılmaz ve yardımcısı rahmetli Bülent Ecevit kabinesi bu konuda kararlıydı. Apo kaçacak delik aradı. Rusya’ya gitti. O dönem Rusya büyük ekonomik kriz yaşıyordu. Türkiye, Rusya’nın yanında durmuş ve yardım etmişti. Rus Büyükelçisi Lebedev ‘Abdullah Öcalan’ı Rusya’da barındırmama sözü vermiştik. Bu sözün yerine getirildiğini iletmekle görevlendirildim. Apo artık Rusya’da yoktur’ dedikten sonra terör elebaşı İtalya’ya geçmişti. Orada da barınamadı ve Kenya yolcululuğu sonu oldu.

Bu bir kararlılıktır

21 yıl önceki bu kararlı tutum Reyhanlı sınırındaki ilk uyarı ile sonuç vermişti. Sınıra inmek kararlılıktır. O gün bir komutan sınırdaydı. Bugün bütün komutanlar sınırda. Üstelik Savunma Bakanı ve MİT Müsteşarı da var. Üstelik resmi bir toplantı da yapıldı sınırın eşiğinde. Hala da Türkiye’nin dört bir köşesinden silah, araç gereç yığınağı yapılıyor. Bu iş tamamdır. Bunca asker ve askeri donanım tüm sınırı adeta kapsadı. Tahmin edilemeyecek emek ve masraftır bu. Dünya televizyonları yayınlıyor konvoylarımızı. Bir tatbikat değil bu. Kara Kuvvetleri, karargahı sanki sınıra taşımış durumda. Hava kuvvetleri zaten alarmda. Geriye ne kaldı? Bu kez uyarı sadece Suriye’ye değil, NATO üyelerine ve müttefiklerimize de... Komutanların İdlib toplantısının amacı belli: ‘Çekilin ve alanı boşaltın. Dağıtılan silahları toplayın...’

Bu iş yapılacak

Başka çare kaldı mı? Bu kararlılık değil mi ABD’yi telaşlandıran ve Ortadoğu ülkeleri ziyaretiyle ara formül aramaya iten?.. Plan, proje ve harekat takvimini kimse bilemez. Cumhurbaşkanı ve Başkomutan durumundaki Sayın Erdoğan’ın vereceği direktif ile bir gece ansızın gidilecektir. Ansızlık da geçerliliğini yitirdi artık. Bu iş yapılacak ve Türkiye, terör örgütleriyle mücadelesini askeri gücünü sınır ötesine taşıyarak gerçekleştirecektir.

Sınıra inmek, sınıra yığınak yapmak ve buradan son uyarılarda bulunmak zaten harekatı başlatmanın yarısıdır. Bir başka sınır anekdotu daha: Rahmetli Turgut Özal, Todor Jivkov’un soydaşlarımıza yaptığı baskı karşısında dayanamayarak Edirne’ye gitmişti. Ve Bulgar sınırında açık açık tehdit etmişti. Jivkov hemen sınırı açtı ve soydaşlarımız akın akın ana vatana geldi. Çadır kentlere yerleştirilerek özgürlüklerine kavuştular. Bu bir savaş ültimatomuydu.

Asker ve komutanların, teçhizatları ile birlikte Suriye sınırında konuşlandırılması üçüncü bir sınır gerçeğini kanıtlayacaktır. Ya Türkiye’nin istekleri gerçekleşecek ya da gereği yapılacak. 20 ve 30 yıl önce sınıra inilerek yapılan iki ayrı konudaki uyarıların kazanımlarından örnek sunduk. Şimdi ortam daha ciddi ve daha gergin. Genelkurmay başkanlığı ve hükümet olarak sınırdayız. Daha önce yaptık, yine yaparız. Yeter ki, masa başında mutabakata varılsın. İkinci seçenek istenmeyen zorunluluk olacaktır. Zorunluluk seçeneksizlikten doğar. Anlayana...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *