Değerleri değersizleştirmek
HEPİMİZİN öncelikleri vardır. Değerlerimiz vardır. Özen duyduğumuz fikirlerimiz, inançlarımız, ilişkilerimiz, duygularımız vardır. Her yaşanmışlık kendi içinde haklıdır. Değerlerimize karşı uygulanacak şiddet, taciz, hakaret, alaycı davranışlar karşısında tepki gösteririz. Karşılık veririz. Sinirlenir, hatta çıldıracak duruma geliriz. Sert bir şekilde karşı atak ile savunma mekanizmamız doğrultusunda değerlerimize sahip çıkarız.
Eleştirilerine bile tahammül edemediğimiz sevgilerimiz, tutkularımız, gönül vermişliklerimiz vardır ve asla laf söyletmeyiz. Fikir tartışması başka, aşağılanmak ve dalga geçilmek başka şeylerdir. Yetişmiş olgun insanlar tartışabilirler. Aksi halde saldırı başlar. Kendisini tatmin edecek, lafın nereye gideceğinden habersiz, kontrolsüz sözler aynen karşılığını bulacaktır. Muhatap olmayıp da bu tip tartışmaya girmeyenler olabilir. Duymazdan gelir, cevap vermez, döner arkasını çeker gider. Ancak siyasette böyle bir durum olamaz. Gönül vermiş kitlesine karşı liderler sorumludur ve misliyle karşı atak yapar.
Cevap gecikmez
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin demeç ve tweetlerini bu açıdan da değerlendirmek gerek. Kuruluşunun 50’nci yılı, siyasetleşmenin 71’nci yılı olarak duyurduğu ülküdaşlık yolunda değerleriyle ilgili laf söylendiğinde cevap gecikemez. Sinirlenecektir. Üzülecektir. Zedelenecektir. Sadece kendisi değil, liderlik yaptığı milyonlarca yapı da tepki verecektir. Böylesine tahrikkar davranışların faydası görülmemiştir. Tam da seçim öncesi kalabalık kitlelerin meydanları dolduracağı bir dönemde inançlara dokunan deyişler sıkıntılar yaratabilir. Ölçü kaçabilir.
Siyasetçi beş düşünür, bir söyler. Kayseri eşrafının lafıdır. ‘Kulağının üstüne yat’ derler. Yani ağzından çıkacak lafı ölç, biç ve öyle cevap ver. ‘Dilin kemiği yoktur’ derler. ‘Ağzının fermuarını bozma’ derler. ‘Ağzından çıkacak lafı kulağın duysun’ derler. Demokrasilerde çoklu düşünce, çoklu fikir, çoklu çözümsel gruplar vardır. 60, 70, 80’li yılları görmüş ve yaşamış bir birey olarak ne sıkıntılar çekildiğini, işkencelerin, idamların, cezaevi yaşamlarının, mağduriyetlerin, silahlı çatışmaların, sokak kavgalarının tanığıyım. O günlere tekrar mı dönülsün? Siyasi mücadeleler sokaklara mı taşınsın? Hatırlamak bile istemediğimiz dönemler yine mi oluşsun? Ortada bir hassasiyet var. Dikkatli olmak gerekiyor. Sayın Bahçeli, sokak siyaseti yapmıyor. Erciyes buluşmalarını bile sonlandırdı. Kendisine yapılan eleştirilere elbette açık olacaktır. Ancak gönül verdiği ülkü ve ülkücülük çizgisi aşıldığında tolerans gösteremez.
Elbet mücadele olacak
Aman ha dikkat... Aman ha değerlere, tutkulara, inançlara özen ve saygı... Eleştiri başka, değersizleştirmek bambaşka şeylerdir. Dokunursan, dokundurulursun. Zaten sosyo ekonomik sorunlar nedeniyle ister istemez gerginlik içindeyiz. Seçim heyecanı ve çalışmaları nedeniyle ana gündemin dışına çıkıp bu tartışmaları içselleştirmiş durumdayız. Hepimizin desteklediği, gönül verdiği, oyunu atacağı, bir yapı, bir parti, bir aday var. Hassas olmamız ve korunaklı davranmamız doğal değil mi? Siyasi atışmaların hedefi sadece liderler olmuyor.
Liderlerin etrafındaki camia, kitleler de bu atışmalardan nasibini alır ve etkilenir. Zaten Akdeniz ülkesi ateşliliği ile enerjimiz yüksek. Küçük bir kıvılcım ateşe neden olur. Kontrol edilmeyen ateşler yangınlara sebebiyet verir. Huzur her şeyden önemli. Elbette partiler arasında kıyasıya bir mücadele yapılacak ve taraflar kazanmak isteyeceklerdir. Partiler ve adaylar biz yurttaşlara projelerini açıklayıp nasıl bir yönetim gösterecekleri yolunda bilgi verseler, yeter de artar bile. Gerginlik, başka gerginlikleri de doğurur. Normalleşip normal bir seçim dönemi geçirmenin ekonomimize de sosyal yapımızı da katkısı olacaktır. Aman ha dikkat!..
