16 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Feridüddin Attar...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Feridüddin hazretleri babasının attar günümüzde aktar olarak kullanılır dükkanında müşteri beklerken bir derviş çıkagelir.

Kendisinden sadaka ister.

Genç Feridüddin hiç oralı olmaz.

Derviş ona hiç beklenmedik bir soru sorar; ‘’Acaba sen nasıl öleceksin’’..

Önce şaşırır, ürperir, irkilir, ardından kendisini toparlayıp “Sen nasıl öleceksen ben de öyle” cevabını verir.

Derviş hemen orada dilenci kesesini başının altına koyup yere uzanır ve ruhunu teslim eder.

Dervişin bu kerameti karşısında donup kalan Attar, hemen iş yerini kapatır ve kendini gafletten uyandırıp Allah’a yöneltecek yolu aramaya koyulur.

Yıllarca çile çekerek bunu başarır. Hem de öylesine başarır ki bu dünyadan göçerken o dervişin kerametinden çok daha erişilmezini göstererek Rabbine kavuşur.

Şöyle ki; Ülkesinin istilâsı sırasında bir Moğol askerinin kılıç darbesiyle kopardığı başını hemen iki eliyle yakalar, dimdik ayakta yürür gider.

Bu hali gören o gaddar Moğol askerlerinin hepsi de şaşar kalır ve ellerinden kılıçları düşer.

Halksa dehşete kapılır.

Binlerce insan ‘’Allah-ü Ekber’’ nidalarıyla ve dualarla onu izler.

Sonunda mezarlıkta kabri olacak noktaya varır, yere yatar, başını boynuna koyar ve şehit olarak cenaze namazının kılınmasını bekler.

Allah ondan ebeden razı olsun.

Tam adı Ebu Hamid Feridüddin Muhammed b. Ebi Bekr İbrahim-i Nisaburi, vefatı 1221’dir.

Horasan Selçuklularının son zamanlarında, büyük bir ihtimalle 1142-1145 yılları arasında Nişabur’da dünyaya gelir.

Eczacılık ve tıp ile meşgul olduğu için ‘’Attar’’ lakabını aldı ve bu lakapla meşhur oldu.

Gençliğinde bir taraftan attarlıkla uğraştığı, diğer taraftan da ilim tahsil ettiği, tasavvufi bilgiler edindiği ve çeşitli şeyhlere hizmet ettiği anlaşılmaktadır.

Kendisi, peygamberler ve veliler hakkında birçok kitap okuduğunu ve otuz dokuz yıl müddetle tasavvufla ilgili şiir ve hikayeleri toplamaya devam ettiğini söyler.

Anne ve babasını gençliğinde kaybetmesi dışında ailesi ve yakın çevresi hakkında bir bilgi yoktur.

Irak, Şam, Mısır, Mekke, Medine, Hindistan ve Türkistan’a yaptığı seyahatlerden sonra Nişabur’a döner ve orada inzivaya çekilir.

Uzun yıllar devam eden bu inziva hayatı sonunda oldukça ileri bir yaşta iken yukarıda bahsedildiği üzere Moğollar tarafından Nişabur’da şehid edilir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *