11 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Kelimelerin kökenleri

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 

HER milletin bir dili var. Her dilin kelimeleri. Her kelimenin kaynağı, doğuş yeri, kökeni var.Kelime kökenleriyle ilgilenen bir ilim dalı gelişmiş. Bazı değerli insanlar da o ilim dalında düşünmektedirler. Kelime kökeni beni çok ilgilendirmez. Hiç değil, çok ilgilendirmez. Beni daha çok kelimeye yüklenen anlam ilgilendirir. O anlamın söyleyen tarafından hangi kıvamda, dinleyen-duyan bakımından hangi kıvamda olduğu beni ilgilendirir.

Medeniyet dili

Milletlerin dilleri var. Resmisi, millisi, yereli, anası, talisi ve yabancısı var. Medeni dili, medeniyet dili var. Millet içinde insanın aile ocağında öğrendiği dili var. Buna ana dili diyorlar. O ana dil millet ekseriyetinin kullandığı dilden farklı olabilir. Millet ekseriyetinin kullandığı dile milli dil deniliyor. Resmi dil devletin vatandaşlarına meşru saydığı dildir. Bu da ana dilden de milli dilden de farklı olabilir. Her dilin şehirlisine medeni dil adı verilir. Dünyada konuşulan her dil mutlaka bir medeniyete dahil olduğu için her dil aynı zamanda bir medeniyet dilidir. Kelimelerin kökeninden çok milletin, kullananların, söyleyen ve dinleyenin o kelimeye, hangi anlamı hangi kıvamda yüklediği önemlidir. Anlaşmayı sağlayan kelimelere yüklenen anlamın kıvam derecesidir. Efendim o kelime Yunancadan gelir, anlamı şudur demenin, şu kelime Latince’den, gelir anlamı aslında budur demenin kıymeti yoktur. Toktamış Ateş yaşadığı, 17 Mart 2012 tarihinde bir yazı yazmış. Kendince laikliği tarif edip, bu kelimenin hoşgörü ile, sekülerizm ile ayrıntılarını anlatmaya çalışmış. Laikos, eski Yunancada din insanı olmayan demekmiş, sekülerizm ise Latince imiş ve anlamı zamana ait. Tam zamanında, çağdaş demekmiş.

Tepki anayasası

Muhakkak bu verilen bilginin bir değeri var. Yunanca ve Latince, her ikisi de bir başka medeniyetin ana dilleridir. Tevrat ve İncil dilleridir. İbranice’den sonra Tevrat Latince ve daha sonra da İngilizce dillerinde yayınlanmıştır. Eski dillerdir. Haberleşmenin, iletişimin güçlü dilleridir. Türkiye’de, Türkçe’de laiklik ve sekülerizm aynı anlamı yüklenirler. Din dışılık demektir. Ama aynı toplumda bir çok insanın adı Teo olabiliyor. Çelişki hayatın aslında ve her yerinde mevcuttur. Yeni anayasa şöyle olsun-böyle olsun derken her zaman ki tavrımızla yine geçmişten alınan derslerle tepki anayasasını bir kere daha yeniledik. Tepkisel olmayacak çok az sayıdaki kurumlardan biri anayasadır. Ama biz de her zaman anayasalar tepkisel olmuştur. Bir önceki dönemde baş ağrıtan meselelere bakarak yeni anayasa yapılıyor. Sonra o baş ağrıtan konular belki kısmen çözülüyor ama bu defa yeni sorunlara karşı aciz kalma durumundan kurtulmak mümkün olmuyor.

Tek adam nizamı

Parlamenter nizam sona ermiş, siyasi parti başkanı da olabilen tek güç ve karar sahibi cumhurbaşkanlığı dönemi başlamıştır. İyi tarafı var elbette. Daha çabuk karar ve daha hızlı yol alınıyor. Parlamenter nizamda siyasi partilerin öbekleri mecliste engellemeler yaparak gecikmelere yol açıyor, baazan da engelliyorlardı yapılacak işleri. Şimdiki nizamda tek adam karar veriyor ve kimse engelleyemiyor. Tek adam doğru kararlar verdiği sürece faydalı bir nizamdır. Ancak tek adamın yanılması durumunda, aldatılması durumunda denetleme düzeneği yoktur.

En büyük vebal

Yönetim nizamları sorunsuz olmaz. Her beşeri nizamın eksikleri, kusurları, yanlışları, hataları olacaktır. En büyük yanlışlık yapılmadıkça yola devam mümkündür. O yanlış nedir derseniz, o yanlış şudur: Yönetim biçimini Allah’a, peygambere, dine mal etmek. O durumda bireysel hata ve kusurlar dine, peygambere, Allah’a iftira atmak ve leke izafe etmek olur ki, hiçbir Müslüman bu vebali yüklenemez. Mesele şudur. İnsanlar, yöneticiler, bir nizamla milletlerini yönetebilir ve doğru işlere imza atabilirler. Bu mümkündür. Bir çok yanlış kararlar da alıp yanlış icraatlar da yapabilirler. Ama bunun beşeri olduğunu, Allah ve resulüne, dine yüklenmemesi gerekir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *