22 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Gönül ikliminden

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ey merhametlilerin en merhametlisi!

Eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim mihnet ve belalara aldırmam!..

İlahi!

Sen razı oluncaya kadar işte affını diliyorum.. Niyazında bulunmuştur.

(İbn-i Hişam)

Bu sırra vakıf olan arif ve aşık gönüller için Allah’tan gelen iptilalar; hakiki aşk ehli ile sahte aşıkları ayırt etmek için bir mihenk taşı mevkiindedir. Şair bu hissiyatı ne güzel ifade eder: ‘’Yarin cefası, cümle vefadır; cefa değil, Yari cefa kılar diyen, ehl-i vefa değil!..’’

Mevlana Hazretleri buyurur:

‘’Henüz kanadı çıkmayan bir kuş uçmaya kalkarsa, yırtıcı kedilerin lokması olur.’’ Her hal ve makamın bir liyakat şartı vardır. O şartı taşımayan birinin ortaya atılması, aslında kendini helake sürüklemesi demektir.

Bir kuşun henüz uçmayı öğrenmeden yuvadan ayrılmaya kalkması, yahut yüzme bilmeyen birinin boyunu aşan sulara dalması gibi...

Bu itibarla insan, maddi-manevi her hususta, önce haddini bilmelidir.

Nitekim arif zatlar; ‘’Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz!’’ demişlerdir.

‘’Allah yolunda ateşe girmek vardır.

Lakin ateşe atılmadan önce, kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır!

Çünkü ateş seni değil, İbrahimleri tanır ve yakmaz!..’’ Enes (r.a.) şöyle anlatır:

‘’Rasulullah (s.a.v.) son derece zayıflamış bir hastayı ziyaret etti ve: ‘’Allah’a bir şey için dua ediyor muydun, veya O’ndan bir şey istiyor muydun’’ diye sordu.

Hasta:

Evet, ‘’Allah’ım, bana ahirette vereceğin cezayı bu dünyada hemen peşin olarak ver!’’, diye dua ederdim dedi.

Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

‘’Sübhanallah!

Senin buna gücün yetmez.

Şöyle dua etseydin olmaz mıydı:

‘’...Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi Cehennem azabından koru!’’ (el-Bakara, 201)

Bunun üzerine o hasta bu duayı yaptı ve şifa buldu. (Müslim)

Diğer taraftan nice insan;

‘’Ben şöyle şöyle dua ettim, fakat kabul olmadı, ’’ der. Şunu unutmamak gerekir ki duanın kabulü, ağızdan ziyade bir kalp meselesidir.

Yani ağızdan çıkan sözden çok, kalbin Cenab-ı Hakk’a olan yakınlık ve samimiyetine bağlı bir keyfiyettir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *