14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Eski belalar, neden şimdi olmuyor...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bu ümmetin eski ümmetler gibi, toptan yok edilmemesi, değişik ağır cezalara çarptırılmamasının bir hikmeti, Son Peygamber Hz. Muhammed’in ümmeti olmasıdır.

“Sen onların aralarında bulunduğun müddetçe Allah onları azaba uğratmaz; eğer onlar istiğfar tevbe ederlerse Allah bu takdirde de onlara azap etmez.” (Enfal, 8/33) mealindeki ayette Hz. Peygamberin nasıl bir rahmet peygamberi olduğuna vurgu yapılmıştır.

Allah İslâm’ı, kıyamete kadar bütün insanlığa son bir çağrı olarak gönderdi.

İnsanların, inanmadıkları takdirde helak olma korkusundan değil, mâkul buldukları ve ihtiyaçlarına cevap verdiği için ona iman etmelerini istemiştir.

Bu ilâhî İrade müşriklerin isteklerine ters düşüyordu, dilekleri hemen kabul edilemezdi.

Bu genel ilke dışında kısmen veya toptan imha eden felâketlerle cezalandırmayı iki şey daha engellemekteydi:

‘Hz. Peygamber’in içlerinde, aynı topluluk ve şehir içinde olması. Müşriklerin inatlarından vazgeçerek tövbe etmeleri, hak dini kabul ederek bağışlanmayı dilemeleri.’

Hz. Peygamber’in dünyadan ayrılmasından sonra da ya kâfirlerin imana gelip tövbe etmeleri veya bunların çocuklarının hidayete gelmesi ihtimali açık bulunduğundan âyetteki istiğfar, fiilen yapılanın yanında “devamlı olan istiğfar ihtimali” olarak da anlaşılmış, bu doğrultudaki bazı rivayetlere dayanılarak felâketlerle cezalandırmanın hiç olmayacağı ileri sürülmüştür.

(İbn Kesîr, Elmalılı tefsiri) Peygamberimiz Medine’ye göç edince müşrikler birinci güvenceyi kaybetmiş oldular.

Geriye iman ve tövbe kaldı, buna sarılanlar kurtuldular; inkârlarında ısrar edenler ise dünyada yenilerek, esir düşerek, yaralanıp ölerek cezalandırıldılar, âhirette de cehenneme girerek ceza göreceklerdir.

Bu açıklamalar peşin hükümle zihinleri perdelenmemiş insanları şu sonuca götürmektedir: Kur’an, Allah katından gelmiştir, bunu ispat etmek için gökten taş yağdırmaya gerek yoktur.

Ancak bir istisna teşkil eden ahir zaman fitnesi çok garip olaylara gebe olabilir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *