Alan, eleman, zaman
BU üçgeni çok önemsemek gerek. Zaman artık ekonominin önemli bir parçası. İnsanoğlu dur durak bilmeden yaşıyor. Bireysel konum için ayıracak zaman o kadar kıymetlendi ki, artık evimize, çoluğumuza çocuğumuza, kendimize ayıracak zaman bulmakta zorlanıyoruz. Bu bakımdan nöbetçi noter uygulamasının başlaması zaman açısından çok önemli. Başta alış satış gibi, vekalet gibi birçok alanda zorunluluk haline gelen noter gereksinimi için hafta sonu sıkıntısı artık geride kalacak. PTT de bu uygulama var.
Bankamatikler ve internet uygulamasıyla, banka işlemleri de yapılıyor ki artık hafta sonu olması nedeniyle zaman kaybı yaşanmayacak. Aynı şekilde gün boyu zaman tükettiğimiz elektrik, doğalgaz, cep telefonu aboneliği için de e-devlet uygulaması önemli bir karar. Ekonomiye katkısı, kazanılacak zaman, birikmeyi önleme ve personel performansını etkileyişini düşünün. Vergi zorunluluğu için de bu yollarla çözüm bulmuyor muyuz?
Oksijenimiz engelleniyor
Türkiye gibi Avrupa’nın en büyük alanına sahip ülkemizde ne yazık ki bunun kıymetini henüz anlamış değiliz. İşlenmesi beklenen boş topraklarımızı düşünün. Dar alana sıkışan, dikey binaların oluşturduğu sıkışıklığın getirdiği sıkıntıya bakın. Rüzgarın sirkülasyonunu etkileyen ve betondan örülen duvarlar ile oksijenimizi engelleyen bir durum. Oturduğu zeminlerin betona dönüşmesiyle yol bulup toprakla buluşamayan yağmur suları sorun olmuyor mu? Park, bahçe, hobi merkezleri, piknik alanları, uçurtma ortamı, bisiklet yolu, hayvan parkları, yürüyüş alanları, spor merkezleri, oyun alanları ihtiyacımız için. Alan bu üçgenin ikinci ayağı değil mi?
Pırıl pırıl okullar, gençlere yönelik iş merkezleri, yaşlı huzurevleri, bağı, bahçesi, tarım alanları, müze, konser salonları arasında köprüler sağlayacak ulaşım ile bu zenginliklere kavuşamaz mıyız? Oysa alandan çok neyimiz var! Yeni açıklanan rakamlara göre nüfusumuz 82 milyonu aştı. Nüfusun büyük bölümü genç ve çocuk. İstanbul 15, Ankara 5.5, İzmir 4.5 milyonu geçti. Binde 17.4’lük yıllık nüfus artışı var. Peki bu zorluklar içinde artan nüfus ile hayat daha da zorlaşmıyor mu? Ekonomik zorluklar, istihdam, alan ve zaman dezavantajları ile nüfus artışının getirdiği eleman fazlası üçgenin üçüncü ayağını sağlıklı kılabilir mi?
Eleştirmek kolay
Yılda 1 milyon 194 bin nüfus artışı olmuş. Önlemsiz, plansız bir yoğunluk. Beslenme, geçinme, eğitim, yetiştirme, uzman eleman oluşturma adına bu nüfus artışı sorun yaratabilir mi? Alan var. Zaman var. Eleman da var. Bu durumda kalkınma adına gerekli üç ana temel mesele hazır. Bu üçgenin sağlıklı bir temel üstünde yapılanması asıl mesele. 82 milyon nüfusumuz var. 50 milyon turist katılımı ile rekor kırdık. Etti mi 132 milyonluk insan yoğunluğu. Turizm bacasız sanayi. Ekonomimizin temel direği. Rusya’ya domates ihracatında da yeni rekorlar kırıldı. 2004 yılından bu yana yabancılara konut satışında 47 milyar dolarlık gelir elde edilmiş.
Elbette bunlar güzel gelişmeler. Bir de senkronize olunursa bu işi çözeriz gibi geliyor. Kısır çekişmeler, politik hesaplaşmalar, üretime katkısı olmayacak monologlar, karamsarlıklar, gereksiz negatif bakış ve muhalefet tarzı kalkınmayı zayıflatır, zaman kaybına neden olur. Bu memlekette iyi şeyler de oluyor. Fotoğrafa nasıl baktığınıza bağlı. Şeffaf, dürüst ve denetim içeren yaptırımlar ile sorun kalmayacaktır. Sorunlar ile beslenmek, sorun yaratmak, çözüm alternatifi getirmeden eleştirmek ne kadar kolay. Canım ülkemiz alan zengini.
Canım ülkemiz pırıl pırıl altın değerinde eleman ile dolu. Zamanımız da bol. Ülke zenginliklerini saysak bitmez. Onun içindir ki nüfusumuzun yarısından fazla turist geliyor ülkemize. Onun içindir ki bu kadar konut satın alıyorlar. Onun içindir ki yabancı sermaye ülkemize koşuyor. Peki öyleyse sorun nedir? Nerede, neyi ihmal edip atlıyoruz. Asıl sorun bu galiba.
